Adrese Teslim…

Yazıma Hz. Mevlana’nın bir sözü ile başlamak istiyorum. "Ne olursan ol, göründüğün kadarsın, nasıl görünürsen görün; karşındakinin seni gördüğü kadarsın’’ . Mesleğin, unvanın, makamın ve etiketin her ne olursa olsun iyi olmak bir başka… Konumlar insana neyin değerli olduğunu unutturabilir, bu da imkânları kötü kullanmasına sebep olabilir. Çünkü olanakları çoktur. Yetkilerini zalimce ve bencilce kullanabilir, bu durumda çok saygın ve kıymetli gibi görünebilirler. Kıymetli olan onlar değildir.

O konumdakiler görevleri sırasında hep eleştirmiş, hiç vermemişse, hep isteyici davranmışsa, makam odalarından kasıla kasıla emir vermişse, herkesi sindirmişse, kimseyi hesaba almamışsa, korku saygısını işlemiş demektir. Kendisi çalışıyorum kisvesinde makam işgali yaparak altındakileri çalıştırdıysa, hep karşıdakilerini yargıladıysa ve baskıladıysa bunun karşılığını mutlaka görecektir.

Mahiyetleri haksızlığa karşı hakkını aradığında yazılı kanunları bir kenara atıp iki dudağının arasına bırakan, milletin parasını pul sanıp sanki kendi kesesinden harcıyormuş gibi sözde gariban babalığı yapanlar, insanlara şirin görünüp har vurup harman savuran, bir kâğıt parçasını istemeyerek de olsa boşa harcayan astlarına karşı tüyü bitmemiş yetimlerin hakkından hukukundan nutuk atıp azarlayan, sorgulayanlar, personelin eş ve çocuklarının sözde hizmetine sunulmuş sosyal tesislerin faaliyetini sorgusuz, sualsiz kesip, hesapsız ve kitapsız bir şekilde kendi şahsi hizmetlerine sunanlar bir gün hesaba çekilecektir. Bu konumdaki kişilerin yanında, etrafında birileri var ki her şeyleri ile mutlak itaatle teslim olmuş ve kraldan çok kralcı davrananlar, konumları boşa çıkınca angut gibi bakınıp ortalıkta dolanırlar. Bu günlerde olduğu gibi, zavallı yalaka yaratıklar…

Bunları, o konumlardan düştükten sonra herkes lanetler, sürekli kötü duygu ve düşüncelerle hatırlarlar.

Bunların neresi değerli. Neden değer görsünler. Kast sistemini benimseyen kendi dışındakileri değersiz sayan, iyilik ve insanlık meziyetlerinden nasibini almamış, hiyerarşik yapıda basit bir olay karşısında, dalkavuk ve yalakalarının esiri olmuş, nişedir kaçmışçasına yerinde durmayan sudan bahanelerle kıyametler koparan yakınında kendisine gönülden bağlı, canını canına siper etmiş astlarını sorgulamadan, topluluk önünde onur ve şereflerini hiçe sayarak yargısız infaz eden, konum sahipleri boşa düşeceklerinden korktukları için geleceklerinden umutsuzdurlar.

Çünkü Allah korkusunu bilmezler ki kul hakkını bilsinler, varsa da yoksa da makam, O nedenle birçok kişi o konumlara yapışıp kalmışlardır. YAŞ gelip zorunlu ayrılmadığı sürece ayrılamayacaklardır. Çünkü ayrıldıkları an saltanatları bitecektir.

Bu şahsiyetler kendini üstün gören alçaklardandır. Adaletli olduklarını zannederler, güzel bir söz vardır. ’Alma mazlumun ahını çıkar, aheste aheste ’’ Kişilere haksız ve adaletsizce davrananlar şimdi adalet nerede diye haykırır, yırtınır. Gökyüzünden, güneşten hasret; nerede yalakalarınız sizi seven dostlarınız…

İnsanın en büyüğü, en yüksek mevkide tevazu gösteren, kudret sahibi iken affeden kuvvetli olduğu vakit zulmetmeyen ve adaletle hareket edendir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi