Yağmur sonrasında
Kan emmiş toprak kokusunu..
İstemiyorum!
Talan edilmiş gelinciklerin
Kara gözlerinden süzülen
Beyaz gözyaşını…
İstemiyorum
K/ar’da çamura belenmiş ayak izlerini...
Ve Ekinlerin güneş sızdıran
al yanaklarına gece değmesini..
İstemiyorum
Kartondan evler!
Ve sahte gülüş hamurundan sıcak ekmekler…
Ve üzerine de yağ süren/katık niyetli
Beyaz elbiseli, kara kadehler sunan bekçiler!.
İstemiyorum!
Yol kenarlarındaki çalılara
Güller takılsın
İstemiyorum !
Bekâretleri bozulan papatyalara
Gelinlikler giydirilsin…
İstemiyorum!
Ciğerlerimi doğrayan
Yırtıp yırtıp gökyüzünden paramparça
Kafes misali sepetlere konulmuş
Avuç avuç satılan mavileri…
İstemiyorum
Taştan güvercinler!
Gagaları başımı kesiyor
Ahh… göğsüm!
Bulutlar sıkışmış
Gök sıkışmış
Arz sıkışmış
Kalbim acıyor…
Ucuz serenatlarla
Bak yıkıldı balkonlar..
İstemiyorum
Kalın paltolarınızı!
Sonra duvar olacak sırtlarımız
Değecek !
Oyuncak olmayan mermiler
Paltolardan daha sıcak silahlardan /dökülecek ateşler..
….
Dokunurken parmağım
“Sahici mi” diye dünyaya
Deliyor, deliniyor görüyor musun?
Bir ah’a gün/ah’a bağlanmış
Hıçkırıklarım kanıyor..
Biri daha
Biri daha dokunuyor
Deliniyor/ kalbura dönüyor
Her yerinden ateşler sızıyor…
İstemiyorum işte istemiyorum!
Giyindirirken yırttığınız elbiseyi
Öperken kanattığınız yanaklar
Dişlerinizi unutmadı..
Sarmayın bırakın yaralarımı
Açmayın yollarımı..
İçimi gıdıklayan vaatleriniz
Ben yaşarken
Birilerini öldürüyor..
Ahh! ben öleyim
Bırakın ben öleyim..
Rüyalarım lütfediyor bana zaten
Göz kamaştıran bahçeleri
Ihlamur kokulu mavileri…
Nilüfer Zontul Aktaş