Prof. Dr. Cengiz YAKINCI

Prof. Dr. Cengiz YAKINCI

Öğretmenler Günü’nde

Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyoistatistik ve Tıbbi Bilişim Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nural Bekiroğlu’nun 24 Kasım Öğretmenler Günü nedeniyle kaleme aldığı yazıyla sizi baş başa bırakıyorum. Keyifli okumalar.
Öğretmenler Günü’nde
Geçen gün Fransızca öğretmeni bir tanıdığımla sohbet ederken gençlerin kültürsüzlüğünden yakındı. Neden ki? diye sordum. O da geçen gün başına gelen ve kendisini hayretlere düşüren bir anısını anlattı. Öğrencilerin Fransızca kelime dağarcıkları gelişsin diye kişilerin kendilerini ya da tanınmış kişileri tanıtarak egzersiz yaptıkları bir derste, bir öğrencisine “Picasso’yu tanıtın” demiş.
Öğrencisi “kim o, tanımıyorum” demiş. Bende öğrenci psikolojisi yapmak istememiştir, onun için geçiştirmiştir dediysem de karşı çıktı ve karşısındaki kişinin çok ciddi olduğunu ve gerçekten de Picasso’yu bilmediğini söyledi. Sonra yakındı; “hiç okumuyorlar, kitap almıyorlar, o nedenle cahil kalıyorlar” diye. Bende o noktada düşündüm. Acaba neden kitap almıyorlar??? Aklımdan film şeridi gibi bir sürü şey geçti, yüksek lisans yıllarıma gittim… Çok değildi aslında 20 sene olmuştu. Bir sürü kütüphaneye gitmiş, aradığım bazı kaynaklara ulaşmış bazılarına ulaşamamıştım bile. Bilen birini erişememenin, soru soramamanın çaresizliğini acı acı hissetmiştim. O nedenle, o zamanlarda bilen biri olmak çok ama çok önemliydi. O yüzden bilene saygı duyulurdu, çünkü bilinirdi ki, bilen kişi durumuna gelmek için çok çaba ve emek sarf etmiş olmak gerekirdi. Bugünkü gençlerin bu durumu tahayyül etmesi çok zor!
Oysa şimdiki nesil için bilgiye ulaşmak artık çok kolay! İnternet çağı çocukları bunlar, bir sürü arama motorları var. Hatta artık bilgiye ulaşmak öyle kolay ki, aklına gelen bir şeyi hemen cep telefonundan internete girerek sormak, öğrenmek olası. Sanırım anlaşılamayan nokta, kişinin Picasso’yu bilmemesinin onda bir eksiklik yaratmaması, çünkü Picasso’yu merak ettiği zaman hemen “Google”la sorup kim olduğuna anında erişip öğrenebiliyor. Daha ötesi, ilgi duyduğu konunun piri bir kişi ile iletişime geçip, hatta canlı canlı intenet ortamında konuşabiliyor, bu durumda neden bilmeye, öğrenmeye karşı bir açlık hissetsin ki?
Her ne kadar internetteki her bilginin doğru olmama olasılığı olsa da; bloglar, forumlar dünyanın herhangi bir yerindeki başkaca kişilerle konuyu enine boyuna tartışma fırsatı veriyor. Bu teknoloji insanı şaşırtıyor. O nedenle, galiba önemli olan bir konuya ilgi duymak, çünkü ilgi duyulduğunda internette araştırmak, öğrenmek ve bilgilenmek neredeyse o konunun uzmanı olacak dereceye gelmek çok kolay…
Daha çocukken bilgisayarlı oyunlar ile başlayan “parmaklarla tuşlama” devri öyle bir hal aldı ki artık okuduğumuz o eski çocuk kitaplarının sayfalarını bile elektronik ortamda çevirir olduk.
Artık, bilemiyorum daha neler göreceğiz ama çağı yakalayabilenler çok şanslı….
Bilgiye ulaşmak bu kadar kolay olunca, belki öğretmenlik mesleği de yakın bir gelecekte kabuk değiştirip bildiğimiz klasik öğretmenlikten “öğrenci koçluğuna” mı dönüşecek? Ne dersiniz?
Tüm öğretenlerin ve öğrenenlerin “öğretmenler günü” kutlu olsun!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Cengiz YAKINCI Arşivi