Prof. Dr. Cengiz YAKINCI

Prof. Dr. Cengiz YAKINCI

Sağlık Programcılığı ve Haberciliği

Televizyonları izleyip gazeteleri okuyarak bir ülkenin sağlık sorunları öğrenilebilir mi? Tabii ki öğrenilemez. Sağlık konusu ile o veya bu şekilde ilgilenen herkesçe sorunun cevabı oldukça açık; ancak toplumdaki genel duruma bakıldığında cevabın çok da açık görülmediği ortada. Sağlık konusu medya sektörünün vazgeçilmez sömürü ve reklam araçlarından biri olarak kullanılıyor son yıllarda. Deyim yerinde ise parasını bastıran kişiler, her derde deva olduğunu ileri sürdükleri bitkisel ürünleriyle televizyonlarda boy gösterip yazılı basında çarşaf çarşaf reklamlarını bastırarak insanların dikkatlerini çekiyor ve zamanla güvenlerini kazanıyorlar. Tüm bunlar yapılırken Sağlık Bakanlığı, bitkisel ürünlerin ilaç kategorisinde görülmemesi dolayısıyla sessiz kalmayı tercih ediyor.

Alternatif tedavi yöntemleri arasında gösterilen bitkisel ürünleri pazarlayanların, bu alanda ne kadar bilgili olduğu sorgulanmadan -sırf reyting kaygısı ile- televizyon sahipleri kanallarında geniş zaman dilimlerini bu insanlara ayırıyorlar. Reklamı en çok yapılan ürünlerin pahalı ilaç ve tedavilerin alternatifi olarak sunulması da bir tesadüf değil şüphesiz, işin ticari boyutu bunu gerektiriyor. Örneğin; ülkemizde endokrin hastalıkları içerisinde hasta sayısının en fazla olduğu grup, tiroit hastalıkları (tiroit bezinin büyümesi olan guatr, tiroit bezinin az ve çok çalışması gibi) grubudur. Bu hastalık grubu ülkemizde bu kadar yaygınken medyada en çok konuşulan hastalık şeker hastalığıdır. Bunun altında yatan en önemli neden, tiroit hastalıklarının tedavisinde kullanılan ilaçların ucuz, şeker hastalığı tedavisinde kullanılan ilaçların ise oldukça pahalı olmasıdır. Medya da sistemin gereği olarak bu durumu kendi lehine çevirip ticari menfaat sağlayacak şekilde kullanmaktadır.

Yazılı ve görsel basın sadece reklamlarla değil, reklamların yanı sıra toplumu bilinçlendirmek için yaptıklarını söyledikleri sağlık programları ile de ciddi kazançlar sağlamaktadır. Genellikle ulusal televizyon kanallarında karşımıza çıkan bu programlara katılan doktorlar, çıktıkları televizyonlara para ödemekte ve işin gereği olarak televizyona para ödeyen doktor, programda gerçek sağlık sorunlarını değil de tedavisi pahalı olan hastalıkları gündeme getirerek bu kısır döngünün aracı olmaktadır.

Medyada hazırlanan sağlık programlarının kalitesi de üzerinde kafa yorulması gereken bir diğer konu. Medya elemanlarını yetiştiren iletişim fakültelerine bakıldığında, bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda öğretim üyesinin sağlık iletişimi üzerine çalıştığını görüyoruz. Diğer bir deyişle sağlık haberciliği ve sağlık programcılığı konularını, iletişim fakültelerinde anlatacak sadece birkaç uzmanımız var. Hal böyle olunca sağlık konusu gibi ciddi bir konu, ciddiyetsiz ellere emanet edilmektedir. Medyada muhabirliğe başlayan kişiler, ekseri sağlık muhabiri olarak işe başlamakta muhabirlikte tecrübe kazanınca siyaset muhabirliğine geçmektedirler. Yani en önemli zenginliğimiz olan “sağlık” hakkındaki haberler, gazete ve televizyonların en tecrübesiz muhabirleri tarafından hazırlanmaktadır. Sağlık programları, muhabirlerin acemi ocağı olmaktadır.

Medyanın iletişimde büyük bir güç olduğunu biliyoruz, doğru şekilde sunulursa iyi bir bilgi kaynağı olacağı konusunda da hemfikiriz; ancak ehil ellerde yapılmayan haberler ve programların ciddi sorunlar yaratabileceği de düşünülmelidir. Önce şu soruyu sormamız gerekiyor kendimize: “Medyayı sağlık eğitimi amacıyla kullanmak istiyor muyuz?” Eğer cevabımız “EVET” se bir an önce ciddi bir düzenleme yapılması gerekiyor; ama güvenli sağlık bilgisine değer vermeyip bilgiyi çarpıtarak para kazanmak öncelikli amacımızsa şu anki yolda devam etmenin hiçbir sakıncası yok! Karar sizin!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Cengiz YAKINCI Arşivi