Dünya Sağlık Örgütü, hayatın 10–24 yaş arasındaki sürecini gençlik dönemi olarak adlandırmaktadır. Türkçemizde bu yaş grubu içerisinde yer alan bireyleri tanımlarken “genç” yerine kullandığımız çok daha güzel bir sözcük var. Tam da dönemin ruh halini anlatan bir sözcük: “Delikanlı”. Yerinde duramayan, ruhu kıpır kıpır, kanı deli akanların dönemi… Delikanlı kelimesi bu yaş grubunu tanımlayan belki de dünyanın en güzel kelimesi.
Bu dönem; bireyin, fiziksel, ruhsal, biyokimyasal ve sosyal yönden büyüme, gelişme ve olgunlaşma süreçlerini peşe peşe yaşadığı, çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemi olarak bilinir. Arayış, yol bulma ve hayatı sorgulama dönemidir gençlik dönemi. İçinde aynı anda hem coşkuyu hem karmaşayı barındır, duyguların uçlarda yaşandığı dönem olması dolayısıyla intihar vakalarına da bu dönemde çok sık rastlanır. İstatistikler incelendiğinde intihar edenlerin yarısının bu yaş grubu içerisindeki gençlerin oluşturduğu, madde ve alkol bağımlılığın temellerinin de yine bu dönemde atıldığı görülmektedir.
Yaş evreleri içerisinde önemli bir evre olan gençlik döneminin sağlıklı atlatılması, ilerleyen yaşlarda sağlıklı ruh ve beden yapısına sahip olunabilmesi açısından önem taşıyor. Ülkemizin nüfus yapısına bakıldığında, nüfusumuzun yüzde yirmisini bu dönem içerisinde bulunan gençlerin oluşturduğu görülüyor, yani nüfusumuzun beşte biri genç bireylerden oluşuyor.
Geleceğimizin temelini oluşturacak gençlerimizin sağlıklı bir gençlik döneminin ardından yetişkinlik dönemine adım atabilmeleri için onlara yardımcı olmak hepimizin görevi. Gençlerimizin sağlıklarıyla, psikolojileriyle veya sosyal sorunlarıyla ilgili problemlerini anlatabilecekleri, kolaylıkla danışmanlık hizmeti alabilecekleri merkezlere başvurabilmeleri bu konunun en kolay ve kestirme çözümlerinden biri.
Gençlik Merkezleri yeni bir oluşum değil aslında. Yakın zamana kadar ülkemizin farklı yerlerinde, sınırlı sayıdaki binası ile gençlerimize bir süre hizmet verdi bu merkezler. Sağlık Bakanlığı ve UNİCEF’in işbirliği ile 2003 yılından itibaren açılmaya başlanan Gençlik Merkezleri, gençlere yönelik danışmanlık ve sağlık hizmeti veren birinci basamak kuruluşlar olarak 2008 yılına kadar varlığını sürdürdü. Bu tarihe kadar sayısı 40’a ulaşan Gençlik Merkezleri, bu tarihten sonra Sağlık Bakanlığının dönüşüm politikası ile aile hekimliği uygulamasına geçmesinin ardından gelişimini durdurdu. Açıldığı ilk dönemlerde büyük ilgi ile karşılanan, önemle üzerinde durulan merkezler unutulmaya terk edildi ve maalesef buralara başvuran gençlerin sayısı da ciddi anlamda azaldı.
Sağlık Bakanlığının yeni yapılanması içerisinde geri plana itilmiş durumda olan Gençlik Merkezlerinin tekrar canlandırılması gerekiyor. Bu canlandırma için çeşitli alternatifler düşünülebilir. Yerel yönetimler böyle bir görev üstlenebileceği gibi, belediyeler hizmet verdikleri bölgelerde, 250 bin nüfusa en az bir Gençlik Merkezi yapmak sureti ile bu merkezlerin yeniden hareketlenmesine ön ayak olabilirler. Diğer bir alternatif de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bu işi yürütmesidir. Gönüllü yerel yönetimler ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bu konuda birlikte hareket etmesi konuya verilen ehemmiyetin anlaşılması açısından en doğru alternatif olacaktır.
Bu dönem; bireyin, fiziksel, ruhsal, biyokimyasal ve sosyal yönden büyüme, gelişme ve olgunlaşma süreçlerini peşe peşe yaşadığı, çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemi olarak bilinir. Arayış, yol bulma ve hayatı sorgulama dönemidir gençlik dönemi. İçinde aynı anda hem coşkuyu hem karmaşayı barındır, duyguların uçlarda yaşandığı dönem olması dolayısıyla intihar vakalarına da bu dönemde çok sık rastlanır. İstatistikler incelendiğinde intihar edenlerin yarısının bu yaş grubu içerisindeki gençlerin oluşturduğu, madde ve alkol bağımlılığın temellerinin de yine bu dönemde atıldığı görülmektedir.
Yaş evreleri içerisinde önemli bir evre olan gençlik döneminin sağlıklı atlatılması, ilerleyen yaşlarda sağlıklı ruh ve beden yapısına sahip olunabilmesi açısından önem taşıyor. Ülkemizin nüfus yapısına bakıldığında, nüfusumuzun yüzde yirmisini bu dönem içerisinde bulunan gençlerin oluşturduğu görülüyor, yani nüfusumuzun beşte biri genç bireylerden oluşuyor.
Geleceğimizin temelini oluşturacak gençlerimizin sağlıklı bir gençlik döneminin ardından yetişkinlik dönemine adım atabilmeleri için onlara yardımcı olmak hepimizin görevi. Gençlerimizin sağlıklarıyla, psikolojileriyle veya sosyal sorunlarıyla ilgili problemlerini anlatabilecekleri, kolaylıkla danışmanlık hizmeti alabilecekleri merkezlere başvurabilmeleri bu konunun en kolay ve kestirme çözümlerinden biri.
Gençlik Merkezleri yeni bir oluşum değil aslında. Yakın zamana kadar ülkemizin farklı yerlerinde, sınırlı sayıdaki binası ile gençlerimize bir süre hizmet verdi bu merkezler. Sağlık Bakanlığı ve UNİCEF’in işbirliği ile 2003 yılından itibaren açılmaya başlanan Gençlik Merkezleri, gençlere yönelik danışmanlık ve sağlık hizmeti veren birinci basamak kuruluşlar olarak 2008 yılına kadar varlığını sürdürdü. Bu tarihe kadar sayısı 40’a ulaşan Gençlik Merkezleri, bu tarihten sonra Sağlık Bakanlığının dönüşüm politikası ile aile hekimliği uygulamasına geçmesinin ardından gelişimini durdurdu. Açıldığı ilk dönemlerde büyük ilgi ile karşılanan, önemle üzerinde durulan merkezler unutulmaya terk edildi ve maalesef buralara başvuran gençlerin sayısı da ciddi anlamda azaldı.
Sağlık Bakanlığının yeni yapılanması içerisinde geri plana itilmiş durumda olan Gençlik Merkezlerinin tekrar canlandırılması gerekiyor. Bu canlandırma için çeşitli alternatifler düşünülebilir. Yerel yönetimler böyle bir görev üstlenebileceği gibi, belediyeler hizmet verdikleri bölgelerde, 250 bin nüfusa en az bir Gençlik Merkezi yapmak sureti ile bu merkezlerin yeniden hareketlenmesine ön ayak olabilirler. Diğer bir alternatif de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bu işi yürütmesidir. Gönüllü yerel yönetimler ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bu konuda birlikte hareket etmesi konuya verilen ehemmiyetin anlaşılması açısından en doğru alternatif olacaktır.