Türkiye’de 30 yıla aşkın süredir ülke ekonomisini milyon dolarlarca sekteye uğratan, millete ve bölge halkına acılar yaşatan, siyasi politikaların ürünü PKK terör örgütünün; Kürtler üzerindeki vesayetini kaldırmak, huzur ve güvenin sağlanması, akan kanın durması için toplumsal destekle sonlandırılmaya çalışıldığı sancılı bir sürece tanıklık ediyoruz.
Süreç; PKK terörünün çözümü konusunda örgütün eylemsizlik kararı alması ocak ayında devlet görevlileri ile Öcalan arasında yapılan görüşmeler ve sonrasında 21 Mart Nevruz’da Öcalan’ın ‘’Silahlar sussun fikirler konuşsun’’ açıklaması ile başlatıldı.
Süreç’in başlatılması ile başta muhalefet olmak üzere kamuoyundan yükselen ses: Devlet İmralı ile neler görüştü ve hangi sözleri verdi?
Devlet birimlerinin PKK terör örgütü ile görüşmelerinin yeni olmayıp 1984 yılı itibarı ile zaman zaman görüşüldüğünü basından az çok takip etmekteyiz.
Belki sormakta haklılardı.
Keşke çatışmaların şiddetli yaşandığı, binlerce asker, polis ve sivil vatandaşımızın şehit edildiği dönemde, teröristleri inlerinde vuruyoruz diye ‘biri bizi gözetliyor’ programını örnek göstererek prostat olmuşçasına ‘’dağı taşı vuranlara’’ da sorabilseydik.
Ancak şu da bir gerçek ki, devletin istihbarat birimlerinin yapmış olduğu görüşme ve faaliyetler hükümet tarafından bilinmesi gereken prensibinden hareketle değerlendirilmesi yapılır, uygun görülen konularda bugün olduğu gibi kamuoyu bilgilendirilir.
Kuşkusuz üç aşamadan oluşan ve devam eden sürecin önemli ayağı ikinci aşamasıydı, yani örgütteki silahlı terörist unsurların tamamen ülke dışında çekilmesiydi.
8 Mayıs’ta başlayan çekilme süreci, haziran sonunda tamamlanacaktı. BDP, KCK, PKK devam eden süreçte sürekli hükümetin demokratikleşme konusunda hiçbir adım atmadığını,’’ verilen sözlerin tutulmadığını’’ her defasında pervasız ve tehditkâr açıklamaları ile ifade ettiler.
Oysa ’’hükümet tarafından yapılan açıklamada örgütün silahlı unsurlarının sadece %20’sinin çekildiği idi.’’ Çekilen unsurların bir kısmı Irak’ın kuzeyine bir kısmı da Suriye’de savaşan PYD güçlerine katılmıştı.
Durduruyoruz, durdurduk derken beklenen açıklama KCK’dan, Kandil sorumlusu Cemil Bayık’tan geldi.
Bayık, “Devlet şu ana kadar bir adım atmadı. Bu şu anlama geliyor: Sorunu çözmek istemiyor, ezmeyi esas alıyor. Savaşmak istiyor. Buna karşı kendimizi savunacağız. Gerillayı durduruyoruz. Eğer operasyon yaptıklarını görürsek, bu operasyonlara karşı meşru savunma yapacağız. Savaşı daha da şiddetlendirmek isterlerse, Güney’e gelen grupları yeniden göndereceğiz” dedi.
Aslında PKK terör örgütü hiçbir zaman çekilmedi ve çekilmeyecektir.
Varoluş amacı silah olan ve kandan beslenen bir terör örgütünden anlayış, çekilme ve silahsızlanma beklemek hayalden öteye gidemez.
Belli ki Öcalan rahatsız peki, bundan sonra ne olacak?
Öcalan “Demokratikleşme paketinin tek taraflı hazırlanmasından rahatsızım. Bizim de görmemiz lazım. Süreç ciddi bir kırılma aşamasında. Bu şekilde bir şey yapamam. Geri çekilmek zorunda kalırız’’ dediği iddiası da kulislere yansıdı. Öcalan'ın örgütün silahlı unsurlarının sınır dışına çekilmesi sürecinin devamı konusunda ikna olduğu, ancak kesin kararını BDP heyeti ile görüşmede ileteceği ileri sürüldü.
KCK’nın “çekilme durdu” açıklamasından sonra BDP ise sürecin devam edeceğini, hükümet demokratikleşme konusunda geciken adımları atmalı, paketi bir an evvel açıklamalıdır.
Süreç uzun soluklu ucu açık devam edecektir.
Hükümet ise demokratikleşme paketinin KCK-PKK-BDP istediği için değil, ülkenin tüm kesimlerini kapsayan uzun vadeli bir demokratikleşme paketi olduğunu vurgulamaktadır.
Açıklamalardan anlaşılan hükümetin demokratikleşme paketinin tamamlandığı, hazır olduğudur.
Ancak PKK ve siyasi uzantılarının verdiği 15 Ekim tarihi eğitim yılının açılması ‘’Gezi ve ODTÜ’’ olaylarının içinde yer alarak ülke genelinde şehir çatışmalarına ağırlık vereceğini vurgulayarak siyasi iktidarı zora sokmayı hedeflemektedir.
Çözüm süreciyle özellikle bölge halkının büyük desteğini alan siyasi iktidar, yapılan anketlerle desteğin %35 lerden %80 lere çıktığını açıklaması BDP’de korku ve endişe yaratmıştır.
BDP-PKK-KCK ve İmralı’nın farklı açıklamalarda bulunmaları inandırıcı olmadığı gün yüzü gibi ortadadır.
Şimdilik ne kopartırsam kar beklentileri;
Öcalan’ın ev hapsine alınmasını
Terörle mücadele yasasının kaldırılması
Ana dilde eğitim adımlarının atılması
Düşünce özgürlüğünün genişletilmesi
KCK tutuklularının serbest bırakılması
Karakol ve baraj yapımlarının durdurulması
Secim barajının düşürülmesi
PKK’nın devam eden süreçte ufak provoke eylemler dışında süreci bitirecek eylemlere girişeceği zor görünüyor.
Siyasi iktidar çözüm süreci ile büyük siyasi risk almış olmasına rağmen önümüzdeki yerel ve genel seçim sürecinde şanslı görülmektedir.
BDP-PKK-KCK’nın pirince giderken bulgurdan olup, kendi ayaklarına sıktıklarını düşünüyorum.
Süreç ucu açık uzun soluklu olup, belirleyicisi Suriye’deki gelişmeler ve yeni anayasa olacaktır.
[email protected]
@daniscoban
Süreç; PKK terörünün çözümü konusunda örgütün eylemsizlik kararı alması ocak ayında devlet görevlileri ile Öcalan arasında yapılan görüşmeler ve sonrasında 21 Mart Nevruz’da Öcalan’ın ‘’Silahlar sussun fikirler konuşsun’’ açıklaması ile başlatıldı.
Süreç’in başlatılması ile başta muhalefet olmak üzere kamuoyundan yükselen ses: Devlet İmralı ile neler görüştü ve hangi sözleri verdi?
Devlet birimlerinin PKK terör örgütü ile görüşmelerinin yeni olmayıp 1984 yılı itibarı ile zaman zaman görüşüldüğünü basından az çok takip etmekteyiz.
Belki sormakta haklılardı.
Keşke çatışmaların şiddetli yaşandığı, binlerce asker, polis ve sivil vatandaşımızın şehit edildiği dönemde, teröristleri inlerinde vuruyoruz diye ‘biri bizi gözetliyor’ programını örnek göstererek prostat olmuşçasına ‘’dağı taşı vuranlara’’ da sorabilseydik.
Ancak şu da bir gerçek ki, devletin istihbarat birimlerinin yapmış olduğu görüşme ve faaliyetler hükümet tarafından bilinmesi gereken prensibinden hareketle değerlendirilmesi yapılır, uygun görülen konularda bugün olduğu gibi kamuoyu bilgilendirilir.
Kuşkusuz üç aşamadan oluşan ve devam eden sürecin önemli ayağı ikinci aşamasıydı, yani örgütteki silahlı terörist unsurların tamamen ülke dışında çekilmesiydi.
8 Mayıs’ta başlayan çekilme süreci, haziran sonunda tamamlanacaktı. BDP, KCK, PKK devam eden süreçte sürekli hükümetin demokratikleşme konusunda hiçbir adım atmadığını,’’ verilen sözlerin tutulmadığını’’ her defasında pervasız ve tehditkâr açıklamaları ile ifade ettiler.
Oysa ’’hükümet tarafından yapılan açıklamada örgütün silahlı unsurlarının sadece %20’sinin çekildiği idi.’’ Çekilen unsurların bir kısmı Irak’ın kuzeyine bir kısmı da Suriye’de savaşan PYD güçlerine katılmıştı.
Durduruyoruz, durdurduk derken beklenen açıklama KCK’dan, Kandil sorumlusu Cemil Bayık’tan geldi.
Bayık, “Devlet şu ana kadar bir adım atmadı. Bu şu anlama geliyor: Sorunu çözmek istemiyor, ezmeyi esas alıyor. Savaşmak istiyor. Buna karşı kendimizi savunacağız. Gerillayı durduruyoruz. Eğer operasyon yaptıklarını görürsek, bu operasyonlara karşı meşru savunma yapacağız. Savaşı daha da şiddetlendirmek isterlerse, Güney’e gelen grupları yeniden göndereceğiz” dedi.
Aslında PKK terör örgütü hiçbir zaman çekilmedi ve çekilmeyecektir.
Varoluş amacı silah olan ve kandan beslenen bir terör örgütünden anlayış, çekilme ve silahsızlanma beklemek hayalden öteye gidemez.
Belli ki Öcalan rahatsız peki, bundan sonra ne olacak?
Öcalan “Demokratikleşme paketinin tek taraflı hazırlanmasından rahatsızım. Bizim de görmemiz lazım. Süreç ciddi bir kırılma aşamasında. Bu şekilde bir şey yapamam. Geri çekilmek zorunda kalırız’’ dediği iddiası da kulislere yansıdı. Öcalan'ın örgütün silahlı unsurlarının sınır dışına çekilmesi sürecinin devamı konusunda ikna olduğu, ancak kesin kararını BDP heyeti ile görüşmede ileteceği ileri sürüldü.
KCK’nın “çekilme durdu” açıklamasından sonra BDP ise sürecin devam edeceğini, hükümet demokratikleşme konusunda geciken adımları atmalı, paketi bir an evvel açıklamalıdır.
Süreç uzun soluklu ucu açık devam edecektir.
Hükümet ise demokratikleşme paketinin KCK-PKK-BDP istediği için değil, ülkenin tüm kesimlerini kapsayan uzun vadeli bir demokratikleşme paketi olduğunu vurgulamaktadır.
Açıklamalardan anlaşılan hükümetin demokratikleşme paketinin tamamlandığı, hazır olduğudur.
Ancak PKK ve siyasi uzantılarının verdiği 15 Ekim tarihi eğitim yılının açılması ‘’Gezi ve ODTÜ’’ olaylarının içinde yer alarak ülke genelinde şehir çatışmalarına ağırlık vereceğini vurgulayarak siyasi iktidarı zora sokmayı hedeflemektedir.
Çözüm süreciyle özellikle bölge halkının büyük desteğini alan siyasi iktidar, yapılan anketlerle desteğin %35 lerden %80 lere çıktığını açıklaması BDP’de korku ve endişe yaratmıştır.
BDP-PKK-KCK ve İmralı’nın farklı açıklamalarda bulunmaları inandırıcı olmadığı gün yüzü gibi ortadadır.
Şimdilik ne kopartırsam kar beklentileri;
Öcalan’ın ev hapsine alınmasını
Terörle mücadele yasasının kaldırılması
Ana dilde eğitim adımlarının atılması
Düşünce özgürlüğünün genişletilmesi
KCK tutuklularının serbest bırakılması
Karakol ve baraj yapımlarının durdurulması
Secim barajının düşürülmesi
PKK’nın devam eden süreçte ufak provoke eylemler dışında süreci bitirecek eylemlere girişeceği zor görünüyor.
Siyasi iktidar çözüm süreci ile büyük siyasi risk almış olmasına rağmen önümüzdeki yerel ve genel seçim sürecinde şanslı görülmektedir.
BDP-PKK-KCK’nın pirince giderken bulgurdan olup, kendi ayaklarına sıktıklarını düşünüyorum.
Süreç ucu açık uzun soluklu olup, belirleyicisi Suriye’deki gelişmeler ve yeni anayasa olacaktır.
[email protected]
@daniscoban