Sevgisizlik Belâsı

 Allah dünyayı sevgi üzerine kurmuş ama insanların büyük bir kesiminin sevgiden söz ettiğini duyuyor musunuz? İnternette sitelerinde, sosyal paylaşım sayfalarında yazdıkları yazılarda ve yorumlarda Allah sevgisinden bahsettiklerini görüyor musunuz?

 

Çoğu insanın genelde yaptığı; tartışma, saldırı, fitne çıkarmak, ona buna laf söylemek, etrafa nefret saçmak. Oysa insan sevgiden bahsetmeli. Yüce Allah’ı aşkla anlatmalı, muhabbetle anlatmalı. Resullullah (asm)’a olan aşkını anlatmalı. Allah’ın tecellilerine, yarattığı güzelliklere, Allah rızası için olan sevgiyi anlatmalı.

 

Bir dolaşın internette; hep nefret dolu, hep kin dolu yazılar, hep siyaset, hep öfke. Sitesine güzel bir şey koymalı oysa insan;  masum bir çocuk resmi, güzel bir çiçek, sevimli bir hayvan ya da iç açıcı bir manzara resmi... Allah ne güzel yaratmış yazmalı altına, Allah’ın benzersiz sanatı yazmalı. Allah'a ve yarattıklarına olan sevgiyi yazmalı. Birkaç kelime de olsa kin ve nefret yerine sevgi olmalı.

 

Ancak çoğu insanın dilleri kilitlenmiş, konuşamıyorlar... Olmuyor; aşkı, sevgiyi, şefkat ve merhameti anlatamıyorlar. Allah, niyetlerine binaen onlara sevgiden bahsetmeyi nasip etmiyor.

 

Belli ki sevgi, samimi imanla yakın alâkalı bir duygu. İnsanın Allah’a olan imanı arttıkça, sevgi gücü de artar. İnanan insan, Allah korkusu ve Allah sevgisini içinde taşıdığı ve çevresine Allah aşkıyla baktığı için, derin sevgiyi çok şiddetli yaşar. Baktığı her şeyde Allah’ın nurunu ve tecellisini görmekten derin bir haz alır, bir hoşnutluk duyar. İnsanlar, Allah’ın tecellisi oranında sevilir. Allah’ın tecellisine en çok şahit olunan kişi, en fazla sevilir. Bu sevgiyi kalbe yerleştiren de Rabbimizdir. Eğer insan Allah’ın rızasıyla yaklaşmıyorsa kalbinde gerçek sevgi de olmaz.

İnananlar sevdiklerine karşı sabırlı, anlayışlı ve şefkatlidirler. Karşılarındaki insanın acizlikleri, şefkat duygularını artırır. Dünyadaki tüm güzelliklerin birçok eksiklikle birlikte yaratılmış olduğunu, gerçek ve kusursuz güzelliklerin ise ahirette olacağını bilirler.

 

Eğer insan, ‘iyi kullarını seven, onları rahmet ve rızasına erdiren, sevilmeye ve dostluğu kazanılmaya tek lâyık’ olan Allah’ı derin bir sevgiyle sevmiyor ve O’ndan korkmuyorsa, kalbindeki sevgi nurunu ve sevgi gücünü yitirir. Kişi ne kadar uğraşırsa uğraşsın, ne yaparsa yapsın, ne gerçek anlamda sevebilir ne de sevilebilir.

Gerçek sevgide, sevilen insanın nefsi ön plandadır. Onlar “…Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine tercih ederler…”(Haşr Suresi, 9) Sevdikleri insanın rahatı için ellerinden gelen her türlü çabayı gösterir, onun isteklerini, kendi isteklerine tercih eder.  

 

İnanan insanlar, Allah'ın her şeyi bir hayır ve güzellikle yarattığının, her olayın-hatta musibetlerin- bir hikmetle geliştiğinin, kaderlerinde olanı yaşadıklarının bilincinde hareket ederler. Rabbimizin verdiği tüm nimetlere şükür içindedirler… “…İman edenlerin ise Allah'a olan sevgileri daha güçlüdür…”(Bakara Suresi, 165)

İnsan dünyada her an sevdikleriyle bir arada ve her şey istediği gibi de olsa, tümünün sonu gelecek, ölüm tadılacaktır. Samimi insanlar dostluğun, arkadaşlığın, yakınlığın tam anlamıyla sonsuz ahirette yaşanacağının bilincindedirler. Bu sebeple, eğitim mekânı olan dünyada en güzel ahlâkı, en derin sevgiyi yaşamaya çalışır, ahlâklarını güzelleştirmeye, anlayışlarını derinleştirmeye, dolayısıyla cennet ehlinin özelliklerine dünyadayken sahip olmaya çalışırlar. Beklentileri ve istekleri dünyevi değil, sonsuz ahirete yöneliktir.

 

 

İman etmeyen insanların yaşadıkları endişeden, korkudan, güvensizlikten uzaktırlar. Çünkü iman sahipleri isteklerini insanların değil, Allah'ın yerine getireceğini bilerek, yalnızca O'na yönelip dönerler. Allah'ın sevdiği gibi bir hayat sürdüklerinde, kendilerine en güzel karşılığı vereceğini umut ederler. Allah’ın nimetlerinden biri olan sevgiyi bu şuur ve bilinçle, derin ve güzel yaşarlar.

 

 

"Güzel bir gönlün yoksa, güzel yürekli insanlardan dua iste." [Mevlâna Celâleddin]

 

 

 

Fuat Türker

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi