Birkaç gün önce İran’da Sünni ve Şiilerin katıldığı Birlik Konferansında, katılımcıların cemaatle namaz kıldıkları sırada çekilen bir fotoğraf düştü internete. Birlikte saf bağlamak yerine, Sünnilerin ayrı Şiilerin ayrı, iki grup halinde kıldıkları bir namazdı bu. Dehşete düştüm, baktıkça müthiş bir acı hissettim. Bugün Deccal tüm hızıyla faaliyette iken, İslam’a karşı topyekün bir savaş açılmışken, Müslümanların bu cehalet içindeki perişan ve acaip hali, hangi vicdanı dehşete düşürmezdi ki?..
Açık ki Allah bu sebeple İslam âlemine belâ üstüne belâ, musibet üstüne musibet veriyor! Uyanmamızı, birlik olmamızı, kardeşliği sözde değil özde yaşamamızı, ‘ip’ine hep birlikte sarılmamızı istiyor.
“Şüphesiz Allah, Kendi yolunda, sanki birbirlerine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak mücadele edenleri sever.” (Saff Suresi,4) buyuruyor Allah, ama biz bırakın ‘bizden olmayanı’ ‘bizden olanlar’a bile sevgi duymuyoruz ki Allah’ın sevgisine lâyık olalım.
Peygamber(asm), “birbirinizi sevmedikçe Cennete giremezsiniz” buyuruyor. Ama Müslümanlar, Kur’an ayetlerini, Peygamberin uyarılarını açıkça ve umursuzca duymazdan/görmezden geliyor. Ve ne acıdır ki, birbirinin Müslümanlığından, imanından kuşkuya düşüyor.
“Ey ehl-i iman! Zillet içinde esaret altına girmemek isterseniz, aklınızı başınıza alınız. İhtilafınızdan istifade eden zalimlere karşı, "Mü’minler ancak kardeştirler" (Hucurat Suresi, 10) kutsal kalesinin içerisine giriniz, korununuz. Yoksa ne hayatınızı muhafaza ve ne de hukukunuzu müdafaa edebilirsiniz” diyor Bediüzzaman. Çok da doğru diyor! Biz gerçekten ne hayatımızı ne de hukukumuzu işte bu sebeple müdafaa edemiyoruz.
Kur’an, Müslümanları, “Ve haklarına tecavüz edildiği zaman, birlik olup karşı koyanlardır. (Şura Suresi, 39)” ifadesiyle tarif ederken, biz namazda bile birlik olmayı başaramıyoruz.
Allah’ın rızasını, rahmetini kazanmak yerine biz, aramızı açıp bozma çabasındaki şeytanı sevindiriyoruz, Şeytanın plânlayıp uygulamaya koyduğu sinsi tuzaklarına düşüyor, güç kaybediyoruz.
Neden mi Allah güç vermiyor? Açıklıyor Kur’an sebebini, işte bu yüzden;
“Allah'a ve Resûlü’ne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider…” (Enfal Suresi, 46)
Gücümüz gidince mağlup oluyor, mağlup olunca da eziliyoruz.
Toplumları karmaşaya sürükleyen inkârcılara ve zalimlere karşı onurlu bir mücadele içinde olmak yerine, birbirimizle çekişiyor, şeytanın etkisinden kurtulamıyor, kendimizi toparlayamıyor, şu çirkin durumlara düşüyoruz.
Diğer yandan Diyanet sürekli detaylarla uğraşıyor. İslam’ın en önemli sorunu imiş gibi- bayanların ses tonuna, gençlerin dövmesine vs takılmak yerine yaşanan Islamofobia'nın sebebini araştırmalı Diyanet. Neden "kalpleri ısınacak" insanlar İslam'dan uzaklaşıyorlar; bunu tefekkür etmeli. İslam’ı, Kur’an dışı geleneklerden, batıl inanışlardan ve hurafelerden temizlemeli. Sevgiyi ve kardeşliği ön plana çıkaracak açıklamalar yapmalı.
Müslümanlar arasında uhuvvet eksikliği zulümdür ve hatta sadece Müslümanlar için değil tüm insanlık için zehirdir. Müslümanların kendi aralarında kardeşliği yaşamamaları, İslam’a kalbi ısınacak olanların da uzak durmalarına sebep oluyor.
Çok önemli bir zamanda yaşıyoruz. Çok önemli olaylara şahit oluyoruz. Özellikle bu dönemde Müslümanları şevklendirecek, onların imanlarını ve İslam’ı koruma duygularını artıracak, Kur'an ahlâkını yaygınlaştırmak için mücadele etme azimlerini harekete geçirecek büyük olaylar meydana getiriyor Allah. Ancak, yalnızca ‘görebilenler’ için hamiyet-i İslamiye feveran ediyor. Bunca sarsıntıya rağmen halâ uyuyanlar var ve Allah daha şiddetli olaylarla sarsmaya devam ediyor.
Uyuyor muyuz biz Kur'an'ın bu Müslüman tanımına:
Ve haklarına tecavüz edildiği zaman, birlik olup karşı koyanlardır. (Şura, 39)
Evet uyuyoruz; sıcak evlerimizde yan gelip yatarak!
… Bugün birlikte saf tutmanın, safları sıklaştırmanın zamanıdır.İhtiyacımız olan tek şey sevgi, kardeşlik, birlik, beraberlik ve dayanışmadır. Barışın, dostluğun, özverinin, huzur ve güvenin, kısacası Kur'an ahlâkının hâkim olduğu bir ortam için birlik olmalıyız. Şeytan ve görevlendirdiği kişiler zor gösteriyor ancak bunun gerçekleşmemesi için hiçbir sebep yok.
Bizler kendi içimizde sevgiyi beslemediğimiz, birbirimize saygı duymadığımız, birbirimize hoşgörüyle bakmadığımız sürece kimseden sevgi, saygı ve hoşgörü bekleyemeyiz.
"Allah dostları için ne yer ne gök ne de bunların sakinleri vardır. Onların yönleri birleşmiş, tek bir yöne dönüşmüştür." (Abdulkadir Geylani)