Dinimizde kâr haddi yoktur. Fakat ihtikâr ve fahiş fiyat yasaklanmıştır. Medine’de pahalılık oldu. Fiyatlar yükseldiği için kâr haddi koyması istenildiğinde, Peygamber efendimiz, (Fiyatları koyan Allahu Teâlâ’dır. Rızkı genişleten, daraltan, gönderen yalnız O’dur. Ben Allahü Teâlâ’dan bereket isterim) buyurdu. Başka bir hadis-i şerifte ise, (Kâr haddi koymayın, fiyat koyan Allahü Teâlâ’dır) buyuruldu.
Karaborsacılar, fırsatçılar tarafından [mallar saklanarak] fiyatlar yükseltilip millete zarar ve zulüm haline geldiği zaman, Belediyenin ilgililerle istişare ederek uygun bir narh, kâr haddi koyması caiz olur. (Redd-ül Muhtar)
Peygamber efendimiz, (Müslümanların, şehre mal getiren köylüleri karşılayıp piyasaya fiyatını gizleyerek, ucuz satın almalarını) yasakladı. Köylü böyle bir satıştan vazgeçebilir. Piyasayı bilmeyenlere yüksek fiyatla mal satmak da haramdır. Hatta acemi olup, ucuz satan veya pahalı alan ile alışveriş etmemelidir. Bunlarla alışveriş yaparken piyasadaki fiyatı gizlemek günahtır.
Satılan şeyin ayıbını, kusurunu gizleyerek aldatmak haram olduğu gibi, alınan malın kıymetini gizleyerek aldatmak da faiz olur. Mesela, bir kimse, sattığı malın kıymetini bilmiyor. On milyonluk malı, beş milyona satıyor. Ona (Bu mal, her yerde 4 milyon eder) diyerek kandırmak haramdır. İnsanlar, Müslüman ahlakına uyarsa, ne kandıran, ne kandırılan olur. Mallara narh koymaya lüzum kalmaz. Arz ve talebe göre, mallar kıymetlenir veya ucuzlar.
Basra’da büyük bir tüccar vardı. İran’da bulunan adamlarından biri, buna mektup yazarak, bu sene şeker kamışının verimli olmadığını, kimse duymadan, çok şeker almasını bildirdi. Tüccar da, çok şeker satın alıp, şeker piyasadan çekilince, pahalı satarak, otuz bin dirhem kâr etti. Sonra, düşünüp (Şeker kamışlarına afet geldiğini Müslümanlardan saklamakla, onlara hıyanet ettim, bu nasıl Müslümanlıktır?) diye, otuz bin dirhemi, şekerlerini almış olduğu kimselere götürdü. Yaptığı yanlış işi anlattı. Hatasına pişman olup dürüstlük göstermesinden dolayı, hiçbiri verdiği parayı almayıp, Sana helal olsun dediler. Akşam evinde düşündü ki, belki utanarak almamışlardır. Din kardeşlerime hıyanet ettim diyerek, ertesi gün tekrar götürdü. Her birine yalvararak otuz bin dirhem gümüşü taksim etti.
Müşteriye doğru söylemeli, hile etmemelidir. Malda bir arıza oldu ise, haber vermelidir. Ucuz aldığı bir malın fiyatı yükselip pahalı satıyor ise, aldığı fiyatı söylemelidir. Aldatarak satmak, hıyanet ve dolandırıcılık olur. Böyle hıyaneti bilmeyerek yapanlar olur. Hıyanet yapmaktan kurtulmak için, herkes, kendine yapılmasını istemediği şeyleri, başkalarına yapmamalıdır.
Bir malı peşin ucuz, veresiye veya taksitle pahalı satmak caizdir. Vade farkı istemek ise caiz değildir. Vadeli satışla, vade farkı ayrı şeylerdir. (Redd-ül Muhtar)
Zekât vermek için bir arkadaşa gittim. 100 lira zekât verecektim. O arkadaşa, Elindeki bir altını bana 100 liraya satarsan, bu altını zekât olarak vereceğim dedim. O da, Tam İlmihal’de okudum, ucuza satmak gaben-i fahişe girer, 120 liraya aşağı satılması caiz olmaz dedi. 100 liraya satsa idi bir mahzuru olur muydu?
Hiç mahzuru olmazdı. İnsan malını istediği fiyata satabilir. 50 liraya, hatta 1 liraya da satabilir. Hatta bedava bile verir. Bunun dinen bir mahzuru yoktur. Eğer siz altınlar 100 liraya düştü bu altını bana 100 liraya sat deseydiniz, o da bilmediği için satsaydı, çok aldanma olduğu için alışverişi bozma hakkına sahip olurdu. Ama bozmasa da bir şey gerekmezdi. Zekât için gelen parayı geri çevirmesi yanlış olmuştur.
Sarraflıkta piyasadaki fiyatların en yükseğinden, % 2,5 ve daha fazlası kadar yüksek fiyatla satın alarak aldanmaya Gaben-i fahiş = çok aldanmak denir. Bu miktar, hayvandan başka menkul mallar için % 5, hayvan için % 10, bina için % 20’dir. Bu miktarlardan az olan aldanmaya, Gaben-i yesir = az aldanmak denir. Satıcı, bu mala, şu kadar lira veren oldu diyerek satsa, piyasadaki en yüksek değerinden çok aldanma kadar fazla olduğu ve başkası, o kadar lira vermediği anlaşılsa, müşteri alışverişi bozabilir.
[Dikkat edilirse bozabilir deniyor, bozması gerekir demiyor. Üstelik kendi rızası ile çok ucuza satmanın hiçbir mahzuru yoktur.]
Satıcı yalan söylemeden, fahiş fiyatla satsa, aldanan müşteri alışverişi bozamaz. Çünkü herkes malını, dilediği fiyatla satabilir. İslamiyet’te kâr haddi diye bir şey yoktur. Yalan söylenerek, az aldatılan kimse, alışverişi bozamaz.
Bir kimse, 20 liraya aldığı bir mal için, (4 liraya aldım, 1 lira kâr ile sana 5 liraya satarım) dese caizdir; çünkü adamı aldatma maksadı yoktur. Belki o fakirdir, onu sevindirmek için böyle yapmıştır. Herkes malını çok ucuza satabilir.
Sıkışık durumda olanlara, yiyecek içecek, giyecek ve barınacak şeyler için fahiş fiyatla mal satmak haramdır. Nafakasını temin etmek için herhangi bir şeyini satmak zorunda kalan fakirin sattığını, gaben-i fahişle ucuz almak da haramdır. (Bey ve şir’a risalesi)
(Veresiye pahalı, peşin ucuz demek, yani, mesela peşin on liraya, veresiye on beş liraya vermek şeklinde iki şartlı satışın fâsid olduğu, Mevkufat, Cevhere ve Tuhfet-ül-fukaha’da yazılıdır. Çünkü semen meçhuldür) deniyor. Buna göre, peşin 10 liraya satılan malı, veresiye 15 liraya satmak fâsid midir?
Hayır, hiçbir mahzuru yoktur. Satıcı yalan söylemeden, fahiş fiyatla da satabilir. Çünkü herkes malını, dilediği fiyatla satabilir. İslamiyet’te kâr haddi [kâr limiti] diye bir şey yoktur. Bu inceliği bilmeyenler, veresiye pahalı satılamaz zannediyorlar. İfadenin son cümlesinde, (Çünkü semen meçhuldür) deniyor. Semen, satışta belirlenen fiyatı demektir. Satıcı, peşin olursa 10 lira, taksitle 15 lira derse, müşteri de, bu iki fiyattan birini, yani ya peşin 10 liraya veya veresiye 15 liraya olan satış fiyatını kabul ederse, alışveriş sahih olarak gerçekleşmiş olur. Peşin veya veresiye belirtilmeden, müşteri, zamanı ve fiyatı belirlemeden, kabul ettim derse, bu satış fâsid olur. Çünkü semen ve zaman belli değil. 10 liraya mı aldı, yoksa 15 liraya mı? Müşteri hangisini kabul ettiğini söylememiştir. Zaman ve fiyat belirlenmediği için satış fâsiddir. Müşteri, peşin on liraya aldım derse yahut veresiye 15 liraya aldım derse, satış sahihtir.
Dinimizde kâr koymada, sınır yoktur.
İbni Abidin hazretleri buyuruyor ki:
Enes bin Malik bildirdi ki: Medine’de, pahalılık oldu. (Ya Resûlullah, fiyatlar yükseliyor. Bir kâr haddi koyun) denildiğinde, (Fiyatları koyan Allahü Teâlâ’dır. Rızkı genişleten, daraltan, gönderen yalnız Odur. Ben, Allahü Teâlâ’dan bereket isterim) buyurdu. (Tirmizi, İbni Hibban)
Fiyatlar, fahiş olarak [mal oluş fiyatının iki misline] artıp, millete zarar ve zulüm haline gelince, hükümetin, tüccarlara danışarak, uygun bir narh, kâr haddi koyması caiz olur. (Redd-ül-muhtar)
Pahalı satmak ve aldatmak
300 liraya veresiye aldığım bir ürünün 200 lirasını verdim, 100 lirası daha duruyor. Sonra bu ürünün başka bir yerde 200 liraya satıldığını öğrendim. Müslümanlıkta aldatmak da, aldanmak da olmadığı için ve adamdan senetsiz aldığıma göre, kalan 100 lirayı vermesem günah olur mu?
Normal rayiçten satıyorsa, başka yerlerde de 300 liraya satan varsa kalan 100 lirasını vermemek günah olur. Herkes malını, istediği fiyata satabilir. Bir kuruş eksik verilse kul hakkı olur. Eğer o mal her yerde 200 liraya satılıyorsa, bir tek o kişi 300 liraya satıyorsa, bu da rayicin üstündeyse o zaman alışverişi fesh etme yetkimiz olur. 300 liraya satan başka yerler de varsa, başka birileri de 200 liraya satıyorsa, bu ölçü olmaz.
Bir şey satarken, bu, benzerlerinden farklı diyerek yalan söylemek veya malın kusurunu gizlemek, aldatmak olur. Bir de, piyasadaki rayiç fiyatların en yükseğinden, sarraflıkta % 2.5, hayvandan başka menkul mallar için % 5, hayvan için % 10, bina için % 20 ve daha fazlası kadar yüksek fiyatla satın almak da aldanmak olur. Böyle bir aldanma olursa, müşteri alışverişi feshedebilir.
Pahalı satmak
Esnaflık yapıyoruz. Elimizde mevcut bazı malların fiyatları yükseliyor. Mesela 10 liraya aldığımız malın fiyatı 20 lira olabiliyor. Aynı malı 20 liraya alıyoruz. Elimizde 10 liraya aldıklarımız da var. Biz, 10 liraya aldığımız malları, daha önce 15 liraya satarken, şimdi 25 liraya satabilir miyiz?
Dinimizde kâr haddi yoktur. 10 liraya alınan bir malı, müşteriye yalan söylemeden, onu kandırmadan, 100 liraya bile satmak caiz olur. Mesela 10 liraya aldığı bir mal için, müşteri sorunca, (Biz bunu 20 liraya aldık, 5 lira da kâr koyarak satıyoruz) derse caiz olmaz, fakat (Bu malı, biz 10 liraya aldık, ama şimdi toptancısında 20 liradır. 5 lira kârla 25 liraya satıyoruz) denirse mahzuru olmaz. Din kitaplarında deniyor ki:
Ucuz aldığı bir malın fiyatı, yükselip pahalı satıyorsa, aldığı fiyatı söylemelidir. (S. Ebediyye)
İhtikâr, karaborsa yapmak
İnsanlara ve hayvanlara lazım olan gıda maddelerini çokça alarak saklayıp, daha sonra fiyatlar artıp pahalı olarak satmanın dinimizdeki hükmü nedir?
Konu ile alakalı olarak Kimyâ-i se'âdet kitabında deniyor ki: “İhtikâr; insan ve hayvan gıda maddelerini piyasadan toplayıp, yığıp, pahalandığı zaman satmaktır ki şimdi karaborsa denmektedir. Peygamber efendimiz, çeşitli hadis-i şeriflerde buyurdu ki:
(Bir kimse gıda maddelerini alıp, pahalı olup da satmak için kırk gün saklarsa, hepsini fakirlere parasız dağıtsa, günahını ödeyemez.)
(Bir kimse, hariçten gıda maddesi satın alıp, şehre getirir ve piyasaya göre satarsa, sadaka vermiş gibi sevap kazanır veya köle azat etmiş gibi sevap kazanır.)
Hazret-i Ali buyuruyor ki:
“Gıda maddelerini kırk gün salkıyanın kalbi kararır.”
Âlimlerden birisi, tüccar idi. Vâsıt şehrinden, Basra’ya gıda gönderip satılmasını vekiline emretti. Basra’da ucuz olduğu için, vekili bir hafta bekleyip, pahalı sattı ve âlime müjde yazdı. Âlim cevabında buyurdu ki:
“Biz, az kâr ile çok sevap kazanmayı daha çok severiz. Fazla kazanmak için, dinimizi feda etmemeli idin. Çok büyük cinayet yapmışsın. Bunu affettirmek için sermayeyi ve kârı hemen sadaka olarak dağıt!”
İhtikârın, karaborsanın haram olması, Müslümanlara zararlı olduğu içindir. Çünkü, gıda maddeleri, insanların ve hayvanların yaşayabilmesi için lazımdır. Satılınca, herkesin alması mubahtır. Bir kişi alıp saklayınca, başkaları alamaz. Sanki çeşme suyunu saklayıp, herkesi susuz bırakmaya benzer. Gıda maddelerini bu niyetle satın almak günahtır. İmâm-ı A'zam Ebû Hanif’e hazretleri buyurdu ki:
“Köylü veya ziraatla uğraşan topak sahipleri, tarlalarından elde ettikleri gıda maddelerini istedikleri zaman satabilir. Acele satmaları vacip değildir. Fakat, acele etmeleri sevaptır. Pahalı olunca satmayı düşünmek çirkindir. İlaçlarda ve gıda maddesi olmayan ve herkese lazım olmayan şeylerde ihtikâr haram değildir. Ekmek ve benzerlerinde çok haram olup, et, yağ gibilerde az haramdır.”
İmâmeynin kavline göre ise, bunların hepsi ihtikârdır, karaborsadır. İnsanlara lazım olan her şeyde ihtikâr haramdır. Devlet, ihtikâr edeni, haber alınca, evine yetecek kadar bırakıp, fazlasını halka satmasını emreder.
Kâr haddi koymak
Piyasada fiyatlar yükseldiği zaman, devlet veya hükûmet tarafından kâr haddi konulabilir mi? Normalde piyasaya narh, fiyat konması caiz değildir. Çünkü hiçbir şeyin satışında kâr haddi yoktur. Herkes, istediği kadar kâr ile satabilir. İbni Âbidînde buyuruluyor ki:
“Enes bin Mâlik Radıyallahü anh buyurdu ki; Medine-i münevverede, pahalılık oldu. Ya Resûlallah! Fiyatlar yükseliyor. Bize kâr haddi koyunuz denildi. (Fiyatları koyan Allahü Teâlâ’dır. Rızkı genişleten, daraltan, gönderen yalnız Odur. Ben, Allahü Teâlâ’dan bereket isterim) buyurdu. Dürr-ül-muhtârdaki Hadis-i şerifte de; (Kâr haddi koymayınız! Fiyat koyan, Allahü Teâlâ’dır) buyuruldu.
Piyasadaki satıcıların, esnafın hepsi fiyatları, fahiş olarak, mal oluş fiyatının iki misline çıkardığı, arttırdığı, millete zarar ve zulüm hâline geldiği zamanlarda, hükûmetin, tüccarlara danışarak uygun bir narh, kâr haddi koyması caiz olur.”
İslamiyet’te kâr haddi yoktur. Yalnız, sıkışık durumda olanlara, yiyecek, giyecek ve barınacak lüzumlu eşyayı yüksek fiyatla satmak haramdır.
Hükûmetlerin koyduğu bu fiyata uymak vaciptir. Bunun gibi, adaleti, milletin haklarını, hürriyetlerini koruyan kanunlara uymak da lazımdır. Bunları korumak için, kâfir bile olsa hükûmetlere yardımcı olmalıdır.