Sazının emanetini kim alacak bilinmez ama bildiğimiz tek şey ah yalan dünya deyip göçüp gittiğidir. Orta Anadolu Türkmen Abdal müziğinin usta yorumcusu, bozkırın tezenesi Neşet Ertaş;
Kırşehirli mahalli sanatçı olarak bilinen, yıllardan beri gerçek anlamda titrek sesiyle, bozlaklarıyla, sazıyla adeta davula eşlik edercesine, sazının göğsünde pençesiyle sesler çıkaran yüreğinin acılarını, kendi iç gurbetlerini seslendiren müziği evrensel bilen halk ozanı olup ermiş bir bilge derinliğindeydi.
O hep mütevazı kişiliğiyle gurbeti ve yokluğu yaşadı. Üstadın en önemli özelliği müziğin özünü, ruhunu kavrayan hiç bir yapmacıklığa tevessül etmeden olduğu gibi kendini kendi hissettiklerini saza, söze dökmesidir.
Bu güne kadar benzerine sık rastlanmayan, lüksü, şatafatlığı, etnik kimlik anlayışını reddeden, Anadolu kokusuyla yaşayıp, sanatını ideolojik serpintilere savurmayan, teklif edilen devlet sanatçılığı sıfatını ayrımcılık sayıp, halkın sanatçısı olarak kalmaktan büyük mutluluk duyacağını ifade etmiştir. TBMM tarafında verilen üstün hizmet ödülünü kabul edip, onu da kültüre hizmet eden ecdatlarımızın adına aldım, diyerek devlet sanatçılığı sıfatını geri çevirmiştir.
Üstadın ölümünden birkaç saat sonra ntv haberinde Alevi Bektaşi kültür Dernekleri başkanı Engin Gündük’ün, Neşet Ertaş’ın akrabalarının yanına gelerek 74 yıldır Alevi Bektaşi kimliğiyle bilinen Neşet Ertaş’ın ölümünde zorla sunnileştirilmeye çalışılıyor, yaşarken devlet sanatçılığını reddetmiş eden bir insana zorla devlet töreni yapılmak isteniyor. Ertaş’ı inancına uygun, kendisine yakışır bir törenle uğurlamak istediklerini zorla camiye götürülmek isteniyor, bu inanca hakarettir sözleri, akrabalarının camiye götüreceklerini belirtmeleri üzerine gerginliğe yol açmıştır.
Hiç bir zaman mezhep, etnik kimlik ayrışımına prim vermeyen, sazından sözünden ve sesinden başka hiçbir şeyden medet ummayan, vasiyeti ‘’ölürsem beni babım avcuna bırakın ‘’ sözleri bir cevap olsa gerek…
Tarih kıymeti bilinmeden dünyadan göçmüş insanlarla doludur. Ne yazık ki öldükten sonra kıymetleri bilinmiştir. Şair Vassaf’ın buyurduğu gibi ‘’ Bilinmez arifin asrında asla kadr-i asarı ‘’ Ben kendi adıma şükürdeyim ve bahtiyarım!...Sen ki varsın ey okuyucu;ben öyle varım.
Neşet Ertaş’a Allah’tan rahmet, ailesine, tüm türkü dostlarına başsağlığı diliyorum.
Kırşehirli mahalli sanatçı olarak bilinen, yıllardan beri gerçek anlamda titrek sesiyle, bozlaklarıyla, sazıyla adeta davula eşlik edercesine, sazının göğsünde pençesiyle sesler çıkaran yüreğinin acılarını, kendi iç gurbetlerini seslendiren müziği evrensel bilen halk ozanı olup ermiş bir bilge derinliğindeydi.
O hep mütevazı kişiliğiyle gurbeti ve yokluğu yaşadı. Üstadın en önemli özelliği müziğin özünü, ruhunu kavrayan hiç bir yapmacıklığa tevessül etmeden olduğu gibi kendini kendi hissettiklerini saza, söze dökmesidir.
Bu güne kadar benzerine sık rastlanmayan, lüksü, şatafatlığı, etnik kimlik anlayışını reddeden, Anadolu kokusuyla yaşayıp, sanatını ideolojik serpintilere savurmayan, teklif edilen devlet sanatçılığı sıfatını ayrımcılık sayıp, halkın sanatçısı olarak kalmaktan büyük mutluluk duyacağını ifade etmiştir. TBMM tarafında verilen üstün hizmet ödülünü kabul edip, onu da kültüre hizmet eden ecdatlarımızın adına aldım, diyerek devlet sanatçılığı sıfatını geri çevirmiştir.
Üstadın ölümünden birkaç saat sonra ntv haberinde Alevi Bektaşi kültür Dernekleri başkanı Engin Gündük’ün, Neşet Ertaş’ın akrabalarının yanına gelerek 74 yıldır Alevi Bektaşi kimliğiyle bilinen Neşet Ertaş’ın ölümünde zorla sunnileştirilmeye çalışılıyor, yaşarken devlet sanatçılığını reddetmiş eden bir insana zorla devlet töreni yapılmak isteniyor. Ertaş’ı inancına uygun, kendisine yakışır bir törenle uğurlamak istediklerini zorla camiye götürülmek isteniyor, bu inanca hakarettir sözleri, akrabalarının camiye götüreceklerini belirtmeleri üzerine gerginliğe yol açmıştır.
Hiç bir zaman mezhep, etnik kimlik ayrışımına prim vermeyen, sazından sözünden ve sesinden başka hiçbir şeyden medet ummayan, vasiyeti ‘’ölürsem beni babım avcuna bırakın ‘’ sözleri bir cevap olsa gerek…
Tarih kıymeti bilinmeden dünyadan göçmüş insanlarla doludur. Ne yazık ki öldükten sonra kıymetleri bilinmiştir. Şair Vassaf’ın buyurduğu gibi ‘’ Bilinmez arifin asrında asla kadr-i asarı ‘’ Ben kendi adıma şükürdeyim ve bahtiyarım!...Sen ki varsın ey okuyucu;ben öyle varım.
Neşet Ertaş’a Allah’tan rahmet, ailesine, tüm türkü dostlarına başsağlığı diliyorum.