Ortak Akıl; İstişare

Yüce Allah, “...Her bilgi sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır” (Yusuf Suresi, 76) buyurur ve insanı ne denli bilgili olursa olsun, bir başkasının daha da bilgili ya da daha iyi bir görüşü olabileceği konusunda uyarır. Bu yüzden inanan insanlar karşı tarafın görüşlerini önemser ve önerilerini dikkate alırlar. Karar almaları gereken durumlarda, aklına ve vicdanına güven duyduğu samimi insanlara danışır; onlarla istişare ederler. 

İstişare, ortak bir aklın ürünüdür ve istişareden çıkan kararlar hem istikrarlı, hem kapsamlıdır. Müminleri tarif eden bir Kur'an ayetinde, istişare etmeye, "namaz" ve "infak" gibi iki ibadetin yanında yer verilmesi, bu konuda müminlerin duyarlı olmaları gerektiğinin işaretidir.

Rablerine icabet edenler, namazı dosdoğru kılanlar, işleri kendi aralarında şura ile olanlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak edenler. (Şura Suresi, 38)

Peygamberimiz (asm), "Kim bir işe girişmek ister de, o hususta Müslüman biri ile müşavere ederse Allah onu işlerin en doğrusunda muvaffak kılar." (Kütüb-i Sitte, 16. Cilt) hadisiyle, bizlere konunun önemini hatırlatır.

Resulullah (asm) ayrıca, "İdarecileriniz hayırlılarınızdan, zenginleriniz de cömertlerinizden olur ve işleriniz de aranızda istişare ile yürürse yerin üstü sizin için yerin altından daha hayırlıdır" buyurarak istişarenin sosyal hayattaki boyutuna dikkat çeker.

İstişare etmedeki asıl hikmet, müminlerin Allah'ın hoşnutluğu için birlikte bir ibadeti yerine getiriyor olmalarıdır. Fikir alışverişi, yalnızca en isabetli kararı alabilmek için değil, diğer tüm ibadetlerde olduğu gibi, Allah'ın hoşnutluğu hedeflenerek yapılır. Bu amaçla yapılan istişare, Allah'ın dilemesiyle en hayırlı sonuca ulaşmaya sebep olur.

Bediüzzaman'a göre de istişare çok önemlidir; sosyal ve siyasi hayatımızın hürriyet ile birlikte olmazsa olmazlarından biridir.  “Müslümanların hayat-ı içtimaiye-i İslamiyedeki saadetlerinin anahtarı meşveret-i şer’iyedir. ‘Ve şavirhum fi’l-emr’ (Onların aralarındaki işleri, istişare iledir) ayet-i kerimesi şûrayı esas olarak emrediyor” (Hutbe-i Şamiye, 65) sözleriyle istişarenin(meşveret) önemine dikkat çeken Bediüzzaman, hayatında da uygulayarak Müslümanlara örnek olmuştur.

Bediüzzaman yine, "Hakikî, samimî bir ittifakta her bir fert, sair kardeşlerinin gözüyle de bakabilir ve kulaklarıyla da işitebilir. Güya on müttehit adamın her biri yirmi gözle bakıyor, on akılla düşünüyor, yirmi kulakla işitiyor, yirmi elle çalışıyor bir tarzda manevî kıymeti ve kuvvetleri vardır” ifadesiyle istişarenin önemini ve faydasını dile getirir.

İnsan istişare ederek 'aklını beğenme'  anlayışından sıyrılır. Düşünceleri insanın aklına ilham eden Allah'tır ve farklı insanlara farklı fikirleri ilham eder. Her şeyin en doğrusunu bilen Alim olan Allah'tır, her insan ancak Rabb'inin öğrettiği kadarını bilebilir. Bilginin kendisinden kaynaklanmadığı gerçeğini kavramış olan insan, kendisine benlik vermez.

Kur'an'dan uzak yaşayan kişinin en önemli özelliklerinden biri, her durumda son sözü söyleme isteği ve kendisinin haklı olduğunu iddia etmesidir. Karşısındaki insanın fikrine katılmak bir yana, ne dediğini anlamaya dahi çalışmaz hatta dinlemez bile. Oysa bilgili olmayan insandan da öğrenilebilecek şeyler olabilir. Ya da o an bilgisiz görülen kişi çok daha isabetli görüşler ileri sürebilir.

“Allah’tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse onları bağışla, onlar için bağışlanma dile ve iş konusunda onlarla müşavere et. Eğer azmedersen artık Allah’a tevekkül et. Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.” (Al-i İmran Suresi, 159) buyurur Allah ve sevgili Peygamberimiz(asm)’ın, üslubunun da mükemmelliğini örnek verir. Bizler de örnek almalı, iddialaşma ve tartışmadan kesinlikle kaçınmalıyız.

Son Olarak;

İstişare, inanan insanların güzel davranışlarını ve güzel sözlerini gösterecekleri önemli fırsattır. Karşı tarafı dinleyip güzel fikirlerinden yararlanmak yerine insanın kendini övmesi, Kur'an ahlâkına uygun olmaz. İstişare Kuran’da farz, Allah’ın emri. “Ben bilirim, siz gerisine karışmayın” dememeli. Fikirler çatışmalı ki hak ortaya çıksın.

Akıl almak, eleştiri kabul etmek, güzellikleri övmek, güzel söz söylemek, Allah Katında beğenilen, çok güzel özelliklerdir. Akıl vermek yerine akıl almak; hep eleştiri yapmak yerine eleştiri almak; yermek yerine övmek; kusurları görmek yerine güzellikleri görmek esas olmalıdır.

Bu güzel tavırlar insanları birbirine ısındırır, tesanütlerini artırır, kardeşlik ruhunu pekiştirir. İslam dünyasını bekleyen aydınlık dönemin bir an önce gerçekleşmesinde bu güzel davranışların rolü önemlidir. Kur'an'ı yaşayan müminlerin bu güzel ahlâkı, aynı zamanda Peygamberimiz (asm)'ın ahlâkının onlar üzerindeki yansımasıdır.

 “… Muhabbet devam etsin! Şûrâ kuvvet bulsun! Bütün levm ve itâb ve nefret, hevâ hevese tâbi olanlara olsun. Selâm ve selâmet, Hüdâya tâbi olanlar üstüne olsun.” (Hutbe-i Şamiye)

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi