Sürekli başkalarını ve kurumları şikayet etmekten geri durmayız.
- Hiç dönüp kendimize bakar mıyız?
- Hayır!! Neden bakalım ki?
- Niye sen kusursuz musun? Her yaptığın ve söylediğin doğru mu?
- Ben emrolunduğum gibi yaşamaya gayret ediyorum.
- Emin misin? Tribünlere oynuyor gibisin.
- Sen beni nasıl yargılarsın? Sana beni yargılama hakkını kim veriyor?
- Başkalarını yargılama hakkını sana kim veriyor ise bana da o veriyor.
İşte bu yüzyılda ki halimiz tam da böyleyiz. İnsanlar toplumun en küçük parçası olduğunu unutup, kendi nefislerini kontrol edemezken başkalarını yargılar ve mahkum eder hale geldi. Müslüman olduğunu iddia ettiği halde gerçek Müslümanlıkla alakası yoktur. Namaz kılar, namazdan çalar. Ticaret yapar tartıdan çalar. Pazarlık yaparken yalan yere yemin eder. "Bizi aldatan bizden değildir" hadisi şerifine muhalefet eder. Nefsine hoş gelen şeyleri yapar, onların kendi hakkı olduğunu benimser. Rüşvet ya alır, ya verir normal olarak görür. Faiz ya alır ya verir (Faizin her türlüsü haramdır) Örnek, Birisine Türk lirası üzerinden verdiğiniz parayı 1 yıl sonra alırken ekonomik sorunları bahane ederek üzerine 1 kuruş dahi ekleyerek almaya çalışıyorsanız Faize girer.
Devleti veya Hükümeti eleştirirken onların da insan olduğunu onların da toplumun bir parçası olduğunu bilmemiz gerekir. Nasıl Hak ediyorsak öyle yönetiliyoruz.
Yasalar çıkarılmıştır, kurallar konulmuştur. Kanunun kimin çıkarttığı bellidir. Yasalar herkes içindir. yasalar karşısında hiç kimsenin ayrıcalığı olamaz. Eğer yasaları uygulamakla görevli olan kolluk görevlileri, devlet adına kanunun takipçisi olan savcılar ve yargılama görevini yapan hakimler yasaları herkese farklı şekillerde uygulamaya başlamışsa bunun sorumlusu DEVLET veya Hükümet değildir. Bunun sorumlusu kendilerine verilen görevleri kötüye kullanan kanun uygulayıcılarıdır.
Fırsatçıları lanetlediğiniz de kalbinizi bir yoklayın böyle bir fırsat elinize geçtiğin de nasıl davranırdınız? Benim elime böyle fırsatlar asla geçmez diyorsan yanılıyor ihtimalin çok yüksek. Elindeki bir malı satarken o malın değerini edeceğinden çok fazlasına satmaya çalışıyorsan onlardan bir farkın yoktur. Bir malı alırken ederi ve piyasası bu kadar deyip, malın ederinden çok daha düşük değere alıyorsan senin de eleştirdiğin ve lanetlediğin kişilerden bir farkın yoktur. Herkes kendi gücü ve yapabildikleri yanlışı haklı görüyorsa o toplum içten çökmüştür. Müslüman olan bir toplum olmaktan çıkmıştır. Cenab-ı Allah'ın (c.c.) iki cihan selveri Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.v.) ile 23 yılda tebliğ ettirmiş (Kur'an-ı Kerim) ve uygulatmış olduğu (Sünneti seniye) İslamı bir kenara bırakıp kendimize aynı yahudiler ve hristiyanlar gibi yeni bir din oluşturmuş oluyoruz. Bu Cenab-ı Allah'a (c.c.) şirk koşmak değilmidir? Biz nasıl İki cihan selveri Peygamberi Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.v.)'in ümmetiyiz diyeceğiz? Kulaktan dolma bilgilerle, nefsimize uyanı kabul edip, uymayanı inkar ederek İslam'a savaş açmış olmuyor muyuz? İlk vahiy "OKU!" olduğu halde okumayan bir toplum olduk.
"Bütün mü’minler kardeştir; öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’a gönülden saygı besleyip O’na karşı gelmekten sakının ki O’nun rahmetine erişesiniz." (Hucurat Suresi 10)
“Bir kavim kendini bozmadıkça Allah onları bozmaz.” (Rad, 13/11)
“Davranışları sebebiyle zalimlerin bir kısmını diğer kısmına yönetici yaparız.” (En’am, 6/129)
"Bir bela, bir musibetten çekininiz ki, geldiği vakit yalnız zalimlere mahsus kalmayıp, mâsumları da yakar." (Enfal Suresi 25. Ayet)