“Allah De ve Sus!”

Kâinattaki tüm bitkiler ve hayvanlar, Allah'ın yeryüzünde kendilerine uygun gördüğü ve yerleştirdiği şekilde yaşam sürer, hepsi Allah'ı tesbih eder, O'nu yüceltirler. Deniz dibindeki tek hücreli bir canlı da, göklerde süzülen bir martı da, karların arasında boynu bükük bir kardelen çiçeği de Rabbine teslimdir, O’na itaat ederek yaşar. Allah'ın kendileri için belirlediği biçimde yaşam sürmeleri, O'nun kurduğu düzeni bozmamaları, yerleştirdiği sistemleri asla değiştirmemeleri tüm canlıların Allah'ı tesbih ettiklerini işaret eder. Göklerde, yerde ve arasındaki her şey, uçsuz bucaksız okyanuslar, binlerce metre yükseklikteki dağlar ve gökyüzünde sürüklenen pamuk görünümünde ancak tonlarca ağırlıktaki bulutlar, gökyüzünde görsel bir şölen gibi izlediğimiz çakan şimşekler ve insanı hazırlıksız yakaladığında ürküten gök gürültüsü de Allah'ı tesbih eder, yüceltir. Tüm bunlar O'nun sonsuz ilminin ve eşsiz kudretinin birer kanıtıdır. Ancak iman etmeyenler bu tesbihleri kavrayamazlar:

Yedi gök, yer ve bunların içindekiler O'nu tesbih eder; O'nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur, ancak siz onların tesbihlerini kavramıyorsunuz. Şüphesiz O, halim olandır, bağışlayandır. (İsra Suresi, 44)

İnsan birçok eksiklik ve kusurları olan bir varlıktır; yaratılmıştır ve yaratılmışlara has acizliklere sahiptir. Eksiklikten ve kusurdan münezzeh olan tek varlık yalnızca Allah'tır.

İnanan insanlar, günlük hayatlarının her aşamasında Allah’ı anmalı, O’nunla kesintisiz bağlantı ve dua halinde olmalı, verilen sayısız nimete karşı şükretmeli, bilerek ya da bilmeyerek yaptıkları hataları nedeniyle bağışlanma dilemeli ve Allah’ın adını yüceltmelidirler. İnsanı, ‘Allah’la dost’ kılacak ve Allah’a yakınlaşmasını sağlayacak önemli ibadetlerden biri Allah’ı anmaktır. İnsan, yaşadığı her an, Allah’ın nimetini ve rahmetini hatırlayıp O’na yöneldikçe, sürekli ibadet durumunda olduğundan Allah’a daha da yakınlaşır.

Bindiği gemide kura kendisine isabet edip denize atılan, sonra da dev bir balık tarafından yutulan Hz. Yunus'un kıssası bu konuda güzel bir örnektir. Çünkü Hz. Yunus "Allah'ı tesbih edenlerden" olduğu için kurtarılmış ve ardından ödüllendirilmiştir.

Şüphesiz Yunus da gönderilmiş (elçi)lerdendi. Hani o, dolu bir gemiye kaçmıştı. Böylece kur’aya katılmıştı da, kaybedenlerden olmuştu. Derken onu balık yutmuştu, oysa o kınanmıştı. Eğer (Allah’ı çokça) tesbih edenlerden olmasaydı, Onun karnında (insanların) dirilip-kaldırılacakları güne kadar kalakalmıştı. Sonunda o hasta bir durumdayken çıplak bir yere (sahile) attık.  Ve üzerine, sık-geniş yaprakla (kabağa benzer) türden bir ağaç bitirdik. Onu yüzbin veya (sayısı) daha da artan (bir topluluk)a (peygamber olarak) gönderdik. Saffat Suresi, 139..147)

Kuran kıssalarında anlatılan bu ve benzeri örnekler, insanın önemli dersler çıkarmasına vesile olur. Bir olayın ‘kötü’ gibi görünüyor olması, onun gerçekte de kötü bir olay olduğu anlamında değildir. Samimi inanan insan, Allah'a tevekkül ettiğinde, O'ndan yardım dileyip, sığındığında, yaşadığı hiçbir olay ‘kötü’ değildir. Allah yalnızca onu sınamak, sadakatini ve inancını sağlamlaştırmak, kararlılığı kalbine yerleştirmesini sağlamak için çeşitli zorluklar yaratır. Ancak bunların hepsinin sonucu inanan kişi için hayırlı olur.

“Allah, ızdırabını çektirmediği şeyin, nimetini vermez” diyor Necip Fazıl. Rabbimiz sıkıntıyı da merhametiyle verir. Her zorlukta, her acı ve çile ile eğitilir, inceliriz; ama keskinleşiriz.

Allah'ın Yüceliğinin ve büyüklüğünün bilincinde O’nu tesbih edelim, bize bahşettiği nimetler için her an O'na şükredelim. Çünkü tüm bu güzellikler karşılığında bizden istenen yalnızca şükredici, hamd edici birer kul olmaktır.

"…Eğer siz ve yeryüzündekilerin tümü inkar edecek olsanız bile şüphesiz Allah hiçbir şeye muhtaç değildir, övülmüştür." (İbrahim Suresi, 8)

O halde,“Allah de ve sus! Başka hiçbir şey söylemeye değmez” N. Fazıl Kısakürek
 
 
Fuat Türker

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi