Geçen hafta Ankara’daydım. Ramazan ayını başkentte karşıladım. Ankaraya defalarca gitmişimdir. Her gidişimde de Anadolu şehirlerinin sıcaklığını bulamadım. Ankara her daim resmi her zaman soğuk. Soğukluk kışlarına sirayet etse de genel itibariyle resmiyetten kaynaklanan bir soğukluk. Resmi binaların boğduğu hayatın 09:00-17:00 arası işlevini büyük ölçüde sürdürdüğü bir şehir. Kendi içerisinde başkent olması hasebiyle oluşan resmi havanın bazı zamanlar korku ve hürmetle yayıldığı bir şehir. İnsanların bir dönem “Aman Ankara duymasın.” diyerek çekindiği ve bu trajikomik durumun filmlere konu olduğu bir şehir. (Hükümet Kadın). Ankara 92 yıllık Cumhuriyetin bizatihi şahididir. Devrimlerin, devrilenlerin, muhtıraların, şeflerin, infazların, Bir gecede iflas edenlerin aynı gece köşelik olanların şahidi. ”Ülkenin refahı için” cümleleriyle başlayıp ölümlerle biten darbelerin şahidi Ankara.%150 faizlerin, fırlatılan kasaların, ithal bakanların şahididir.
”Dün dündür, bugün bugündür.”
“Ege bir Türk gölü değildir, ege bir yunan gölü de değildir. Binaenaleyh ege bir göl değildir.”
“Başörtülüler Arabistan’a gitsin” diyenin şahididir.
Tüm bu şahitliğinden sebep soğuktur belki de. Dile gelse anlatacağı ne çok şey olurdu, Kapalı kapılar
ardında konuşulanlar, projeler. Ankara bu yüzden suskun bu yüzden yorgun.
Şimdilerde heyecanlı ve telaşlı tam biraz nefeslendim derken koalisyon yine yapıya dayandı. Yıllar sonra gelen koalisyonu en az zararla göndermek telaşında. Bunu başarabileceği kanaatindeyim. Çünkü Ankara, koalisyonlara,darbelere e muhtıralara bağışıklık kazanmıştır.
Son söz olarak diyebilirim ki;
Ankara, şahitlik ettiği bazen iyi bazen kötü olaylarla bu milletin hafızasının bir parçasıdır.