Öğrenim hayatları boyunca çocuklarımızın ve gençlerimizin yaşadığı temel problemlerden biri, öğrenimlerinin her kademesinde farklı adlarla kendilerine öğretilen sözcükler ve bu sözcüklere karşılık olarak zihinlerinde resmedilen kavramlar arasındaki ilişki kopukluğudur. Fen, sosyal bilimler, edebiyat gibi farklı alanlardaki kavramlara karşılık gelen terim adlarının çokluğu, bu alanlardaki öğretimin bir handikabı olarak görülebilir. Lisans öğrenimini gerçekleştiren akademisyenler olarak bizler, lise sıralarından belli bazı bilgilerle karşımıza gelen öğrencilerde bu durumun zorluğuna sıklıkla şahit oluyoruz. Öğrenciler lise sıralarında aldıkları bilgileri ve öğrendikleri terimleri, fakülteye başladıklarında farklı terimlerle yeniden öğrenmek zorunda kalıyor ve bu tutarsızlık öğrencilerin yeni terimlerle anlatılan bilgileri, önceden var olan bilgileri ile ilişkilendirmesini güçleştiriyor.
Yıllardır en yüksek puanlarla tıp fakültesine giren öğrencilerde gözlemlediğim bir durumla bu konuyu biraz daha somutlaştırmak istiyorum. Lise dönemlerinde öğrencilerimize gözün en iyi gördüğü kısım olarak tanıtılan bölge “sarı benek” adıyla veriliyor. Bu eğitimi alan öğrenciler, tıp fakültesinde öğrenim görmeye başladıklarında göz anatomisi kendilerine anlatırken gözün en keskin gören bölgesinin Latince adı “makula” adıyla veriliyor. Bu noktada sorun başlıyor. Öğrenci lisede öğretilen “sarı benek” ifadesi ile tıp fakültesinde öğretilen “makula” arasında bir ilişki kurmakta zorluk çekiyor ve maalesef ne lise öğrenimi sırasında ne de fakülte öğrenimi sırasında, eğitimciler bu ve benzeri terimler arasında öğrencilerinin ilişki kurmasına yardımcı olamıyor. Öğrencilere yapılacak “Arkadaşlar sizin daha önce bildiğiniz ‘sarı benek’ ifadesinin Latincedeki adı ‘makula’dır. Yani sarı benek ile makula aynı şeydir.” şeklindeki basit bir açıklama bile bu iki terimin aynı olduğu, farklı anlamlara gelmediği bilgisini verecek ve olası kafa karışıklıklarını, terim karmaşasını da ortadan kaldıracaktır.
Aslında öğrencilerimize hangi kademede olurlarsa olsunlar verdiğimiz tek bir bilgi var. Bir bilgiyi farklı şekillerde söylemiş olmak bilgi sayısı artırmıyor. Sadece aynı bilgi farklı adlandırmalarla öğretilmiş oluyor. Öğrencilerimize bu noktayı vurguladığımız takdirde kafalarındaki belirsizlikler netleşecek, öğrendiklerinin iki farklı bilgi değil de gerçekte tek bir bilgi olduğu düşüncesi zihinlerine oturacaktır.
Bu noktada yaşanan problemi çözmenin iki yolu var, ya öğrencilerimize öğrenim hayatlarının her kademesinde aynı terimlerle öğretim yapmalıyız ya da üniversitede ders veren hocalarımız liseden gelen öğrencilerine daha önce öğrendikleriyle kendi öğrettikleri arasındaki ilişkiyi göstermelidirler. Bu şekilde yapılacak bir uygulama öğrenme problemlerini de giderecektir.
Yıllardır en yüksek puanlarla tıp fakültesine giren öğrencilerde gözlemlediğim bir durumla bu konuyu biraz daha somutlaştırmak istiyorum. Lise dönemlerinde öğrencilerimize gözün en iyi gördüğü kısım olarak tanıtılan bölge “sarı benek” adıyla veriliyor. Bu eğitimi alan öğrenciler, tıp fakültesinde öğrenim görmeye başladıklarında göz anatomisi kendilerine anlatırken gözün en keskin gören bölgesinin Latince adı “makula” adıyla veriliyor. Bu noktada sorun başlıyor. Öğrenci lisede öğretilen “sarı benek” ifadesi ile tıp fakültesinde öğretilen “makula” arasında bir ilişki kurmakta zorluk çekiyor ve maalesef ne lise öğrenimi sırasında ne de fakülte öğrenimi sırasında, eğitimciler bu ve benzeri terimler arasında öğrencilerinin ilişki kurmasına yardımcı olamıyor. Öğrencilere yapılacak “Arkadaşlar sizin daha önce bildiğiniz ‘sarı benek’ ifadesinin Latincedeki adı ‘makula’dır. Yani sarı benek ile makula aynı şeydir.” şeklindeki basit bir açıklama bile bu iki terimin aynı olduğu, farklı anlamlara gelmediği bilgisini verecek ve olası kafa karışıklıklarını, terim karmaşasını da ortadan kaldıracaktır.
Aslında öğrencilerimize hangi kademede olurlarsa olsunlar verdiğimiz tek bir bilgi var. Bir bilgiyi farklı şekillerde söylemiş olmak bilgi sayısı artırmıyor. Sadece aynı bilgi farklı adlandırmalarla öğretilmiş oluyor. Öğrencilerimize bu noktayı vurguladığımız takdirde kafalarındaki belirsizlikler netleşecek, öğrendiklerinin iki farklı bilgi değil de gerçekte tek bir bilgi olduğu düşüncesi zihinlerine oturacaktır.
Bu noktada yaşanan problemi çözmenin iki yolu var, ya öğrencilerimize öğrenim hayatlarının her kademesinde aynı terimlerle öğretim yapmalıyız ya da üniversitede ders veren hocalarımız liseden gelen öğrencilerine daha önce öğrendikleriyle kendi öğrettikleri arasındaki ilişkiyi göstermelidirler. Bu şekilde yapılacak bir uygulama öğrenme problemlerini de giderecektir.