Rabbimizin insana bakış açısı, insanın Yüce Allah(c.c.)’ün emirlerini, nehiylerini yerine getirip getirmeme hususunda toplanmıştır. Rabbimiz yarattığı kulun iman, Salih amel, güzel ahlâk, kötü davranışları, takva veya zulüm sahibi olup olmaları yönüyle değerlendirir; yoksa onları servetleri, ırkları, dilleri, renkleri, cinsiyetleri, güzellikleri, çirkinlikleri, engelli olup olmadıkları, özürlü olup olmadıkları yönüyle değerlendirmez. Zira Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de : “Allah katında en üstün olanınız en müttaki olanınızdır.”buyurmuşlardır. Kainatın serveri Hz.Muhammed (s.a.v) Efendimiz’ de : “ Allah sizin suretlerinize ve mallarınıza değil, kalplerinize ve amellerinize bakar.”buyurmuşlardır. Bu sebeple esas olan ruhun, kişiliğin, kalbin ve çevresel etkileşimlerimizde davranışlarımızın olgunluğu ve gelişmişliğidir.
İnsanın engelli olması, özürlü olması, insan için bir kusur sayılmaz. İnsanları vücut özellikleri ile değerlendirmek dinimizde en büyük günahlar arasında zikredilmektedir. Sevgili Peygamberimiz Hz.Muhammed (s.a.v) Efendimiz ; “Bir kimsenin mü’min kardeşini (herhangi bir vücut noksanlığından, yada fazlalığından dolayı) küçümsemesi günah olarak ona yeter.”buyurmuştur.
“ Peygamber Efendimiz, Mekke’nin zengin ve ileri gelenlerinden Ebu Cehil, Ümeyye İbn Ebi Halef, Abbas İbn Abdulmüttalib ve Utbe Ebi Rebi’ ile özel bir görüşme yapar ve bunları İslâm’a davet eder. İslam’ın güçlenmesi açısından bu kimselerin müslüman olmalarını çok arzular. Peygamberimiz Ümeyye İbn Halef ile görüşürken Fihr oğullarından Abdullah İbn Ümmi Mektum adında görme özürlü biri gelir ve Peygamberimizden kendisine Kur’an’dan bir ayet okumasını ister. ‘Ey Allah’ın Peygamberi Allah’ın sana öğrettiklerinden bana da öğret’ der. Peygamberimiz kendisi konuşurken sözünün kesilmesinden hoşlanmaz, yüzünü ekşitir, başını çevirir ve Ümeyye İbn Halef’e döner. Bu esnada vahiy gelir. Rabbimiz “(Peygamber) yüzünü ekşitti ve döndü. Çünkü kendisine âma gelmişti. Ne bilirsin belki o temizlenecekti. Yahut öğüt bekleyecekti de , öğüt kendisine fayda verecekti. Ama ihtiyaçsız olana gelince, sen ona yöneliyorsun.” buyurması üzerine hemen Allah Rasülü Abdullah İbn Ümmi Mektum’a yönelir ve onunla konuşmaya ve İslâm’ı ona anlatmaya başlar. Sonuçta Abdullah İbn Ümmi Mektum, İslam ile tanımıştır.
Kainatın Efendisi engellilerle bire bir ilgilenmiş ve onlara yapabilecekleri alanlarda iş verdirerek çalışmalarını sağlamıştır.. Allah Rasülü görme engelli olan Abdullah İbn Ümmi Mektubu kendi Medine dışına çıktığı günlerde yerine vekil bırakması gerçekten çok güzel bir örneği bizlere sunmuştur.
Yaşadığımız hayat içersinde gerek doğum ile gerek doğum sonrası, hastalık kaza. vb. durumlar sonucu engelli olunabilir. Buna sabır ile katlanmak gerekmektedir. Zira karşılaştığımız felaketlere, hastalıklara, engelli olmuşisek durumumuza sabredersek geçmiş günahlarımız kefaret olurken, inşallah gelecek olan mükafatlarında müjdesi olur.
Toplum olarak, engellilere daha çok duygusal yaklaşmalı ve onları asla dışlamadan, onların deneyimlerinden ve yapabilecekleri işlerden faydalanmalıyız.
İster ilahi bir intihan sonucu, ister kendisinin yada bir başka kimsenin kusuru neticesinde olsun bir musibetle karşılaşılınca insan hemen ve metanet ile sabır göstermesi lazımdır. Bu engelini aşmak yada bu engelin sıkıntılarından kurtulmak için gecesini gündüzüne katıp maddi ve manevi açıdan çalışmamız gerekmektedir.
M. Emin YAĞMUR
1-Hücurat, 12 Orduzu Kireç Ocağı
2-Terğib 1/55 Camii İmam-Hatibi
3-Müslim, Birr,i32
4-Abese, 1-6 İLAHİYATÇI-İKTİSATÇI
- Anasayfa
- Yazar Yazıları
- İSLAM ve ENGELLİLER
Mehmet Emin YAĞMUR
İSLAM ve ENGELLİLER
Yayınlanma: