9.Uluslararası Dünya Dili Türkçe Sempozyumu

9.Uluslararası Dünya Dili Türkçe Sempozyumu
İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümü ve İnönü TÖMER tarafından düzenlenen "9. Uluslararası Dünya Dili Türkçe Sempozyumu" başladı.

Saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başlayan sempozyumda TDK tarafından hazırlanan belgesel sinevizyonda ekrana yansıtıldı.

Sempozyumun açılış konuşmasını yapan Rektör Danışmanı ve Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı Doç. Dr. İlhan Erdem, sempozyum katılımcılarını Malatya ve İnönü Üniversitesinde ağırlamaktan dolayı çok mutlu olduğunu söyledi.

Erdem, yaşanılan iletişim dünyasında dilin öneminin her gün her saat artmakta olduğunu belirterek, "Geçmişin, bugünün ve geleceğin dilini inşa etmek, dille uğraşan bilim insanları için kutsal bir görev olmaktadır. Bir millet olarak tarihimize, kültürümüze; bizi bir yapan kadim medeniyet değerlerimize bağlılığımız, her daim, güzel Türkçemize olan sevgimiz ölçüsünde artacaktır. Kelimelerin kelimelere değerek hayat bulduğu dil evreninde, bir diğer insana ulaşmanın, insana dokunmanın en güzel yolu da aynı dili konuşmak, aynı kavramlarla hayata bakmaktır. Bugün dünyanın en çok konuşulan dilleri arasında yer alan Türkçenin değeri ve dil dünyası olarak genişliği şüphesiz çok büyüktür. Bu büyük ve tertemiz dil denizinde, Türkçemizi daha ileriye götürmek gayretiyle kulaç atmaya devam ediyoruz ve devam edeceğiz. İşte bu düşüncelerle yola çıktığımız IX. Uluslararası Dünya Dili Türkçe Sempozyumu ile Türkçenin eğitim-öğretimine, gelişimine katkı sağlayan bilim insanlarının bir araya gelerek akademik çalışmaların paylaşılacağı bir ortam amaçladık" diye konuştu.

Sempozyumun üç gün süreceğini kaydeden Erdem, şöyle konuştu:

"2-3- 4 Kasım olarak 3 gün sürecek 9. Uluslararası Dünya Dili Türkçe Sempozyumu’nda, dil becerileri ve dil bilgisi öğretimi, iki dillilik ve iki kültürlülük, Türk soylulara Türkçe öğretimi, yabancı dil olarak Türkçe öğretimi, Türkçe öğretimi ve çocuk edebiyatı, dil bilimi, dil politikaları, Türkiye Türkçesi ve ağızları, çağdaş Türk lehçeleri, tarihi Türk lehçeleri, Türk dili ve edebiyatı öğretimi, Türk dili tarihi, söz varlığı gibi dilimizin bütün çalışma alanlarını kapsayan konu başlıkları belirledik. Azerbaycan, Irak, Kazakistan, Arnavutluk, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Rusya, Sırbistan, Ukrayna, Kırgızistan, Türkmenistan, Afganistan, Ürdün gibi ülkelerden ve Türkiye’nin dört bir yanından yüzlerce akademisyen ve araştırmacıyla bu uzun süreç boyunca iletişim halinde olduk. Zorlu sempozyum hazırlık sürecinin sonunda bugün başlayacağımız programımızda; yurt içi ve yurt dışındaki önemli üniversitelerden değerli bilim insanlarının oluşturduğu 200’e yakın bilim kurulu üyesi ve 70 hakem kurulu üyesi ile 78 oturumda 376 yazar tarafından 312 bildirinin sunumu yapılacak, bildirilerin sunumları 'ustalara saygı' düşüncesi ile Osman Nedim Tuna, Semih Tezcan, Hasan Eren, Muharrem Ergin, Wılhelm Radloff, Nicholas Poppe, Mehmet Fuat Köprülü, Talat Tekin, Ahmet Caferoğlu, Reşit Rahmeti Arat, Doğan Aksan’ın isimlerinin verildiği salonlarda olacaktır."

Erdem, 9. Dünya Dili Türkçe Sempozyumu fikri oluştuğu günden itibaren ilgilerini, desteklerini eksik etmeyen başta Rektör Prof. Dr. Ahmet Kızılay’a, Türk Dil Kurumuna, Malatya Büyükşehir Belediyesine, Yeşilyurt Belediyesine, Pegem Akademi Yayınlarına, Yunus Emre Enstitüsüne ve TİKA’ya düzenleme kurulu adına teşekkür etti.

Sempozyum Onursal Başkanı Başkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdurrahman Güzel de Türkiye'nin en büyük ve güzel şehirlerinden birisi olan Malatya'da 9. Uluslararası Dünya Dili Türkçe Sempozyumunun yapılmış olmasının onur verici olduğunu söyledi.

"Türkçe Bambaşka Bir Dildir"

Sempozyumun düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür eden Güzel, "Bildiğiniz gibi biz 2 bin 250 yıl evvelinden tespit ettiğimiz bazı belgelerle Türkçe'nin varlığını, ama rahmetli Aydın Sayılı’ya göre de bir bilim dili olan Türkçe'nin 5 bin yıl evveline kadar gittiğini görüyoruz. Sevgili gençler, ben bir Türkçe aşığıyım, ben Türkçe'nin cennet dili olduğunu bilen veya cennet dili olduğunu kabul eden birisiyim ve öyle bir dil ki bu, bu dille nereye giderseniz gidin dünyanın dört bir köşesinde her yerde Türkçe'yi konuşabilirsiniz. Türkçe bambaşka bir dildir. Türkçe'ye sahip çıkın. Ben tarihini burada verecek değilim, sadece bir teşekkür etmek için geldim. Hepinize Türkçe'ye karşı gösterdiğiniz sevgiden alakadan dolayı çok teşekkür ediyorum" ifadelerini kullandı.

İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Kızılay da Türkiye'yi bir millet halinde koruyan, birbirine kenetleyen en önemli gücün dil olduğunu belirterek, "Dilini yitiren uluslar millet olma bilinçlerini yitirmeye mahkumdurlar. Dili olmayanın milleti de yoktur. Dil bozulduğunda o milletin dağılması kaçınılmazdır. Nihat Sami Banarlı'nın ifadesiyle 'bizim dilimiz bir imparatorluk dilidir. Her dil imparatorluk dili olamaz. Çünkü her millet bir imparatorluk kuramaz.' Türk milleti olarak bin yılları aşan bir devlet geleneğinde söz edebiliyorsak bunu köklü ve kadim bir dil olan Türkçemize borçluyuz" şeklinde konuştu.

"Günümüzde İşgaller Artık Kültür Emperyalizmi İle Yapılmaktadır"

Kültürlere ve medeniyetlere saldırıların ilk önce dile saldırıyla başladığına dikkati çeken Rektör Kızılay, şunları kaydetti:

"Dil korunmadığında diğer bütün değerleri korumak güçleşir. Günümüz dünyasında işgaller artık kültür emperyalizmi ile yapılmaktadır. Yayılmacı anlayışla çalışan milletler, diğer toplumlara kendi dillerinin ve kültürlerinin değerlerini aşılamaktadırlar. Bu noktada özellikle çocuklarımızı ve gençlerimizi Türkçemiz konusunda bilinçlendirmemiz büyük önem arz etmektedir. Hem millet olarak kendi içimizdeki problemleri çözebilmemiz hem de uluslararası arenada güçlü bir devlet olduğumuzu gösterebilmemiz, öncelikle dilimizi doğru şekilde kullanabilmekten geçmektedir. Çinli bilge Konfüçyüs'e bir ülkenin yönetimini ele alsaydın ilk olarak ne yapardın diye sorarlar. O da oldukça manidar bir cevap vererek 'ilk önce dilini gözden geçirirdim' diyor. Çünkü dil kusurluysa sözcükler düşünceyi iyi ifade etmez. Düşünce iyi ifade edilmezse görevler ve hizmetler gereği gibi yapılamaz. Adet, kural ve kültür bozulur, adalet yanlış yollara sapar. Adalet yoldan çıkarsa halk ne yapacağını bilemez. İşte bu yüzden hiçbir şey dil kadar önemli değildir."

"Çocuklarımıza Kendi Dilleriyle Düşünmeyi ve Üretmeyi Öğretmemiz Gerekmektedir"

Rektör Kızılay, dilin durağan bir yapıya sahip olmadığını ifade ederek, "Kültürün bir parçası olan dilin değişen dünya şartlarından etkilenmesi doğaldır. Önemli olan dildeki yeniliklerin ve değişimlerin dilin kurallarına uygun şekilde yapılmasıdır. Zengin bir söz varlığına sahip Türkçemiz konuşma, edebiyat ve bilim için yeteri kadar sözcüğe sahiptir. 600 bini aşan söz varlığına sahip Türkçemizin fakir bir dil olduğu iddiasında bulunanların iyi niyetinden şüphe etmek gerekir. Çocuklarımıza kendi dilleriyle düşünmeyi ve üretmeyi öğretmemiz gerekmektedir. Bilimde, sanatta, edebiyatta kendi kavramlarımızla konuşmaya ve anlaşmaya ihtiyacımız var. Eğer kendi dilimizin sözcükleriyle üretim yapmayı öğretemezsek başka milletlerin kavramlarıyla konuşan, başka toplumların terimleriyle dünyayı algılayan insanlara dönüşürüz. Bir dil az sayıda insan tarafından konuşulduğu için değil bilenler o dili konuşmadığı için yok olur" diye konuştu.

2017 yılının Türkçe için güzel çalışmaların yapıldığı bir yıl olduğuna değinen Rektör Kızılay, konuşmasına şöyle devam etti:

"Cumhurbaşkanımızın himayeleriyle 2017 yılı 'Türk Dili Yılı' ilan edildi. Bu vesileyle güzel programlar tertiplendi. İnönü Üniversitesi olarak bizler 'Dünya Dili Türkçe' adı altında bir program düzenlemekten mutluluk duyuyoruz. Program dolayısıyla Türkçemize katkılar sunmuş olan Kaşgarlı Mahmut'u, Yusuf Has Hacip'i, Ali Şir Nevai'yi rahmet anıyoruz. Yunus Emre'den Karacaoğlan'a, Nazım Hikmet'ten Sezai Karakoç'a kadar Türkçemizin bir kültür dili, edebiyat dili olmasına hizmet eden tüm Türkçe sevdalılarını şükran ve minnetle anıyoruz. 2-4 Kasım tarihleri arasında devam edecek programımıza yurt içinden ve yurt dışından çok sayıda bilim insanı katılım gerçekleştirdi. Programımıza katılım gerçekleştiren tüm hocalarımıza teşekkürlerimiz sunuyorum."

TDK Başkanı Prof. Dr. Mustafa S. Karaçalin ise sempozyumun düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür ederek, şöyle konuştu:

"İlhan hocama emeklerinden dolayı teşekkür ediyorum. Bu görünmeyen tarafları göğüslemek, birçok uç dilli ifadeleri olgunlukla karşılayıp sempozyumu başarmak yapanlar bilir kolay bir iş değil. Bu bir başarıdır. Başlattık, devam ettiğini görmek, meyvelerini görmek büyük bir gençlik dinçlik kaynağıdır. Abdurrahman hocamız bu konuda içimizde en mesut bahtiyar olandır. Çünkü bu sempozyumu kendileri başlattı.  Devam etmesinden kendisi kadar bizde memnunuz. Geçen sene olmadığından dert yandı. Her sene olursa belki bir erime durgunluk olabilir, bilgi tekrarına gidebilir. Arada mesafe olması ve hasretle gözlenmesi iyi olur, olumlu görmek lazım. Osman Nedim Tuna, bu sempozyumun en güzel tarafı öğrencileri ağzından Osman Nedim Tuna Hocamızın hayırla yad edilmesi. Bu sempozyumun tekrarları ve benzerleri her yerde oluyor ama bu kısa bilgi her yerde olmaz. Kimsede bu kısa filmi ısmarlamaz bu kendiliğinden gelişen bir şeydir. Hep hayırla yad etmek güzel bir şeydir."

Sempozyum kapsamında yapılan panelde konuşan Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Leyla Karahan, Türkçe'nin bir dünya dili olduğunu ifade ederek, "Türkçe için kullandığımız bu dünya dili sözü acaba bir isteğin bir arzunun ifadesi mi? Bir hayalin ifadesi mi? Yoksa gerçeğimi yansıtıyor. Bazıları için bu söz abartma bir söz olarak değerlendirilebilir. Türkçe'yi iyi tanımayanlar Türkçe'nin zenginliğinden habersiz olanlar, dilin tarihi ve coğrafi gelişimini bilmeyenler, farkında olmayanlar bugün dünyada Türkçe öğrenmeye olan rağbeti bilmeyenler için belki de bu söz abartılı bir söz olabilir. Ama gerçek böyle değil. Gerçekleri bilmeden, bilgi sahibi olmadan ulaşmak mümkün değil. Onun için biraz tarihimize bakmak Türkçe'nin özelliklerini tanımak, dünyaya yüzümüzü çevirerek Türkçe öğrenmeye olan rağbeti görmek bence yeterlidir. Bir dil dünya dili nasıl olur, bir dilin dünya dili olmasın da öncelikle siyasi, askeri, ekonomik ve teknolojik gücün çok önemli bir rolü vardır" şeklinde konuştu.

Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın ise bölgelerin söz varlığının son derece ilgi çekici olduğunu belirterek, "Bu söz varlığı içerisinde elbette Türkçe kökenli sözler büyük bir çoğunluğu oluşturuyor" dedi.

Konuşmaların ardından Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Nusret Akpolat TDK Başkanı Prof. Dr. Mustafa S. Kaçalin'e, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Abdulkadir Baharçiçek Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Leyla Karahan'a, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. İbrahim Türkmen Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın'a, Rektör Danışmanı ve Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı Doç. Dr. İlhan Erdem ise Sempozyum Onursal Başkanı Başkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdurrahman Güzel' çeşitli hediyeler verdi.

Sempozyum 4 Kasım'da sona erecek.

Haber: Mizgin ŞENGÜL-Onur COŞKUN 

Önceki ve Sonraki Haberler
Bunlar da İlginizi Çekebilir