Gezi Parkı eylemlerinin masumane taleplerle başladığını varsaysak da, eylemleri karanlık düşünceleri lehinde kullanmaya çalışanların varlığı ortadadır. Her tarafta asılı bayraklar, pankartlar, resim ve yazılar, atılan sloganlar bu karanlık amacın ‘komünist devrim’ olduğunu açıkça ortaya koydu. Görmezden gelenler olsa da, halkımızın büyük kesimi, daha ilk günden deşifre olan bu tehlikenin farkına vardı.
Tehlikeydi; Komünist zulüm 150 yıl boyunca dünyaya kan kusturmuştu. Charles Darwin’in, "şiddet ve çatışma değişmez doğa yasasıdır" görüşünü kıstas almış, milyonlarca masum insanın ölümüne zemin hazırlamıştı.
Komünizmin kurucuları Karl Marx ve Friedrich Engels materyalist zihniyeti, "diyalektik" adı verilen yöntemle açıklamaya çalıştılar. Diyalektik, evrendeki tüm gelişmenin, çatışma yoluyla gerçekleştiği varsayımıydı. Marx ve Engels, bu varsayım yoluyla tüm dünya tarihini yorumlamaya kalkıştılar. Marx'a göre, insanlık tarihi bir çatışmadan ibaretti, mevcut çatışma işçiler ve kapitalistler arasında geçiyordu ve yakında işçiler ayaklanıp komünist bir devrim yapacaklardı. Toplumun, tarih içinde çeşitli evrelerden geçtiğini ve bu evreleri belirleyen faktörün de üretim araçlarıyla üretim ilişkilerindeki değişim olduğunu iddia ediyordu. Onlara göre diğer her şeyin belirleyicisi ekonomiydi. Her toplum ekonomik etkenlere göre bir gelişim süreci izlemişti. Köleci toplum feodal topluma, feodal toplum kapitalist topluma dönüşmüştü; sonunda bir devrim ile sosyalist toplum kurulacak ve tarihin en ileri seviyesine varılacaktı. [1]
Marx'ın ve Engels'in büyük kitleleri etkileyebilmek için ideolojilerinin bilimsel görünmesi gerekiyordu; ancak bir eksikleri vardı. O sıralarda Charles Darwin adındaki amatör biyologun yeni yazdığı Türlerin Kökeni adlı kitabındaki iddialar, tam da Marx ve Engels'in aradıkları kılıftı. Bu kitap adeta "ısmarlama" hazırlanmıştı.
Darwin, tüm canlıların yaşam mücadelesi sonucunda evrimleştiklerini, canlılığın cansız maddelerden tesadüfen oluştuğunu iddia ediyordu. Bu, Marx ve Engels'in iddiası olan, toplumlardaki diyalektik çatışmanın doğadaki biyolojik versiyonuydu.
Marx, "Bizim görüşlerimizin doğal tarih temelini içeren kitap, işte budur" diyor, sosyalist dostu Lasalle'a yazdığı mektupta ise şöyle diyordu: "Darwin'in yapıtı büyük bir yapıttır. Tarihteki sınıf mücadelesinin doğa bilimleri açısından temelini oluşturuyor." [2]
Marx, Das Kapital'i Darwin'e ithaf ediyor, Almanca baskısına şöyle yazıyordu: "Charles Darwin'e, gerçek bir hayranı olan Karl Marx'tan".
Darwinizm, terörü meşru ve doğal bir yöntem olarak gören ideolojilere fikirsel zemin sağlar. Çünkü Darwinizm'e göre, şiddet, çatışma ve kanlı mücadeleler doğa kanunlarına uygun bir "gelişme" yöntemidir. Darwin, doğada kanlı bir yaşam mücadelesi olduğunu ve aynısı toplum içinde uygulandığında insanın evriminde ilerleme sağlanacağını öne sürmüştür.
Komünist ve anarşistler çatışma, şiddet ve teröre olan bağlılıklarını Darwinizm'in bu felsefesi ile desteklerler. Verdikleri eğitimler sonunda insanlar-özellikle gençler- toplum için son derece tehlikeli ölüm makineleri haline gelirler. Böylece Allah'ı, dinini, devletini ve değerlerini reddeden, insanları kolayca katledilebilecek birer hayvan olarak gören kişiler ortaya çıkar.
Bu nedenledir ki, Marksistler, bebek, çocuk, genç, kadın, yaşlı ayırd etmeden masum insanları rahatlıkla öldürebilmişlerdir. Çünkü Darwinist görüş, karşılarındaki insanların gerçekte birer hayvan olduklarını, onları öldürmenin herhangi bir böceği öldürmek kadar kolay olduğunu telkin etmektedir.
Gezi parkı olayları her ne kadar bir çevreci gibi gösterilmeye çalışıldıysa da Türkiye’nin aleyhine kullanılan bir eylem oldu. Dış ülkelerde komünizm karşıtı olarak bilinen yazılı ve görsel medya bile bu komünist ayaklanma provasına destek oldu. Özgürlük isteyen gençler olarak tanıtılan terör örgütü mensuplarının resimleriyle, haftalarca aleyhte propaganda yapıldı. Bol miktarda dezenformasyon örnekleri gördük. Bu yalan haber ve resimlerle insanlarımız provoke edilmeye çalışıldı. Ne yazık ki birçok insan da provokasyonlara aldandı.
Türkiye’nin ‘hasta adam’ olmadığını gören bazı güçlerin, büyüyen Türkiye’nin önünü kesmek için hazırda beklediklerine şahit olduk. Türkiye’nin lider konumuna yükseliyor olduğunu görmek, çıkarlarına ters düştüğü içindir ki, kimi çevreleri oldukça rahatsız etti.
İnsan elbetteki düşüncelerinde özgürdür. Düşüncelerini ifade etmede de özgürdür. Ancak komünizmin sosyal adalet getireceğini zannetmek yanılgıdır; komünizm şiddet ve anarşiden beslenir. Lenin, Stalin ve Mao’nun takipçisi olmak zulmü gerektirir; aksi, ‘Marksist prensipleri uygulamamak’ demektir.
"Bazı kimseler bizi zalimliğimiz sebebiyle ayıpladıkları zaman, bu kişilerin en basit Marksist prensipleri dahi nasıl unutabildiklerine hayret etmekteyiz." [3]
“Doğu Bloku çöktü,, komünizm tarihe karıştı” düşüncesi yanılgıdır. Komünist tehlikenin –özellikle son olaylar ışığında- halâ sürdüğü çok açıktır. Komünizm, diyalektik materyalizmin siyaset teorisidir. Diyalektik materyalizm yaşadıkça komünizm de yaşayacaktır. Uygun ortam bulduğunda ise göz önüne çıkacaktır; bugünkü gibi…
Bugün yaşanan zulmün, terörün, bölücülüğün, din ve devlet düşmanlığının arkasında Darwinizm ve materyalizm eğitiminden geçmiş anarşistler vardır.
Komünizmin ‘kan dökme kuyuları’ fikren kurutulmalıdır. Bu da, beslendiği Darwinizm’in büyük bir yalan olduğunu bütün insanlık öğrendiğinde gerçekleşecektir. Gençlerin bu bilim dışı hurafeyle beyinleri yıkanmadan, önlemlerin alınması gereklidir.
Fuat Türker
Dipnotlar:
[1] http://evrimteorisi.info
[2] Marks Engels Mektuplar, cilt 2, s.126
[3] Lenin, Pravda Gazetesi, 29-10- 1918)