Her sabah, sabah namazına saatimi kurar öyle kalkarım. Yılardan beri böyledir. Ancak bu sabah (07.11.2016) saatimin zil sesi gelmeden uyandım ve uyuyamadım. Sonunda kalktım daha ezana bir saat var ve bende bu yazımı kaleme almaya karar verdim. Hayat, haliyle herkesin çok farklı okuya bildiği, farklı algıya bildiği bir alanın adıdır. Böyle olması elbette ki Yüce Rabbimizin yaratışının takdiridir. “Amenna ve saddegna” yani inandık ve iman eyledik. Ancak herkes farklı düşünce ile düşünecek diye ortak düşünemez miyiz? Elbette ki istişare mekanizmasını ortaya koyarsak Allah için ihlâslı bir şekilde düşünürsek ortak kararlarda buluşur ve hedeflerimizi gerçekleştirme yanında yanlış yapanlarında yanlışlarına dur diyecek gerçek güç ve kabiliyete ulaşırız.
Tarihçilerin çok kullandığı bir güzel kelamları vardır. “Tarih tekerrürden ibarettir.” Tarihten ibret almadığımız surette bu kelam bizim için ne ilk ve ne de son olacaktır. Yüce Rabbimiz Kur’an’da açık ve net olarak beyan buyurduğu, Maide 51’e kulak verelim: “Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları veli edinmeyin. Onlar birbirlerinin velileridir. Sizden kim onları dost edinirse şüphesiz o da onlardandır. Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.”
Bu ayette anlaşılmayan bir durum yok yani ticaret yapma demiyor, kafasını vur da demiyor, onlara yaşama hakkı verme de demiyor. İslam’ın, âlemi nizama nasıl baktığını biliyoruz. Biz Müslümanlar İslam’ı yeryüzüne hâkim kılmak için öncelikle kalpten, gönülden geçen İslam Cihad anlayışını yeryüzüne hâkim kılma adına gayret göstermemiz emrolunuyor. Önümüze çıkan engeller karşısında tabiî ki, bizimle savaşanlarla da, bize savaş açanlara da tabiî ki elimiz gül dermeyecektir. Misliyle karşılık vermek ve bu uğurda ölmek bizi şahadete ulaştıracağı gibi yaralanmamız durumunda da mevkilerin ikincisi olan gazilik mertebesine çıkaracaktır. Bu noktada ikinci bir ayet Bakara 120. ayetimize bakalım. “Sen onların dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hıristiyanlar da senden asla memnun kalmayacaklardır. De ki: "Asıl doğru yol ancak Allah’ın yoludur." Eğer sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyarsan, bilesin ki artık Allah sana ne dost ne de yardımcı olacaktır.”
Evet, ayet açıkca hayat yolumu çizmiş olmasına rağmen dün bir avuç insan kalkınmayı, gelişmeyi, muasır medeniyetler seviyesine çıkmayı batı düşünce sisteminde aramış olabilir. Hatta bugün dahi bu sistemi savuna biliyor olması doğaldır. Yüzyılı aşkın bir zamandır bir batı hayranlığımız var. Hatta bu hayranlığımız o kadar ifrata kaçtı ki, batı düşüncesini yaşayan insanları bile şaşırttık. Yeryüzünün binlerce yıllık doğu düşünce sistemini batı düşünce sistemine teslim ettik. İnsanlar batı düşünce sisteminin sadece gösterişine kapılarak hak ve hakikati göremiyorlar. Aslında çok yakın zaman da batı düşünce sistemi yıkılacak. Ancak doğu düşünce sisteminin içleklik kazandırmamıza bağlı olduğunu hatırlatmamız şartıyla….
Değerli Dostlar, şu bir hakikat yanı başımızda çok büyük bir savaş var. Bu savaşı açık açık konuşmamız ve duygusal bazda değil de tarihi, dini, milli ve özellikle de akıl bazlı incelemek ve herkes bir şeyler söylecekse tam ortasından Allah için söylemesi zamanı geldi, diyerek söylemesi lazımdır.
Tarihçilerin çok kullandığı bir güzel kelamları vardır. “Tarih tekerrürden ibarettir.” Tarihten ibret almadığımız surette bu kelam bizim için ne ilk ve ne de son olacaktır. Yüce Rabbimiz Kur’an’da açık ve net olarak beyan buyurduğu, Maide 51’e kulak verelim: “Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları veli edinmeyin. Onlar birbirlerinin velileridir. Sizden kim onları dost edinirse şüphesiz o da onlardandır. Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.”
Bu ayette anlaşılmayan bir durum yok yani ticaret yapma demiyor, kafasını vur da demiyor, onlara yaşama hakkı verme de demiyor. İslam’ın, âlemi nizama nasıl baktığını biliyoruz. Biz Müslümanlar İslam’ı yeryüzüne hâkim kılmak için öncelikle kalpten, gönülden geçen İslam Cihad anlayışını yeryüzüne hâkim kılma adına gayret göstermemiz emrolunuyor. Önümüze çıkan engeller karşısında tabiî ki, bizimle savaşanlarla da, bize savaş açanlara da tabiî ki elimiz gül dermeyecektir. Misliyle karşılık vermek ve bu uğurda ölmek bizi şahadete ulaştıracağı gibi yaralanmamız durumunda da mevkilerin ikincisi olan gazilik mertebesine çıkaracaktır. Bu noktada ikinci bir ayet Bakara 120. ayetimize bakalım. “Sen onların dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hıristiyanlar da senden asla memnun kalmayacaklardır. De ki: "Asıl doğru yol ancak Allah’ın yoludur." Eğer sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyarsan, bilesin ki artık Allah sana ne dost ne de yardımcı olacaktır.”
Evet, ayet açıkca hayat yolumu çizmiş olmasına rağmen dün bir avuç insan kalkınmayı, gelişmeyi, muasır medeniyetler seviyesine çıkmayı batı düşünce sisteminde aramış olabilir. Hatta bugün dahi bu sistemi savuna biliyor olması doğaldır. Yüzyılı aşkın bir zamandır bir batı hayranlığımız var. Hatta bu hayranlığımız o kadar ifrata kaçtı ki, batı düşüncesini yaşayan insanları bile şaşırttık. Yeryüzünün binlerce yıllık doğu düşünce sistemini batı düşünce sistemine teslim ettik. İnsanlar batı düşünce sisteminin sadece gösterişine kapılarak hak ve hakikati göremiyorlar. Aslında çok yakın zaman da batı düşünce sistemi yıkılacak. Ancak doğu düşünce sisteminin içleklik kazandırmamıza bağlı olduğunu hatırlatmamız şartıyla….
Değerli Dostlar, şu bir hakikat yanı başımızda çok büyük bir savaş var. Bu savaşı açık açık konuşmamız ve duygusal bazda değil de tarihi, dini, milli ve özellikle de akıl bazlı incelemek ve herkes bir şeyler söylecekse tam ortasından Allah için söylemesi zamanı geldi, diyerek söylemesi lazımdır.