Mustafa YAĞMUR - Köşe Yazarı, Gazeteci
https://twitter.com/umitsizlikyok - [email protected]
Ahlâkî çöküntü, toplumları barış ve huzurdan alıkoyan çok önemli sorun... Bu sebeple toplumda birçok birey adalet, dürüstlük, iyilik, bağışlayıcılık, hoşgörü ve merhamet gibi üstün ahlâk özelliklerden uzak yaşıyor. Toplumun genelinde günahta sınır tanımama, çirkin utanmazlıklar, sapık ilişkiler, uyuşturucu kullanımı, kumar gibi ahlâk dışı davranışlar oldukça yaygın.
Toplumu ahlâkî çöküntüye götüren sebebin genellikle toplumdaki kötü koşullar olduğu düşünülüyor. Bu görüş de doğru ancak asıl sebep tam olarak bu değil. Pek çok ülkede yaşanan ahlâki çöküş kapsamlı ilişkileri ve karanlık bağları olan büyük bir ‘oluşum’ tarafından desteklenip idare ediliyor. Bu ‘sosyal sınıf’ sahip olduğu etkili propaganda araçlarını kullanarak, insanları güzel ahlâktan uzaklaştırmak ve çirkin utanmazlıkları yaygınlaştırmak amacıyla çalışıyor. Kur’an ayetinde dikkat çekildiği gibi;
Çirkin utanmazlıkların iman edenler içinde yaygınlaşmasından hoşlananlara, dünyada ve ahirette acıklı bir azap vardır. Allah bilir, siz ise bilmiyorsunuz. (Nur Suresi, 19)
Din ahlâkından uzak toplumlarda etkin olan bu karanlık sınıfı ayakta tutan, rüşvet, haksız kazanç, fuhuş ve uyuşturucu ticareti gibi yasadışı yollar. Yaşanan çirkinliklere, haksızlıklara çoğunluk karşı çıkmıyor ve fikir mücadelesi yapmaya cesaret edemiyor. Bu çirkinliklere karşı güçlü bir fikir mücadelesi vermek, ancak din ahlâkıyla yetişmiş insanlarla mümkün.
Günümüzde modernlik, çağdaşlık, özgürlük ve cesaret söylemleriyle ahlâksızlık propagandası yapılıyor. Söz ettiğim modernlik ve çağdaşlık, gelişmelere ve yeniliklere açık olmak değil, ahlâksızlık ve sapkınlıkların insanlara olağan davranışlar gibi gösterilmesi. İnsanlar kınadıkları davranışları bu propagandalar nedeniyle, zamanla olağan karşılamaya başlıyorlar. Ve yapılan yoğun telkinlerle, bu tarz yaşamın çağdaşlığın bir gereği olduğu hatasına düşünüyorlar.
Dejenere olan toplum bireylerinin birçoğu kendilerini başıboş ve sorumsuz zannetme yanılgısına kapılıyorlar. Toplumda eşcinsellik adeta ‘moda’ oluyor, kumar, rüşvet, insanların birbirlerine güvenememeleri, evlilik öncesi birliktelik modernlik zannediliyor. İnsanlar utanma duygularını yitiriyor, dürüstlük gösterenler ‘saf’ olarak nitelendirilerek yadırganıyorlar.
Hayat amacı Allah'ın hoşnutluğunu ve cennetini kazanmak olan insan her koşulda güzel davranış gösterir. Güzel ahlâkta irade ve sabır gösterebilmek için bu en önemli amaca sahip olmak gerekir. Ancak yaratılış sebebinden ve Yaratıcısından yüz çevirmiş bir insanın, bunun için akılcı bir sebebi yoktur.
Toplumu ahlâkî çöküşe sürükleyen etkenlerin en önemlilerinden birinin yazılı ve görsel medya olduğu ortada. TV programlarında ve magazin dergilerinde ahlâksızlıklar sergileniyor, ahlâkî değerlerden yoksun kişilerin karanlık yaşamları özendirici gösterilmeye çalışılıyor. Bu kişilerin ahlâk dışı davranışları cesaret ve modernlik olarak isimlendiriliyor. Reklamlar, filmler, edebiyat, mizah gibi kültürel araçlarla da bu mesajlar veriliyor; insanlar manevî değerleri göz ardı etmeye, inançsızlığa yönlendiriliyorlar.
Televizyonlarda şiddet ve kavga görüntülerine çok fazla rastlıyoruz. Bu tür programlar ve bir yararı olmayan anlamsız yarışmalar, insanların ruhsal dengesini bozarak suç işlemeye, şiddete, intihara eğilimli hale getiriyorlar. Dizi filmlerdeki karakterlerin ahlâk dışı davranışları çeşitli telkinlerle masum ve zararsız gibi gösteriliyor, yasa dışı yaşam şeklini öven, silahlı çatışma sahneleri içeren filmler de insanlarda –özellikle gençlerde- olumsuz etki oluşturuyor. Evlilik dışı, marjinal ve sapkın yaşamlar güzel gösteriliyor; tüm bunlar insanların bilinçaltına ustaca yerleştiriliyor.
Ahlâkî çöküşün en önemli nedenlerinden bir de dinsizlik nedeniyle kendini başıboş ve sorumsuz zannetme yanılgısı. Yazılı ve görsel medya Materyalizmin ve dinsizliğin en önemli silahı olan Darwinizm’i sözde bilimsel bir gerçek gibi yıllardır dayatmaya çalışıyor. Din dışı yaşayan bencil, maddiyatçı karakterlerin ön planda olduğu filmler yaygınlaştırılarak bozulmaya zemin hazırlanıyor.
Ahlâksızlığın yaygınlaşması, er ya da geç tüm toplumu içine alan bir çürümeye neden olur. Çünkü tek bir meyvedeki çürük, sepetteki diğer meyvelere de zamanla bulaşır. İnsanların güven duyacakları ve karşılık beklemeksizin yardım edecek birini bulamamaları, ihtiyaç duyduklarında adaletin gereği gibi tecelli edeceğinden kuşku duymaları, dışarıda güvenlik içinde olmamaları toplumdaki çöküşün boyutlarının büyüklüğünün elle tutulur örnekleri.
Problemin kaynağında bencillik, aç gözlülük, acımasızlık, umursamazlık gibi hastalıklar var. Gerçek ve kalıcı çözüm yalnızca din ahlâkının yaşanması ile mümkün. Yaşanan sorunları kabullenmek, yalnızca izlemek veya sorunların bitmeyeceğini düşünmek büyük yanılgı. Tüm insanları yoktan var eden Yüce Allah, onların en rahat edecekleri, refah, huzur, güven duygusu ve mutluluk içinde yaşayacakları sistemi de haber veriyor; Kur’an ahlâkı.
Güzel ahlâk sahibi, vicdanlı insanlar, Allah'ın farz kıldığı iyiliği emretme, kötülükten sakındırma sorumluluğunu yerine getirdiklerinde, gerçek İslam’ı tanımayan pek çok insan Kur’an ahlâkına yönelebilir.
Suçsuz bir insanı öldürmenin tüm insanlığı öldürmek gibi olduğunu haber veren, insana, en yakınlarının hatta kendisinin zararına dahi olsa adaleti emreden, kişinin ihtiyacı da olsa muhtaç olana vermeyi emreden İslam, insan ilişkilerinde ölçü alındığında huzur dolu bir dünya oluşur.
Üstün ve güzel ahlâk özelliklerini üzerinde taşıyan bireylerin oluşturduğu bir toplum ütopya değil. Kur’an ahlâkının hâkim olması; utanmazlıkların yaygınlaştıran odakların telkinlerinden ve bâtıl felsefelerden kaynak bulan bozulmanın onarılması, ardından insanlığın özlem duyduğu huzur dolu bir yaşamın gerçekleşmesi demektir…
"Ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Oysa kâfirler istemese de Allah, Kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor. Müşrikler istemese de O, dini (İslam'ı) bütün dinlere üstün kılmak için elçisini hidayetle ve hak dinle gönderen O'dur." (Tevbe Suresi, 32-33)