Ekrem Bora dün sonsuz mekânına göçtü. Hastane çıkışında bir arkadaşı, “Ekrem bize 1 Nisan şakası yaptı” dese de şaka değil ölüm, hayatın tek ve en önemli gerçeği. Sabah internette gördüğüm “Unutulmayanlar” adlı eski bir filminin afişi ise topraktan gelen insanın ruhunun sonsuz yaşayacağını, bedeninin ise yeniden toprağa döneceğinin bir hatırlatması oldu. Son 10-20 yıl içinde yaşamış en şöhretli insanların, başbakanların, politikacıların, sanatçıların, yazar ve şairlerin isimleri bile anılmıyor biliyorsunuz. Çok ünlü, çok tanınmış da olsa tüm insanlar birer birer çıkıyor, bir taraftan da sürekli toprağın altına giriyorlar; dünya hayatı bu şekilde sürüyor.
Dünya bir imtihan ve eğitim mekanı. Milyarlarca insan gelir dünyaya ancak o milyarlarca insandan hep az sayıdaki insan gerçekleri görebilir. Çoğunluk, dünyanın geçici süslerini, geçici yararını ister ve iş, kariyer, evlilik, çocuk, yemek içmek, güzel giyinmek, gezmek, toplumda iyi bir şekilde tanınmak gibi hedefler belirler. Örneğin en büyük zevki gezip dolaşmak olan insan sürekli farklı yerler arar, değişik yerler görmekten zevk alır. Her yılın oldukça fazla bir bölümünü buna ayırır. Ertesi yıl yine, sonraki yıl yine derken ömrü geçer. Gezdiği, gördüğü, yediği, içtiği dünyada kalır ve kendisi toprağın altına girer.
İnsan nasıl yaşamış olursa olsun, yaşlanır, hastalanır, belli bir süre sonra da ölür ve parçalanıp gider. Ev ne kadar gösterişli olursa olsun zamanla eskir, yıpranır. En son model otomobil, çürür, parçalanır, modası geçer, kullanılmaz hale gelir. Makam -mevki, kariyer her an insanın elinden gidebilir. Kişi çok ünlü de olsa bir süre sonra unutulur.
Bu dünya hayatında bizler imtihan oluruz. Kişiliğimize, karakterimize, yapıp ettiklerimize, yapmadıklarımıza şahit oluruz. Allah imtihan edip sonucun ne olacağını beklemez kuşkusuz; O zaten bilir. Görecek olan, şahit olan bizleriz.
İnsan tepeden tırnağa acz içinde bir varlık. Bir sabah yüzünü yıkamasa ya da dişlerini fırçalamasa ne hale geldiğini kendisi de görür. Erkekler traş olur, kadınlar makyaj yapar, saçlarına şekil verir ve onlarca acze şahit olur, sürekli bakımla uğraşırlar.
Ancak insanlar acizliklerini gizledikleri için birbirlerini güçlü görürler. Oysa o aczi her insan yaşar. Her gün uyanır uyanmaz yapması gereken temizliği yapmasa ve doğal ihtiyaçlarını karşılamasa her yönden çok rahatsız edici bir hale gelebilir.
Bütün acizliklerine rağmen örneğin, ülser, baş ağrısı, bel ağrısı, sırt ağrısı gibi türlü rahatsızlıkları o kadar yoğun yaşadıkları halde insanlar genellikle birbirlerine sezdirmez, gücü kuvveti yerinde izlenimi vermeye çalışırlar.
Oysa insanların büyük çoğunluğu sürekli ilaç kullanır. Kimi baş kimi diş ağrısı için, kimi daha farklı hastalıklar için çeşit çeşit ilaçlar. Allah, insana bu acizlikleri ve rahatsızlıkları Kendisini, ölümü ve ahireti düşünmeleri için verir. Sonsuz merhametiyle, dünyaya bağlanmamaları için yapar ancak tüm bunlara rağmen insanlar sürekli rekabet içinde olduklarından düşünemezler, akledemezler. Ve dünyaya deliler gibi bağlanırlar.
Akılcı baktığımızda, dünyanın bu kadar çılgınlık ve hırs yapılacak bir yer olmadığını görürüz. Deliler gibi bağlanmaya değecek dünyevi/maddi hiçbir şeyin olmadığını görürüz. En güzel, en sevdiğimiz şeye Allah aşkıyla baktığımızda, O'nun güzel tecellilerini görürüz. En lezzetli olanın, en sürekli olanın, en fazla haz verenin O olduğunu, O’nun dışında hepsinin boş olduğunu görürüz.
Bu gerçeğin düşünülmesi, ara sıra insanların bunu birbirlerine hatırlatması çok önemli. Hatırlatılmadığında insan çok rahat gaflete kapılabilir. Ölüm hatırlatılmadığı için, genellikle sağlıklı ve diri kimseleri gördükleri için insanlar ölüm ve ahiret düşüncesinden kaçarlar. Dünya hayatının günlük uğraşları, kimi zaman geçim derdi, kimi zaman aldığı haz nedeniyle kişi ölümü unutur. Dünyaya bağlandıkça ölüm, ahiret ve kendisini bekleyen gerçek yaşamı düşünmekten uzaklaşır.
Peygamberimiz (sav), ölümü çokça düşünenlerin akıllı insanlar olduklarını şu sözlerle ifade eder:
"Ölümü en çok zikreden ve kendilerine gelmezden önce onun için en iyi hazırlığı yapanlar; işte akıllılar bunlardır." (Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan)
Hayatın tek kesin gerçeği olan ölümü düşünmemek, insanı yıkıma sürükleyen akılsızca bir davranıştır. Akılcı bakan insan ise dünya hayatının gerçeğini görür, Allah’a yakınlaşır.
Fuat Türker