17 Aralık 2013 'te seri bir operasyon yapıldı ve ülke adeta çalkalandı, yer yerinden oynadı. Ortaya atılan iddialar, yapılan baskınlar yenilir, yutulur cinsten değildi. İster istemez odaklandık ekranlara. Fethullah Gülen'in meşhur bedduasının ardından kanal kanal dolaştık, kim ne diyor diye. Bir yandan Hükümet kanadı bunların komplo olduğunu söylerken diğer taraftan hükümet karşıtları allandıra ballandıra rüşvet konularını işliyor,ayakkabı kutularındaki paralardan tutun da belediyelerdeki yolsuzluklara,iş adamlarına tacize varana kadar bir çok konu ekranlarda vızır vızır dönüyorken duyarsız kalmak olmazdı.
Her fırsatta Başbakanın kellesini isteyen ve gizlenmeye bile gerek görmeyen bir grup medya, diğer taraftan Başbakanın yanında olan medya.. İşin içinden nasıl çıkılacak diye merakla bekledik. Bekledik diyorum çünkü benim gibi bir çok vatandaşın hemen ön yargılı olmayıp olayların gerçek yüzlerinin ortaya çıkmasını beklediğini biliyorum. Başbakanın kellesini isteyen başta sosyal medya örgütleri olmak üzere bazı tv kanalları, radyolar, gazete ve mecmuaların yaptıkları haberlerin çoğunun asparagas olduğunu, iftiradan öteye geçmediğini malum Gezi olaylarında iyice öğrendik. Ve artık onları izlerken kendilerinin bile inanmakta sıkıntığı çektiği aşikar olan iftiralarını gülerek izledik. Bazı zaman da hayretler içinde kaldık. Nasıl olur da bu ülkede yaşayıp ta kendi devletini yöneten bir hükümete karşı bu kadar diş bilenebilir. İnanılır gibi değil ama maalesef gerçek. Son derece başarılı bir başbakan ülkenin başında ve dünya Türkiye'nin büyümesini hayretle izliyor, takdir ediyorken bizimkilerin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı oldukları halde bu kadar kin ve nefretle bir başbakanın kellesini istemesi gerçekten edepten çok ötelerde.
Durum biraz netlik kazansın da öyle yazayım diye bekledim. Atılan iftiralar bir bir ortaya çıkınca ve iftirayı atanların sesi kısılınca yazmanın vakti geldi dedim ve yazıyı kaleme aldım. Dolandırıcılık her kim yaptıysa her kim konumunu, yetkisini kötüye kullanıp bu halkın parasına göz dikmişse elbette cezasını çekecektir. Fethullah Gülenden esinlenerek bir beddua da benden, her kim vatandaşın hakkını gaspettiyse ağzından burnundan gelsin.. diyerek ortaya atılan komplolara şöyle bir bakalım.
Ne demişlerdi ?
A) Marmaray üzerindeki imara kapalı arsaya rüşvet karşılığı otel yapılmış,marmaray tehlikeye atılmış... İlgili taşınmazın halen boş arsa olduğu, ruhsat alınmadığı, arsaya tek kazma bile vurulmadığı fotoğrafları ile görüntülendi ve iftira atanların sesi kesildi. Utanmadılar bile.. pişkin pişkin sırıttılar ...
B)Gözaltına alınan müteahhit Emrullah Turanlı, emniyetteki sorgusundan hemen sonra serbest kalmış ve “20 milyon aldılar” iddiasında bulunmuştu..
İddianın hemen ardından malum yazarlar-editörler bu olayı ballandıra ballandıra kamuoyuna takdim etmişlerdi.. Hayretler içinde izledim. Acaba, sonuç ne olacak diye merakla bekledim, sonuç ne oldu ?
Emrullah Turanlı’dan alınan paralar,ödemesi gereken ama vaktinde ödemediği borcu. Kanun gereği ödenen vergi.Ve bu vergi borcu "rüşvet " olarak gösterilmeye çalışılmış. Gerçek ortaya çıkınca da iddia sahipleri yine pişkin tavırlarıyla ekranlarda ve bu konu hakkında tek bir kelime açıklama bile yapmıyorlar. Utanmadan da ekranlarda izleyenlerin karşısına çıkıyorlar.
C) Bir başka müteaahhitte "Fatih Belediyesinde benden rüşvet alındı "iddiası vardı, olay araştırıldı ve gerçek hemen ortaya çıktı .Rüşvet olarak ödediğini iddia ettiği para,Ramazan ayında hayrına verdiği iftar yemeğindeki para. İftar çadırında hayrına verdiği yemeğin parasını ödemenin rüşvet olarak tanımlanması kadar büyük bir ahlâksızlık olabilir mi?
D) Ali Ağaoğlu ekseninde, Bakırköy’deki bir arsa için iddialar ne oldu?
O kadar izleme, o kadar teknik takibe rağmen ortada rüşvetin ‘R’si bile yok...
Uzun uzun kayda alınan telefon görüşmelerinde, AK Partili seçilmiş isimler, müteahhidin taleplerine “Hayır” diyorlar.. Dahası, hiç vazifesi olmamasına rağmen, AK Parti İl Başkanı bile olayı sorgulayıp, iş adamının aleyhine “Belediyeye niye baskı yapıyorsunuz” görüşmesinde bulunuyor...
Ve en önemlisi..
Bir rüşvet olacak.. Ve rüşvet verilmesine rağmen, Ağaoğlu gibi bir iş adamına, böyle ayak sürttürülecek..
Mümkün mü?
Zeytinburnu’ndaki yıllar önce bitmiş bir inşaatın, İstanbul silüetini bozduğu için tırpanlanmasını isteyen Başbakan’ın, Ağaoğlu’nun daha yapılmamış inşaatının İstanbul silüetini bozmasına izin vermesini hangi akılla izah edecekler. Biraz düşünün.
E) Etiler’deki polis okulu arsası ile ilgili iddialara bakalım.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, arsanın tapusunu göstererek, iddiayı net olarak yalanladı..
Bu iddia da, iftira olarak tescillendi..
Son iki haftada yaşadığımız olaylarda, örnek olarak yukardaki iddiaları ve gelinen noktayı size aktardım..
Tabii ki, diğer iddialar da önemli..
Ve onların da tek tek, iftira olarak tescilleneceği, şu ana kadar yaşanan gelişmelerden belli.
Günlerdir konuşulan ve Türkiye’yi sallayan.. “Ne biçim Müslümansınız, rüşvetçileri mi savunuyorsunuz” denilerek, sağduyulu insanların baskı altına alınmak istendiği, bu kara operasyonun sonunda.. Dalgalar çekilince ne kalacak?
Bunu da zamanı gelince anlayacağız hep birlikte.
Çok klasik olacak belki ama "Güneş balçıkla sıvanmaz" sözü tam da buraya uydu.
Her fırsatta Başbakanın kellesini isteyen ve gizlenmeye bile gerek görmeyen bir grup medya, diğer taraftan Başbakanın yanında olan medya.. İşin içinden nasıl çıkılacak diye merakla bekledik. Bekledik diyorum çünkü benim gibi bir çok vatandaşın hemen ön yargılı olmayıp olayların gerçek yüzlerinin ortaya çıkmasını beklediğini biliyorum. Başbakanın kellesini isteyen başta sosyal medya örgütleri olmak üzere bazı tv kanalları, radyolar, gazete ve mecmuaların yaptıkları haberlerin çoğunun asparagas olduğunu, iftiradan öteye geçmediğini malum Gezi olaylarında iyice öğrendik. Ve artık onları izlerken kendilerinin bile inanmakta sıkıntığı çektiği aşikar olan iftiralarını gülerek izledik. Bazı zaman da hayretler içinde kaldık. Nasıl olur da bu ülkede yaşayıp ta kendi devletini yöneten bir hükümete karşı bu kadar diş bilenebilir. İnanılır gibi değil ama maalesef gerçek. Son derece başarılı bir başbakan ülkenin başında ve dünya Türkiye'nin büyümesini hayretle izliyor, takdir ediyorken bizimkilerin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı oldukları halde bu kadar kin ve nefretle bir başbakanın kellesini istemesi gerçekten edepten çok ötelerde.
Durum biraz netlik kazansın da öyle yazayım diye bekledim. Atılan iftiralar bir bir ortaya çıkınca ve iftirayı atanların sesi kısılınca yazmanın vakti geldi dedim ve yazıyı kaleme aldım. Dolandırıcılık her kim yaptıysa her kim konumunu, yetkisini kötüye kullanıp bu halkın parasına göz dikmişse elbette cezasını çekecektir. Fethullah Gülenden esinlenerek bir beddua da benden, her kim vatandaşın hakkını gaspettiyse ağzından burnundan gelsin.. diyerek ortaya atılan komplolara şöyle bir bakalım.
Ne demişlerdi ?
A) Marmaray üzerindeki imara kapalı arsaya rüşvet karşılığı otel yapılmış,marmaray tehlikeye atılmış... İlgili taşınmazın halen boş arsa olduğu, ruhsat alınmadığı, arsaya tek kazma bile vurulmadığı fotoğrafları ile görüntülendi ve iftira atanların sesi kesildi. Utanmadılar bile.. pişkin pişkin sırıttılar ...
B)Gözaltına alınan müteahhit Emrullah Turanlı, emniyetteki sorgusundan hemen sonra serbest kalmış ve “20 milyon aldılar” iddiasında bulunmuştu..
İddianın hemen ardından malum yazarlar-editörler bu olayı ballandıra ballandıra kamuoyuna takdim etmişlerdi.. Hayretler içinde izledim. Acaba, sonuç ne olacak diye merakla bekledim, sonuç ne oldu ?
Emrullah Turanlı’dan alınan paralar,ödemesi gereken ama vaktinde ödemediği borcu. Kanun gereği ödenen vergi.Ve bu vergi borcu "rüşvet " olarak gösterilmeye çalışılmış. Gerçek ortaya çıkınca da iddia sahipleri yine pişkin tavırlarıyla ekranlarda ve bu konu hakkında tek bir kelime açıklama bile yapmıyorlar. Utanmadan da ekranlarda izleyenlerin karşısına çıkıyorlar.
C) Bir başka müteaahhitte "Fatih Belediyesinde benden rüşvet alındı "iddiası vardı, olay araştırıldı ve gerçek hemen ortaya çıktı .Rüşvet olarak ödediğini iddia ettiği para,Ramazan ayında hayrına verdiği iftar yemeğindeki para. İftar çadırında hayrına verdiği yemeğin parasını ödemenin rüşvet olarak tanımlanması kadar büyük bir ahlâksızlık olabilir mi?
D) Ali Ağaoğlu ekseninde, Bakırköy’deki bir arsa için iddialar ne oldu?
O kadar izleme, o kadar teknik takibe rağmen ortada rüşvetin ‘R’si bile yok...
Uzun uzun kayda alınan telefon görüşmelerinde, AK Partili seçilmiş isimler, müteahhidin taleplerine “Hayır” diyorlar.. Dahası, hiç vazifesi olmamasına rağmen, AK Parti İl Başkanı bile olayı sorgulayıp, iş adamının aleyhine “Belediyeye niye baskı yapıyorsunuz” görüşmesinde bulunuyor...
Ve en önemlisi..
Bir rüşvet olacak.. Ve rüşvet verilmesine rağmen, Ağaoğlu gibi bir iş adamına, böyle ayak sürttürülecek..
Mümkün mü?
Zeytinburnu’ndaki yıllar önce bitmiş bir inşaatın, İstanbul silüetini bozduğu için tırpanlanmasını isteyen Başbakan’ın, Ağaoğlu’nun daha yapılmamış inşaatının İstanbul silüetini bozmasına izin vermesini hangi akılla izah edecekler. Biraz düşünün.
E) Etiler’deki polis okulu arsası ile ilgili iddialara bakalım.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, arsanın tapusunu göstererek, iddiayı net olarak yalanladı..
Bu iddia da, iftira olarak tescillendi..
Son iki haftada yaşadığımız olaylarda, örnek olarak yukardaki iddiaları ve gelinen noktayı size aktardım..
Tabii ki, diğer iddialar da önemli..
Ve onların da tek tek, iftira olarak tescilleneceği, şu ana kadar yaşanan gelişmelerden belli.
Günlerdir konuşulan ve Türkiye’yi sallayan.. “Ne biçim Müslümansınız, rüşvetçileri mi savunuyorsunuz” denilerek, sağduyulu insanların baskı altına alınmak istendiği, bu kara operasyonun sonunda.. Dalgalar çekilince ne kalacak?
Bunu da zamanı gelince anlayacağız hep birlikte.
Çok klasik olacak belki ama "Güneş balçıkla sıvanmaz" sözü tam da buraya uydu.