Mehmet Emin YAĞMUR

Mehmet Emin YAĞMUR

IŞİD Ne İstiyor? (2)

IŞİD küresel cihadın bir parçası ve kontrol altına alınabilecek bir topluluk veya da güç değil. Belli bir inanca ve ideolojiye bağlı olması ve bu inanışların değişebilir olmaması nedeni ile çizdiği çizgi ve belirlediği hedefi çok yalın ve belirgin. Değişmesi ve çizgiden dışarı çıkması mümkün değil.

Bölgedeki varlığı ve hedefine ulaşması, iç çatışmaların devamı ile doğru orantılı. Bölgedeki iç çatışmalar bitmeye ve son bulmaya yüz tutsa bile, IŞİD hedefine ulaşmadıkça son bulması mümkün görünmüyor. Ya IŞİD kökten yok edilecek ya da bölgede "Irak Şam İslam Devleti" kurulana ve tanınana kadar iç çatışmalar ve kaos devam edecek. Bunun ortası yok gibi görünüyor.

IŞİD, Türkiye'nin Demokrasi ile yönetilmesi nedeni ile Türkiye'ye pek sempatik bakmıyor ve arası da çok iyi değil. Türk Silahlı Kuvvetlerinin Suriye'den Türkiye sınırları içine ulaşan top mermileri nedeni ile bu mermilerin kaynağı olarak tespit edilen IŞİD konvoyunu vurması -şimdilik- arayı daha da bozmuş durumda. Her ne kadar bu olay sonrasında IŞİD Suriye toprakları içinde yer alan ve Türk toprağı olarak uluslararası tanınmışlığı bulunan Süleyman Şah Türbesine saldırı düzenleyeceğini açıklamışsa da, halen daha bunu gerçekleştirmiş değil.

 Şu anda Irak toprakları içinde hedeflediği yerleri ve bölgeleri ele geçirmek çabası içinde. Bu nedenle de önce başkent Bağdat'ın bazı mahalle ve bölgelerini ele geçirip taban oluşturmak ve sonra da Şii'ler için kutsal topraklar olarak addedilen Kerbela ve Necef'i ele geçirmenin hazırlığını yapıyor.

Buna ilaveten Türkiye'nin NATO gücü içinde yer alması da IŞİD'in canını sıkan bir başka konu. IŞİD, Avrupa'yı ve ABD'yi kafir sınıfına koyduğu için onlarla işbirliği yapan ülkelere de çok sıcak bakmıyor, tabii şimdilik. Her ne kadar ideolojileri sabit ve tek yönlü ise de küresel çıkarlar bazen üzeri örtülmüş sahte davranışlar yapılmasına da neden olabiliyor.

30 Eylül 2013 günü Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin IŞİD'i terör örgütü listesine alması, Türkiye'nin de IŞİD'e sempatik bakmadığının net kanıtı.
IŞİD'in Suriye stratejisi çok açık ve net. Esad yönetimi ile iyi geçinmek, muhaliflerin Suriye yönetiminden kopardıkları toprakları ele geçirerek Suriye sınırları içinde kalıcı ve süreğen bir yönetim kurmak ve bu yönetimin sınırlarını uygun zaman içinde Irak, Ürdün ve Filistin toprakları içinde genişleterek kalıcı ve güçlü bir şeriat devleti kurmak. 

IŞİD’İN ayakta durabilmesi ve etkinliğini sürdürebilmesi,  üzerinde katıksız şeriata dayalı bir devlet kurup, 1916 doğumlu Sykes-Picot Anlaşması kökenli sınırları kaldırıp yerine yeni sınırları belirleyeceği topraklara bağlı.

Kerbela ve Necef de Bağdat gibi yutulması kolay olmayan lokmalar. Her ne kadar IŞİD, Basra yöresinde başarılı olmuşsa da, bu başarının arkasında Eski Baascılar'ın, Nakşibendî Tarikatı ordusunun ve yöredeki etkin Sünni aşiretlerin daha evvelden El Kaide’ye verdikleri desteği IŞİD’e vermeleri yatıyor. IŞİD'in Kerbela ve Necef'e saldırması Irak'ta büyük boyutta yeni bir kanlı mezhep çatışmasının başlamasına neden olacak.

Şimdilik IŞİD'in arkasında tüm parasal gücü ile Suudi Arabistan, Kerbela ve Necef'te yaşayan Şii'lerin arkasında da İran durmakta. Bağdat'ta ise bir ayağı çukurda Maliki yönetimi var.

ABD, Irak'a ve IŞİD'e insansız uçaklarla veya da kara ordusu ile müdahaleyi şimdilik düşünmüyor. ABD'ye göre Irak'ta her şey altüst olmuş durumda ve neresinden tutulup düzeltilebileceği de pek belli değil. Bu nedenle de olaylara uzaktan bakmayı ve bulaşmamayı tercih ediyor.

Ortadoğu içinden çıkılmaz bir kaos ortamına sürüklenmiş durumda. Taşların yerine oturması ve bölgeye barışın gelmesi epey uzun bir zaman alacak gibi...
Şiilere karşı acımasız davranışları, bölgede mağdur olmuş Sünnilerin desteğini kazanmasına sebep olmuştur. Eylemleri bir Sünni Devrimi olarak algılanmaya başlamıştır. IŞİD, Irak’taki otorite boşluğundan ve Sünnilere yapılan kötü muameleden istifade ederek bu bölgede de sansasyon yaratacak eylemlere girişmiştir. IŞİD’in saldırdığı ve işgal ettiği yerlerdeki özellikle Şiilere yaptığı hunharca davranışlar, korku ve dehşet yaratmıştır. Gittiği yerlerde saldığı korku nedeniyle fazla bir direnişle karşılaşmamaktadır. Irak ordusunun karmaşık yapısı da bu bölgede fazla bir direnç görmemesine sebep teşkil etmiştir. Bu nedenle saldırılar artarak devam etmektedir.

 Diğer taraftan başta ABD olmak üzere Batı, bu kadar katliama ve insanlık dışı manzaraya rağmen, konuya fazla ilgi göstermemektedir. Söylemler cılız kalmaktadır. 2-3 geminin istikametini değiştirmesi, ABD Başkan Yardımcısının Irak’a yardım edilmesini söylemesi fazla bir şey ifade etmemektedir. Olay, sanki Şii kuşak karşısında oluşturulmaya çalışılan ve Şii hâkimiyetini önlemenin değişik bir şekli olarak görülmektedir.

Irak’taki karmaşa, ülkenin bölünme ihtimalini artırmış, bu kapsamda Irak’ın kuzeyindeki bölgesel yönetim, merkezden tamamen kopmuş ve bağımsızlık söylemlerini güçlendirmeye başlamıştır. Bir zamanlar Türkiye’nin kırmızı çizgisi olan bağımsız Kürdistan’ın önlenmesi düşüncesi yok olmuştur. Hatta Barzani yönetimi müttefik durumuna gelmiştir.

Türkmenler güvenlik açısından büyük sıkıntı içine girmiştir. Türkiye’den yardım ve destek talep etmektedir. Türkiye’nin 7-8 yıl önce Türkmen politikasında yaptığı değişim, Türkmenlerin bölgede güçlü ve yönetimde etkin olmasına imkân verse de bugün sıkıntılarla karşılaşılmaktadır. Türkmen şehri olarak kabul edilen Kerkük’ün korunması hususu bugün zafiyet içindedir

Türkiye’nin Irak’taki duruma, birçok olumsuzluk nedeniyle herhangi bir şekilde müdahalesi beklenmemektedir. Ancak Türkmenlerin bir katliamla karşı karşıya kalması ve IŞİD’in elinde tuttuğu Türk vatandaşlarının müzakerelerle serbest kalmasının imkânsız hale gelmesi halinde, sadece bu durumlara yönelik mahdut hedefli nokta operasyonları yapması mümkün görülmektedir. TSK’nın bu tip operasyonları yapma ve sonuç alma gücü vardır.

Son söz İŞİD veya diğer isimlerdeki örgütler İslamla zikredilmesi üzücü bir o kadar tehlikelidir. İslam, Allah Rasûlünün Hayber’de, Mekke’de, Huneyn’de Evtas’ta yaptığı savaş ve bunun sonuçlarını iyi okumamızı göstermektedir.

Son ve öz söz, “Adamın birine eşek öyle bir tekme atmış ki adam mahvu perişan olmuş eline değneği almış eşeğe vurmaya başlamış. Adamın biri oradan geçermiş kardeşim ne yapmaya çalışıyorsun. Arkadaş biraz önce bu eşek bana öyle bir vurdu ki bende onu gördüğün gibi cezalandırıyorum. Adamcağız tamam da sen böyle yapmakla ondan yani eşekten farkın kalmıyor ki der.”

Anlayana nasihat çok anlamayana gafletü delalette çok. Kalın sağlıcakla 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Emin YAĞMUR Arşivi