Allah’a Bir Olarak İman

 İslam, Allah’tan başka İlah olmadığı gerçeğinin insanın tüm hayatına hâkim olması ve tüm hayatı bu gerçek üzerine kurmak demektir. Yüce Allah tek olandır; O, Vahid’dir.
 
Sizin ilahınız tek bir ilahtır; O’ndan başka ilah yoktur; O, Rahman’dır, Rahim’dir (bağışlayan ve esirgeyendir). (Bakara Suresi, 163)
 
Allah, ezeli ve ebedidir; tüm eksikliklerden, acizliklerden münezzehtir. O, üstün güç ve kudretini, yaratma sanatını, dilediği varlıkta dilediği şekilde göstermeye kadirdir.
 
Bediüzzaman, “Başını kaldır, gözünü aç! Şu kainat kitab-ı kebirine bir bak; göreceksin ki; o kainat hey'et-i mecmuası üstünde, büyüklüğü nisbetinde bir vuzuh (netlik) ile hatem-i vahdeti (Tekliğin mührünü) gösteriyor.” (Sözler, s. 315) ifadesiyle Allah’ın birliğini, büyüklüğünü ve yüceliğini vurgular.
 
Tevhid ve Şirk
 
Allah, insanı din fıtratı üzerine, tevhid inancına uygun yaşayacak özelliklerle yaratmıştır. Ancakşeytan da boş durmaz, insanı kendi bataklığına çekmeye çalışır. İnsanı bekleyen önemli bir tehlike daha vardır; şirk. Özellikle de gizli şirk tehlikesi.
 
Allah dışındaki bir varlığa benlik vermek, ona daha fazla sevgi beslemek, ondan korku duymak ve yardım ummak, onun rızasını Allah'ın rızasından önde tutmak insanı tevhid inancından saptırarak şirke sürükler.
 
Yaratıcısından uzak yaşayan insan, tutkularının tutsağı olmuş, ağır zincirleri yüklenmiştir. Kur'an, Ankebut Suresi'nde, Allah'ın varlığına inandıkları halde, O'nu gereği gibi tanıyıp takdir edemeyen, gerçekte iman kalplerine girmemiş olan insanlardan söz eder.
 
Bu kişiler kendilerine sorulan, "Gökleri ve yeri kim yarattı, güneşi ve ayı kim emre amade kıldı? ve “gökten su indirip de ölümünden sonra yeryüzünü dirilten kimdir?" gibi sorulara "Allah" cevabını verirler. Ancak Allah, "Şu halde nasıl oluyor da çevriliyorlar?” buyurur ve onların akletmediklerini haber verir.
 
Söz konusu kişiler yalnızca zorluk zamanlarında, dini yalnızca O'na 'halis kılan gönülden bağlılar' olarak, Allah'a yalvarıp yakarırlar. Ama onları musibetten kurtarınca, hemen Allah'a şirk koşarlar.
 
Mü’minun Suresi’nde ifade edildiği gibi “Allah ile birlikte hiçbir İlah yoktur; eğer olsaydı, her bir ilah elbette kendi yarattığını götürüverirdi ve ilahların bir kısmına karşı üstünlük sağlardı.” Allah, inkar edenlerin nitelendiregeldiklerinden Yücedir.
 
Sembolleştirilmiş Şirkler
 
Şirk koşmak din dışı toplum bireyleri için adeta bir ‘yaşam biçimi’dir. Bu toplumda doğan her çocuk, genellikle o toplumun Allah yerine benimsediği ilahları tanıyarak gaflet içinde büyür. Bu yüzden ortak koşan kişi, yaptığının Allah'a karşı isyan ve iftira anlamına geldiğini, karşılığında büyük bir ceza ile karşılaşabileceğini düşünmez.  Hatta şirk içinde olduğunu kendisine hatırlatan insanın uyarısına çok şaşırır, bir anlam veremez. 
 
Peygamberimiz(sav) döneminde Mekke'nin önde gelen müşriklerinin gösterdiği tepki de aynı olmuştu. Onlar da Allah inancına sahiplerdi ancak çok sayıda küçük ilahları bulunuyordu. Sevgi, savaş, ticaret ve tarım gibi dünyevi işleri için ayrı ayrı küçük ilahları vardı. Bu şirk düzeni onlara çok normal ve mantıklı geliyordu. Bu nedenle Peygamberimiz (sav)'in tek bir Allah'a iman etmeye çağrısı ve diğer ilahları reddetmelerini istemesi onları şaşırtmıştı.
 
Bu kişiler, edindikleri bu küçük ilahların gerçekte hiçbir güce sahip olmadıklarını göremiyorlardı. Oysa bereketlendiren ve rızkı dilediği kuluna hesapsızca veren, genişleten, daraltan Yüce Rabb’imizdir.
 
Putları Kırmak
 
Şirk karışmamış, katıksız iman için öncelikle şirkin mantığının yok edilmesi ve putların kırılması gereklidir. Hz. İbrahim(as), kavminin önlerinde bel büktüğü putlarını, Peygamberimiz Hz. Muhammed(sav) Kâbe'deki putları fiili olarak kırmışlardır. Hz. Musa(as) da kavminin taptığı buzağıyı yakıp küllerini denize savurmuştur. Tüm bunlar sembolleştirilen şirklerin yok edilişidir.
 
Allah hakkında şüphe edenler müşriklerdir. Mümin Allah’a, varlığına ve birliğine kesin bilgiyle iman eden insandır.
 
… "Allah hakkında mı şüphe (ediyorsunuz)? O, gökleri ve yeri yaratandır; O, sizi, günahlarınızı bağışlamak için davet etmekte ve sizi adı konulmuş bir süreye kadar erteliyor…" (İbrahim Suresi, 10)
 
 
 
Fuat Türker

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi