İnsanlar Allah’a itaat etmediklerinde sürekli bozgun olur ve sürekli ezilirler. Yıllardır ve özellikle son dönemlerde Müslümanlar sürekli eziliyorlar; çünkü darmadağınıklar ve bu dağınıklığı makul görüyorlar.
Müslümanların eziyet göreceklerini bildiriyor Allah. Sebebi de bölünmeleri, bir türlü birlik olmamalarıdır. Allah intikam alıcıdır; musibetler vererek uyuyan kullarını -adeta silkelercesine- yoğun uykudan bu şekilde uyandırıyor, ayağa kaldırıyor.
Kur’an’ın bütün emirleri haktır, farzdır. Ahir zaman’ın en önemli farz vazifesinin ise İttihad-ı İslâm olduğunu haber veriyor Bediüzzaman. Özellikle bugün en çok ihtiyacımız olan şey, birlik olmaktır. Geçmişte yaşananları unutmak, Allah’ın ipine hep birlikte sarılmak, zorluklara birlikte göğüs germek, saflar halinde küfre karşı durmaktır. Asr-ı Saadet’in Muhacir ve Ensar’ı gibi, temeli Mekke’de atılan ardından Medine’de tamamlanan binanın taşları gibi kaynaşmak, dost olmak, kardeş olmaktır.
Internete düşen her haber, Müslümanlar’ın vicdanını tam kapasite devreye sokması gerektiğini gösteriyor. Akıtılan her damla kandan hepimiz sorumluyuz. Komşusu açken tok yatamıyor ise mümin, kardeşi eziyet görürken nasıl rahat uyuyabiliyor?
Charlie Hebdo dergisinde yayınlanan iğrenç karikatür sebebiyle hamiyet-i İslamiyesi feveran edip de, birlik olma sorumluluğunu göz ardı etmenin Allah Katındaki karşılığına dair nasıl korku hissetmiyor?
Tüm dünyada Müslümanların akıtılan kanlarının, zulüm görmelerinin en önemli nedeni Müslümanların parçalanmışlığıdır. Allah’ın Kur’an’da emrettiği, Peygamberimiz(asm)’ın hadislerinde detaylarıyla anlattığı, Bediüzzaman’ın haber verdiği çözüm ise İslam Birliği’dir. Deccaliyetin tüm dünyaya yaydığı zehrin panzehiri bu birlik olacaktır. Kur’an ahlâkına dayalı Rahmânî bir sistem olan İslam Birliği, tüm Müslümanların duası olmalıdır.
Zaman zulümlere sessiz kalma, umursamaz davranma, yalnızca kendini ve ailesini düşünme, dünya hayatındaki çıkarların ardına düşme, nefsâni tartışma ve çekişmelerle vakit öldürme dönemi değil. Milyonlarca Müslüman böylesine büyük zulüm yaşarken ve çözüm İslam Birliği iken çaba göstermemek vicdansızlık olur. Her Müslüman, Allah'ın emri gereği, İslam ahlâkının yaygınlaşması için gayret etmeli. Dünyada bu sorumluluğu üzerine almaktan kaçınan insan ahirette bu sorumsuzluğunun altında ezilebilir.
Bugün artık vicdanların dirilmesi ve ‘Hamiyet-i İslâmiye’nin feveran etme” zamanı. Bediüzzaman bu konuda şu sözleri söylüyor: “Böyle bir cemaat-ı azime (Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in soyundan gelen büyük seyyidler cemaati) içindeki mukaddes kuvveti tehyic edecek (harekete geçirecek) ve uyandıracak hadisat-ı azime (büyük olaylar) vücuda geliyor.”
Bediüzzaman, işte bu olayların, büyük kuvvetteki büyük koruma hissinin yani Hamiyet-i İslâmiye’nin feveran etmesine sebep olacağını ifade ediyor. (Mektubat, s. 473)
Talebesi Zübeyir Gündüzalp ise İslam Alemine şöyle sesleniyor: “Ey alem-i İslâm, uyan!... Kur'an'ın mecrasından ayrılarak, birleşmeyen su damlaları gibi, toprağa düşmeyiniz. Yoksa, toprak gibi, sefahet ve şehvet-i medeniye sizi emerek yutacaktır. Birleşen su damlaları gibi, Kur'an-ı Kerîm'in saadet ve selamet mecrasında ittihad ederek, sefahet ve rezalet-i medeniyeyi süpürüp, bu vatana ab-ı hayat olan hakîkat-i İslamiye sularını akıtınız. O hakîkat-i İslamiye suları ile bu topraklarda îman ziyası altında hakîki medeniyetin fen ve sanat çiçekleri açacak, bu vatan maddî ve manevî saadetler içinde gül ve gülistana dönecektir, inşaAllah." (Tarihçe-i Hayat, Barla Hayatı)
Dünyanın dört yanında yaşanan acıların, katliamların, sıkıntıların ve çilelerin hiçbiri yeni değil. Müslümanlar hemen hemen yüzyıldır baskı altında yaşıyorlar. Allah, din kardeşlerinin yaşadığı acıları görmezden gelen, kendi işine gücüne bakan, bencillik eden Müslümanları, Bediüzzaman’ın ifadesiyle “azim hadiseler” yaratarak, belâ ve zorluk vererek daldıkları uykudan uyandırıyor. Uyanmak için kaç musibet daha bekliyoruz?..