Ülkemizde son dönemlerde kredi kartı kullanımının oldukça üst seviyelere ulaştığı, kişileri Tüketim çılgınlığının eşiğine getirdiği, bunalıma girip borçlarını canları ile nakit ödedikleri aşikârdır. Teknolojinin hızla ilerlediği dünyada, ekonomisi ve sosyal yapısı ters orantılı seyreden yeniliklere hazırlıksız ülke ve toplumlar ağır bedeller ödemektedir.
Meselenin insanlar üzerindeki sosyal ve psikolojik boyutunu irdelediğimizde kredi kartının verdiği sınırsızlık ve aşırı iştah, kişilerin hemen her şeyi yapma dürtüsünü artırdığını taksitli ödeme gibi farklı seçeneklerin kişiye canının yanmadığı, duygusal bir tat yaşatmaktadır. Kişi nakit para ödeyerek yaptığı alışverişlerde bir kayıp yaşadığının farkına varıyor. Aldığı karşısında ödediği parayı ceza olarak algılıyor, bu kişiyi frenliyor, gereksiz harcamalardan kaçınıyor. Nakit para ile ihtiyacı olanı alıyor, kredi kartıyla alışverişlerde ise pek maddiyatı düşünmüyor. Cüzdandaki sıcak para ya bakıp karar vermek ile kredi kartına bakıp sanal karar vermek çok farklı şeyler olsa gerek;
Bir yanda parayı pul sanan hesapsız, kitapsız düşünüp, yaşayanlar içleri bunaldığında depresyon gibi, kendi deyimleri ile melankoli takılanlar, egolarını tatmin etmek adına kredi kartlarını çantalarına sallayıp, alış veriş moduna girerlermiş, İhtiyaç olsun olmasın, morallerinin düzeldiğini hissederlermiş bu tarz düşünen ve yaşayanlara söyleyecek sözümüz yok hangi hesabın altında olursa olsun kalkacaklarından emindirler. Diğer yanda kılı kırk yaran ay sonunda hesaba alınıp nutku tutulanlar size, söylenecek söz çok;
Geçenlerde okumuştum. Avrupa’ da banknot kullanımına başlayan ilk ülke olan İsveç şimdi de ondan kurtulmanın yollarını arıyormuş, Stockholm Camisi ve Carl Gutsa kilisesinde ve birçok ibadethanede sadaka ya da yardımlar, bu mekâna yerleştirilen mobil makineler üzerinden kredi kartları ile yapılıyormuş, hani bizde bir söz vardır, ‘’ Zengin arabasını dağdan aşırır fakir düz ovada yolunu şaşırır"
Yine Nasrettin Hoca misaliyle herkes haklı, hakkı ve haklı olmayan birileri var ki akıllara zarar;
Etrafınıza bakınız. Neredeyse köşe başındaki simitçinizin bile kredi kartı çıkarmadığına pişman olduğunu görürsünüz. Çünkü kredi kartı çıkartıp bir kişiyi yakasından yakaladınız mı, artık anasından emdiği sütü burnundan getirip, daha doğrusu soyup soğana çevirip enselediniz demektir. Diyelim asgari ücretli geliri olan bir kişiye 6 bin yahut 9 bin TL tutarında alışveriş yapma olanağı tanıyorsanız, iyi niyetli olduğunuzdan söz edemezsiniz.
Bu günlerde medya ve basında kol gezen, adeta soygun haline dönüşen haksız kazanç sağlayan bazı kurumsallar, yasa da yeri olmayan kılıflı isimler adı altında ücretler kesip faizler uygulamaktadırlar. Acaba yasada yeri varda bizler mi bilmiyoruz. Herkes farklı yöntemler uyguluyor, Ülkemizde kredi kart sahipleri taksitli alışverişler ile bir, iki maaş önde gidiyor. Araştırılan ve açıklanan verilere göre ülke genelinde, 2012 Rakamları;
Toplam Kredi kartı: 51. 548.439, Pos sayısı: 1.970.128 Kart sahiplerinin çoğu dönem borcundan ziyade asgari tutarı ödeme yoluna gidiyor, ne kadar faiz uygulandığını dahi bilmiyor ve bilmekte istemiyor.
Cumhuriyet gazetesinden ilhan taşçının bir haberin de, Evi ya da iş yerindeki eşyalarının haciz edilmesini istemeyen ancak, nakit parası da olmayanlar borçlarını avukatlara kredi kartlarıyla ödeyebilecekleri, hatta taksit yapabilecekleri, bu ne lahana, bu ne turşu adam zaten batmış kredi kartıyla ödesin de, değişen tek şey haciz vurgunun adresi, kısaca tabiri caiz ise… Sıcak olsun kiminki yanarsa yansın.
Yine basın yoluyla yapılan açıklamalarda, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin son kararıyla; 10 yıl geriye doğru kesilen kredi kart aidatlarının ödeneceği, yine açıklama yapan (TÜDEF ) Başkanı’nın Yüksek yargı kararların da, kanunda haksız şart olmasından dolayı sözleşmenin altına atılan hiç bir imza tüketiciyi zorlayamayacağı kart alınabilmesi için yani şartlı imzalandığını, mağdur olanların tüketici hakem heyetlerine başvuruda bulunmasını belirtmiştir. Yaşanan bu belirsizlik ve çözümsüzlükler karşısında mağdur olan vatandaş çaresizlik içerisinde, ne serden vazgeçiyor ne de yardan, toplumun büyük çoğunluğunu ilgilendiren bu konuyu birilerinin keyfi uygulamalarıyla futbolcuyla, hakemle çözmektense gelin, ya siyahtır ya da beyazdır mantığıyla, kanunla çözelim.
Umarız, kişilerin gelirleri oranında kontrollü tek limit kart uygulamasıyla ilgili yasa düzenlemesi bir an evvel kanunlaşıp hayata geçirilir, mesele ile boğuşma süreci sona ermiş olur. Bizlerde sorumluluklarımızı bilerek bilinçli tüketici olup kazancımıza göre harcama yaparız. Benden söylemesi…
Meselenin insanlar üzerindeki sosyal ve psikolojik boyutunu irdelediğimizde kredi kartının verdiği sınırsızlık ve aşırı iştah, kişilerin hemen her şeyi yapma dürtüsünü artırdığını taksitli ödeme gibi farklı seçeneklerin kişiye canının yanmadığı, duygusal bir tat yaşatmaktadır. Kişi nakit para ödeyerek yaptığı alışverişlerde bir kayıp yaşadığının farkına varıyor. Aldığı karşısında ödediği parayı ceza olarak algılıyor, bu kişiyi frenliyor, gereksiz harcamalardan kaçınıyor. Nakit para ile ihtiyacı olanı alıyor, kredi kartıyla alışverişlerde ise pek maddiyatı düşünmüyor. Cüzdandaki sıcak para ya bakıp karar vermek ile kredi kartına bakıp sanal karar vermek çok farklı şeyler olsa gerek;
Bir yanda parayı pul sanan hesapsız, kitapsız düşünüp, yaşayanlar içleri bunaldığında depresyon gibi, kendi deyimleri ile melankoli takılanlar, egolarını tatmin etmek adına kredi kartlarını çantalarına sallayıp, alış veriş moduna girerlermiş, İhtiyaç olsun olmasın, morallerinin düzeldiğini hissederlermiş bu tarz düşünen ve yaşayanlara söyleyecek sözümüz yok hangi hesabın altında olursa olsun kalkacaklarından emindirler. Diğer yanda kılı kırk yaran ay sonunda hesaba alınıp nutku tutulanlar size, söylenecek söz çok;
Geçenlerde okumuştum. Avrupa’ da banknot kullanımına başlayan ilk ülke olan İsveç şimdi de ondan kurtulmanın yollarını arıyormuş, Stockholm Camisi ve Carl Gutsa kilisesinde ve birçok ibadethanede sadaka ya da yardımlar, bu mekâna yerleştirilen mobil makineler üzerinden kredi kartları ile yapılıyormuş, hani bizde bir söz vardır, ‘’ Zengin arabasını dağdan aşırır fakir düz ovada yolunu şaşırır"
Yine Nasrettin Hoca misaliyle herkes haklı, hakkı ve haklı olmayan birileri var ki akıllara zarar;
Etrafınıza bakınız. Neredeyse köşe başındaki simitçinizin bile kredi kartı çıkarmadığına pişman olduğunu görürsünüz. Çünkü kredi kartı çıkartıp bir kişiyi yakasından yakaladınız mı, artık anasından emdiği sütü burnundan getirip, daha doğrusu soyup soğana çevirip enselediniz demektir. Diyelim asgari ücretli geliri olan bir kişiye 6 bin yahut 9 bin TL tutarında alışveriş yapma olanağı tanıyorsanız, iyi niyetli olduğunuzdan söz edemezsiniz.
Bu günlerde medya ve basında kol gezen, adeta soygun haline dönüşen haksız kazanç sağlayan bazı kurumsallar, yasa da yeri olmayan kılıflı isimler adı altında ücretler kesip faizler uygulamaktadırlar. Acaba yasada yeri varda bizler mi bilmiyoruz. Herkes farklı yöntemler uyguluyor, Ülkemizde kredi kart sahipleri taksitli alışverişler ile bir, iki maaş önde gidiyor. Araştırılan ve açıklanan verilere göre ülke genelinde, 2012 Rakamları;
Toplam Kredi kartı: 51. 548.439, Pos sayısı: 1.970.128 Kart sahiplerinin çoğu dönem borcundan ziyade asgari tutarı ödeme yoluna gidiyor, ne kadar faiz uygulandığını dahi bilmiyor ve bilmekte istemiyor.
Cumhuriyet gazetesinden ilhan taşçının bir haberin de, Evi ya da iş yerindeki eşyalarının haciz edilmesini istemeyen ancak, nakit parası da olmayanlar borçlarını avukatlara kredi kartlarıyla ödeyebilecekleri, hatta taksit yapabilecekleri, bu ne lahana, bu ne turşu adam zaten batmış kredi kartıyla ödesin de, değişen tek şey haciz vurgunun adresi, kısaca tabiri caiz ise… Sıcak olsun kiminki yanarsa yansın.
Yine basın yoluyla yapılan açıklamalarda, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin son kararıyla; 10 yıl geriye doğru kesilen kredi kart aidatlarının ödeneceği, yine açıklama yapan (TÜDEF ) Başkanı’nın Yüksek yargı kararların da, kanunda haksız şart olmasından dolayı sözleşmenin altına atılan hiç bir imza tüketiciyi zorlayamayacağı kart alınabilmesi için yani şartlı imzalandığını, mağdur olanların tüketici hakem heyetlerine başvuruda bulunmasını belirtmiştir. Yaşanan bu belirsizlik ve çözümsüzlükler karşısında mağdur olan vatandaş çaresizlik içerisinde, ne serden vazgeçiyor ne de yardan, toplumun büyük çoğunluğunu ilgilendiren bu konuyu birilerinin keyfi uygulamalarıyla futbolcuyla, hakemle çözmektense gelin, ya siyahtır ya da beyazdır mantığıyla, kanunla çözelim.
Umarız, kişilerin gelirleri oranında kontrollü tek limit kart uygulamasıyla ilgili yasa düzenlemesi bir an evvel kanunlaşıp hayata geçirilir, mesele ile boğuşma süreci sona ermiş olur. Bizlerde sorumluluklarımızı bilerek bilinçli tüketici olup kazancımıza göre harcama yaparız. Benden söylemesi…