Geçmişte ve hâlen günümüzde tüm dünyada eziyet, şiddet ve zulüm gören Müslümanlar Allah’ın imtihanına tabidirler. Amacı, Rabbinin hoşnutluğunu kazanmak olan, sonsuz hayatında en güzel barınma yurdunu kazanmayı dileyen ve bu yönde ciddi çaba gösteren mümin için tüm bu sınamalar ecir vesilesidir. Bu ‘göz açıp kapama süresi’ kadar kısa dünya hayatında, zorluk zamanlarında müminlerin gösterdikleri sabır ve tevekküllerinin, Allah katında çok üstün bir karşılığı olacaktır. Geçmişte de birçok mümin topluluğun aynı sıkıntıları yaşamış olması, müminler için bir ölçüdür, sünnetullahtır.
Yoksa sizden önce gelip-geçenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle bir yoksulluk, öyle dayanılmaz bir zorluk çattı ve öylesine sarsıldılar ki, sonunda elçi, beraberindeki mü'minlerle; "Allah'ın yardımı ne zaman?" diyordu. Dikkat edin. Şüphesiz Allah'ın yardımı pek yakındır. (Bakara Suresi, 214)
Yoksa sizden önce gelip-geçenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle bir yoksulluk, öyle dayanılmaz bir zorluk çattı ve öylesine sarsıldılar ki, sonunda elçi, beraberindeki mü'minlerle; "Allah'ın yardımı ne zaman?" diyordu. Dikkat edin. Şüphesiz Allah'ın yardımı pek yakındır. (Bakara Suresi, 214)
Zorlu dönemlerde iman edenler büyük imtihanlar yaşamışlar, ancak her zaman Allah’ın yardımı onlarla olmuştur. Dahası, ayette de müjdelendiği gibi, o yardım her zaman çok yakın olmuştur.
Kur’an'da İslam’ın dünyaya hakim olacağına işaret eden birçok ayet vardır. Kur’an ahlâkına sahip samimi müminlerin güç ve iktidar sahibi kılınmalarıyla ilgili ayetlerden birkaçı:
Allah, içinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara va'detmiştir: Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl 'güç ve iktidar sahibi' kıldıysa, onları da yeryüzünde 'güç ve iktidar sahibi' kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirecektir. Onlar, yalnızca bana ibadet ederler ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Kim bundan sonra inkar ederse, işte onlar fasıktır. (Nur Suresi, 55)
Onlar, Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa Allah, kendi nurunu tamamlayıcıdır; kafirler hoş görmese bile. Elçilerini hidayet ve hak din üzere gönderen O'dur. Öyle ki onu (hak din olan İslam'ı) bütün dinlere karşı üstün kılacaktır; müşrikler hoş görmese bile. (Saf Suresi, 8-9)
Allah'ı birleyerek, şirk bulaştırmaksızın, katıksızca iman edenlerin yeryüzüne mirasçı olacakları da Kur’an'ın pek çok ayetinde müjdelenir:
Andolsun, biz Zikir'den sonra Zebur'da da: "Şüphesiz Arz'a salih kullarım varisçi olacaktır" diye yazdık. (Enbiya Suresi, 105)
"Ve onlardan sonra sizi o arza mutlaka yerleştireceğiz. İşte bu, makamımdan korkana ve tehdidimden korkana ait (bir ayrıcalıktır)." (peygamberler) Fetih istediler, (sonunda) her zorba inatçı bozguna uğrayıp -yok oldu- gitti. (İbrahim Suresi, 14-15)
Kur’an ahlâkının hakimiyetiyle müjdelenmek kuşkusuz tüm müminler için çok büyük şereftir. Ancak bu büyük şeref, büyük bir sorumluluğu da beraberinde getirir. Her Müslüman’ın fikir mücadelesi yapabilecek bilgi donanımı ve kararlılığa sahip olması gereklidir. Zayıf bırakılan, masum ve savunmasız insanlar açlık ve sefalet içinde yaşarken, zulüm görürken vicdanlı insanlar bunları görmezden gelemez.
"Benim yapabileceğim hiçbir şey yok" şeklinde düşünmek hatadır. Şu bir gerçektir ki, yeryüzündeki bozgunculuğun temelinde dinsizlik vardır ve her samimi insan dinsizliğe karşı fikir mücadelesi yapabilir. Allah'ın varlığını, gücünü anlatmak, Allah’ı tanıtmak, Allah korkusunu ve sevgisini öğretmek, ahireti, cenneti, cehennemi ve dünyadaki sorumluluklarımızı hatırlatmak, bu acımasızlıkların son bulması için her insanın yapabileceklerinin önemli ilk adımıdır. Allah’ın emrettiği adalet, merhamet, sevgi, özveri, bağışlayıcılık gibi üstün ahlâk özellikleri yeryüzüne hâkim olursa, adalet, barış, huzur ve güven dolu mutlu bir dünya oluşacaktır. Vicdanlı insanların birlik ruhuyla gösterecekleri çaba, Allah’ın dilemesiyle başarıya ulaşacaktır.
İnançsızlığın, insanları ve toplumu yıpratıcı, yıkıcı etkilerini ortadan kaldırarak, din ahlâkının güzelliklerini yerleştirmek, insanlığa yapılan en büyük yardımdır. İslam’ın anlamı olan barışı, hoşgörüyü, sevgi ve şefkati esas alan bu çaba, baskı ve eziyet yapan kişilerin de vicdanlarını harekete geçirebilir. Ve böylece yeryüzünde zulüm engellenebilir.
Merhamet, şefkat, sevgi, barış ve kardeşliği esas alırsak, Rabbimiz dünyayı cennete çevirecektir. Yakın tarihte sapkın ideolojiler sebebiyle insanlar çok acı ve şiddet gördüler. Sevgiyi samimi istediğimizde ve yaşadığımızda Allah icabet edecek, huzur, bereket ve bolluk verecektir.
Allah’ın vaadinin gerçekleşeceğinden şüphemiz yoktur. Kıyamet öncesinde yaşanacak olan bu kutlu dönem yakındır. Sadece Allah'ın takdir ettiği zamanı beklemektedir.
Samimi ve salih kullar yeryüzünü miras aldıklarında, elbette sevgi hâkim olacaktır.
Allah, yazmıştır: "Andolsun, ben galip geleceğim ve elçilerim de." Gerçekten Allah, en büyük kuvvet sahibidir, güçlü ve üstün olandır. (Mücadele Suresi, 21)
Fuat Türker