Yüce Mevlamız, insanoğlunu en güzel şekilde yaratmış, ona pek çok nimetler vermiş ve bazı sorumluluklar da yüklemiştir. Bu sorumluluklardan birisi de hiç şüphesiz ki, kul hakkına riayet etmektir.
İnsanoğlu bu dünyaya bir anlam ve amaç için yaratılmış ve bu dünyada başıboş da bırakılmamıştır. Allah’a ve âhiret gününe inanan bir mü’min, hayatının her anında gerek insanların ve gerekse de hayvanların haklarına saygılı olmak durumundadır. Zira İslam dini kul hakkına çok büyük önem vermiş, insanların renklerine, kültürüne, soylarına, makam-mevki ve zenginliklerine göre davranmayı ise asla doğru bulmamıştır.
Kul hakkına riayet etmek, her Müslümanın titizlikle yerine getirmesi gereken sorumluluklarındandır. Bir müminin bu dünyadan ahirette göç ederken üzerinde kul hakkıyla gitmemeye çalışması onun en büyük ideali olmalıdır. Çünkü kul hakkını ihlal, mahkeme-i kübrada kişinin yaptığı ibadetlerinin sevaplarının karşı tarafa aktarılması sonucunu doğuracak ve iflas etmesine neden olabilecek çok ciddi bir durumdur.
Öyle ise, kıyamet gününde kaybedenlerden ve hüsrana uğrayanlardan olmamak için kul hakları konusuna riayet edelim. Eğer üzerimizde kul hakkı mevcut ise, onları âhirete bırakmadan hemen şimdi bu dünyada iken halledip helalleşelim. Peygamberimizin tavsiyesi olan "Kimin yanında kardeşine ait haksız alınmış bir hak varsa; haksızlıktan dolayı hak sahibiyle helalleşsin" sözünü aklımızdan çıkarmayalım.
Değerli Kardeşlerim, böyle bir girişimizi yaptıktan sonra, günlerce belki de aylarca aklımda olan ama bir türlü yazamadığım bir konuyu kamuoyuyla paylaşama adına kaleme alıyorum. İnşallah faydalı olurum kanaatine şimdiden hâsıl olma dileğiyle.
Bu yazımı bütün öğrenciler başta olmak üzere, öğrencilerimizi eğiten öğretmenlerimizin özellikle dikkatlerini çekebilme ve hayatın bir noktasında bir nebze olsun bir imtihan eden ya da imtihan edilenlere yazıyorum.
Konumuz kopya çekme ve kopya çekmeye fırsat sunma meselesini dinimizin kaidelerine göre bir yorum getirmeye gayret göstereceğim. Kopya çekmenin birden çok mahzurları vardır. Ayrıca kul hakkına girme durumu söz konusudur.
Kopya sayesinde alın teri dökmediğimiz bir şeye sahip oluyoruz. Ayrıca bizim başımızdaki gözetmenimiz yâda öğretmenimiz bizim kopya çekmemize ortam sağladığından yâda göz yumduğundan bizden daha fazla vebale ve günaha düççar oluyor. Zira kopyanın olduğu yerde çalışan ile çalışmayan dünyada ayrışmamış oluyor. Bu ayrışma kıyamete kalıyor ki, vebal artarak orada karşılığını bulacaktır.
Kopya çekme ve kopya çekme ortamı sağlamak İslam’a yakışmayan kötü bir davranış olmakla beraber insanı tembelliğe sürükler. Bunun birinci müsebbibi öğretmen yâda gözetmen ve sonrada bu hırsızlığa teşebbüs edendir.
Koya çekme ve kopya çekmeye ortam vermek dinimize göre ahlaki bir hareket değildir. Dolayısıyla ahlaksızlıktır. Bir Müslümanın, adına hırsızlık konan bir davranışı sergilemesi yâda bu davranışa ortam sağlaması asla düşünülemez.
Kopya çekmek mesleki alanda yetişmemize ve geleceğimize yönelik hem şahsi hem de sorumluluklarını aldığımız kimseler adına vazifemizi yapamadığımızdan dolayı bu eksikliğimiz devam ettiği sürece kendimizin ve başkalarının vebaline girmiş olmanın günahını üzerimizde taşıyacağız.
Kopya ile alınacak fazla bir puandan dolayı, bir başkasının hakkını alma durumu olacaksa, kul hakkına girmektedir. İş başvurularında, bir üst okula girişlerde olduğu gibi. Bir yarışma sınavında kopya ile yüksek puan biri adına tahakkuk edecek nimetlerden dolayı bir başkasının hakkını gasp ettiğinden dolayı o kulun cebinden bir şeyini çalmış olmaktadır. Ayrıca buna ortam sağlayanlarda müteselsilsen ortak olmaktadırlar.
Kopya çeken kişi yâda kopya çekme ortamı sağlayan kişiler helalleşecek ancak düşünün ki helallik almasına imkânı olmadığını ben tahmin ediyorum o zaman tövbe istiğfar etmelidir. Buda ne kadar kişiyi vebalden kurtarır ben bilemiyorum.
Hiç unutmadığım daha doğrusu unutamadığım bir anımla yazımı nihayete erdireyim. Yıl 1995 İnönü Üniversitesi İktisat Fakültesi sınıflarında sınav oluyoruz. İki tane gözetmen var, birisi kayboldu. (Ben bundan son derece rahatsız olanlardanım. Mademki devlet seni o sınıfa görevli kıldı, bir saniye dahi keyfi dışarı çıkamazsın. Yoksa aldığın haram olur.)
Tek gözetmenle sınavımız başladı. 10 dakika sonra bir öğrenci arkadaşımızı bayan hocamız ikaz etti. 5 dakika sonra yine aynı öğrenciyi ikaz etti. Ben sorularımı çözüyorum. Sonunda kâğıdı elinden aldı ve işlem yaptı. Kusura bakma ben buradan alacağımı çocuklarıma yedireceğim. Haram yediremem, diyerek işlemini bitirdi. Kopyacı ne kadar israr ettiyse de hoca hanım asla geri adım atmadı. Ben sınavın sonunda Hoca Hanımın yanına giderek bu tutumundan dolayı tebrik ve takdirlerimi sundum.
Buradan şuraya gelmek istiyorum. Duyumlarıma göre bilhassa MİLLİ EĞİTİMİMİZİN YAPTIĞI SINAVLARDA DA BİRÇOK OLUMSUZ DURUM VE DAVRANIŞLAR BANA HABER OLARAK GELİYOR. Bilhassa gözetmen olan eğitimcilerimizden istirham ederek, çalışanın hakkını çalışmayana yedirmemek üzere siz de aldığınızı helal ettirmek adına daha gayretli çalışmalar dilerim. Ancak şu asla unutulmamalı biz bir sepetteki bir iki çürükten bahsediyoruz. Milli Eğitimimiz bu çürükleri bulup bu şekilde yanlış yapanlara bir daha görev vermeme adına çalışmalarını duymak istiyoruz.
Geçen yıl bir mesleki bir sınavda bulunmuştum, gözetmenlerin içeri girip çıkmaları beni çok rahatsız etti. Şöyle ki sınıfta iki gözetmenin birini sınavın başında ve sonunda gördüm. Diğeri de, bir içeri girip çıkması haliyle biz sınava girenleri çok rahatsız etti. Sonuçta tek kalan gözetmen dışarı çıkınca, sınıfta sesleşmeler yükselirken, içeri girmesiyle sesler ortadan kalkıyor. Bu belki sizlere abartı gelecek en az on defa oldu. Böyle ortamda tek gayesi sınavına adapte olan birini sınav adaptasyonunu nasıl etkileyeceğini siz düşünün.
Birde gözetmen kardeşlerimize çay gelmesi, karıştırmaları, çayı höpür höpür içmeleri caiz mi? Bu da asla caiz değildir. Bu hem sınav ortamına yakışmamakla beraber, ayrıca ahlaki de değildir.
Sonuç olarak yukarıdan beri sıraladığım gerekçelerle, sınavı yapan kurum ve bu kurumun başındaki amirinden memuruna varıncaya kadar, sınav güvenliğini almayan, sınavda birilerinin haklarını çalanlara çanak tutanlar ve bu durumlara karşı seslerini çıkarmayıp “haksız karşısında susanlar, dilsiz şeytanlardır,” hadisi şerifine göre suskut olanlar vs. herkes müteselsilen bu harama ortaktırlar.
Mehmet Emin YAĞMUR
Orduzu Kireç Ocağı Camii İmam-Hatibi
İlahiyatçı-İktisatçı
05369696634