Mustafa YAĞMUR - Köşe Yazarı, Gazeteci
https://twitter.com/umitsizlikyok - [email protected]
FETÖ / PDY'nin yaptığı neydi önce onu anlayalım. Adı üstünde devletin içinde Paralel Devlet Yapılanması'nı meydana getirmek. Bunun için 40 yıl veya daha fazla uğraştıkları çıkan belge ve şahitlerin beyanlarından ortaya çıkıyor.
Kendilerini nasıl gizlediler?
* Dini bir camia/cemaat,
* Eğitime Önem veren,
* Ülkemizi yurtdışında temsil eden,
* Yetim hakkı yemeyen,
* Naif ve duygusal insanlar
Olarak kendilerini gösterdiler.
Kısaca ülkemizin 40 yılında gelmiş geçmiş tüm hükümetlerini, yetkililerini aldattılar. TAKİYE YAPTILAR.
Öncelikle, eğitim yoluyla polis, askeriyenin içine kendilerini konumlandırdılar. Partilerin içinde bazı kişileri zaman içinde kendilerine Hasan Sabah usulü Haşhaşilerini yerleştirdiler. Devleti yöneten kime sorsanız biz aldatılmadık, biz kandırılmadık diyecektir. Kandırılmadınızda bunlar bu devletin kılcal damarlarına sadece 10-15 yılda sızmadılar. Emniyet Asayiş Şube müdürlüğünü 1990 yıllardan itibaren ele geçirmişler. 1980 yılların başında bir askeri okulda 10 larca Fetö'cü tespit ediliyor. bir kısmı okuldan atılıyor. Bir kısmıda ikna edildiği söylenerek eğitime devam ediyor. Yerseniz. Ne mi demek istiyorum? Açıkça o okul yönetimi ihanetin ta içindedir Vesselam. Şahsi düşüncem o okul yönetimi Fetö'nün düşünce yapısına esir olmuş kişilerdir. Ya da birilerinin kuklasıdır. Aynı Fetö'nün ipleri kimin elindeyse, okul yönetiminin ipleri de aynı karanlık odakların elindedir.
1990'lı yılların başındaki olaylara bakarsak ülkemizi nasıl bir kirli tuzağa sürüklendiği anlamış oluruz. Olayları tek tek bura da sayacak olursak lafı uzatmış oluruz. 1993 En karanlık yıldı. Her türlü tuzak vardı. Faali meçhul cinayetler, askerlerimize düzenlenen silahlı saldırılar vb. birçok hain girişim. Yapıyı tespit eden gidiyor. Bu yıllarda bürokraside istedikleri yerlere gelmeye başladılar. Çünkü, devletin içinde görev almak için çeşitli hilelere başvurmaktan geri durmuyorlardı. Devlet kademelerini ele geçirmek adına yıllarca uğraştılar. Kendi cemaatlerinden insanların görevde yükseltilmeleri için hertürlü kulisi yaptılar. Hatta karalama ve iftira kampanyalarını el altından yürütüp, sanki kendileri yapmıyormuş gibi davranıp, iftiraya uğrayanın yanındaymış gibi davranmayı da ihmal etmediler.
28 Şubat sürecini hatırlarsınız! O süreçte yaşananlara bakarak aslında cemaatin asıl adını "CİAMAAT" koymak lazımdı. Rahmetli Erbakan Hoca'nın başbakan olup, ülkenin kalkınma hamlesi yapıp, kendilerinin hedeflerini yoketmesinden korktular. Çünkü, Prof. Dr. Necmettin Erbakan, onların gerçek yüzünü anlamış ve onlara karşı uyarmıştı. Fakat, hiç kimse onları anlamamıştı. Çünkü, CİAMAAT öyle takiye yapıyordu ki, anlamak mümkün değildi. Çünkü, insanları Allah ve Resulü ile aldatıyordu. Ağlıyordu, zırlıyordu ve zırvalıyordu. Ama Hasan sabbahin yaptığı gibi CİAMAAT üyelerini afyonluyup, haşhaşi birliklerinin beyinlerini robotlara dönüştürüyordu.
Askeri okullara giriş sınav sorularını, Polis okullarına giriş sorularını, MEB'nın ve ösym'nin yaptığı sınavlara ait soruları uzun yıllardan itibaren yandaşlarına ulaştırıyorlardı. Bunu da dersanelerinin ve okullarının eğitimin çok iyi olduğuna milleti inandırmak için kullanıyorlardı. Bir dini cemaat düşünün ki, bir devletten daha büyük eğitim camiasına sahip olsun ve devlet okullarından daha çok öğrenci yerleştirsin. YÖK'ün ALES sorularını çalarak, öğretim üyelerini de kendi elemanlarından atayacak kadar gözü dönmüşlerdi. Dışarıdan bakınca kuzu postuna bürünmüş kurdu kimse anlayamadı. Müslümanım diyordu, Çalıyordu, haksızlık yapıyordu. Kendinden olan Savcı, Hakim, Polis, Müfettiş, vergi denetmeni ve askeriyle yoluna çıkanları ezip geçiyorlardı. İşlenen cinayetleri örtmek adına, Adli Tıbbı bile ele geçirdiklerini düşünürsek, olayın vehametini çözebiliriz. Askerin içindeki hain, teröristlerle işbirliği yapıyor. Bombalı tuzağa kendisine biat etmeyenleri sürüklüyordu.
15 Temmuza gelene kadar örnekleri çoğaltmak mümkün. Fakat, ben asıl söyleyeceklerimi anlatmam adına bu konulara girdim.
Bu yapının yaptıklarının tekrarını yapmak isteyen, şer odakları çok. İngiliz casusu Lawrence olayı çözmüştü. Bizi topla tüfekle sindiremeyeceklerini, bizi bizden gibi davrananlar aracılığıyla yok edeceklerini yaşadığı dönemde ispat etmişti. Peki, günümüzde İslam dünyasına bakarsak aynı oyun sürekli tekrar edip duruyor.
Neden tekrar ediyor? Tarih tekerrürden ibaret olduğu için mi? Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy ne diyor;
"Geçmişten adam hisse kaparmış…
Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
“Tarih”i tekerrür diye ta’rif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?"
Hiç ibret almıyoruz. Almaya çalışanları da bertaraf ediyoruz.
15 Temmuz 2016 tarihi bir tarihin dönüm noktası olmalı. Dış güçlerin maşası haline gelmiş, kendilerini din maskesiyle gizleyen uyuyan düşman hücrelerini tespit edip, devletimizin kılcal damarlarını temizlememiz lazım. Yerelde masumane dini gruplar gibi gördüğümüz yerel yapıların, yerel kılcal damarlara nasıl sirayet ettiklerini görebilmemiz lazım.
* FETÖ/PDY, Malatya'da devletin her yerine çökerken bazı dini gruplara neden müsamaha gösterdiler?
* FETÖ/PDY, kendilerinden olmayanların yaptıkları herşeyi baltalarken, bazı organizasyonlar/birliklerdeki kişilered neden müsamaha gösterdiler?
* O grup/birlik/organizasyonlar birlikte hareket eden yapılarmıydı?
* Adları farklı, muhteviyatları aynımı?
* Kendilerini başka dini gruplara klonladılar mı?
vb. soruları çoğaltabiliriz.
Şapkamız yok. Elimizi başımızın arasına koyup düşünmemiz lazım. Sözün özünü ve bitişini yapalım.
İki Cihan güneşi Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) Buhârî ve Müslim'in beraberce naklettiği bir hadîste "(Akıllı ve olgun) Mü'min aynı delikten iki defa sokulmaz, ısırılmaz." (Buhârî, Edeb, 83; Müslim, Zühd, 63) buyurmuştur.