Bahar ayının gelmesi ile birlikte birçok kişide başta yorgunluk ve halsizlik gibi belirtiler ortaya çıkıyor. Bu durum ise konsantrasyon eksikliği, baş, eklem, kas ağrısı, unutkanlık ve psikiyatrik bozukluklara kadar yol açabiliyor.
Bahar yorgunluğunun önüne geçilmesi adına bazı tavsiyelerde bulunan Uzman Diyetisyen Dilara Yıldız, bu durumun kişinin iş performansını, özel hayatını ve sosyal yaşantısını da olumsuz etkilediğini söyledi. Yorgunluğun sebeplerinin mutlaka araştırılması gerektiğini dile getiren Yıldız, “Gerekirse uzman kişi tarafından uygun kontrollerden geçilmelidir. Yorgunluktan kurtulmak için aslında kendimize dikkat etmemiz gerekiyor. Kaliteli bir yaşam tarzı ile yorgunluk devre dışı bırakılabilir” ifadelerine yer verdi.
Bahar yorgunluğundan kurtulmak için bazı uyarılarda bulunan Yıldız, en başta her sabah erkenden kalkılmasının alışkanlık haline getirilmesini istedi. Su ile güne başlanılması gerektiğini de kaydeden Yıldız, “Çünkü aç karnına içilen su metabolizmayı canlandıracak, kan dolaşımını hızlandıracak ve kendimizi daha zinde hissetmemizi sağlayacaktır” şeklinde konuştu.
Diyetisyen Yıldız tavsiyelerde bulunarak, “Mutlaka kahvaltı yapmalıyız. Kahvaltı günün en önemli öğünü niteliğindedir. Proteinden zengin bir kahvaltı, tokluk hissi sağlamada ve gün içindeki enerjimizi yüksek tutmada oldukça önemli bir yere sahiptir. Enerji kaynağımız olan karbonhidratlara beslenmemizde mutlaka yer vermeliyiz. Tam buğday unundan ekmek, tahıllar, meyve ve kuru baklagilleri tüketmeye özen göstermeliyiz. Ağır yemeklerden kaçınmalıyız. Daha hafif, bizlere rahatsızlık hissi vermeyecek gıdalarla beslenmeyi alışkanlık haline getirmeliyiz. Doğru zamanlarda doğru besinlerin seçimi enerjimizi artıracaktır. Özellikle akşam yemeklerimize bu açıdan daha çok dikkat etmeliyiz. Salata, yoğurt, çorba ve 1-2 dilim ekmekten oluşan akşam yemeği midemizi rahatlatacak, kendimizi daha hafif hissetmemizi sağlayacaktır. Aşırı yemek yemeyi bir an önce terk etmeli, midemizi tıka basa doldurmamalıyız. Yemeklerimizi yavaş yavaş, iyice çiğneyerek tüketmeye gayret etmeliyiz. Çünkü beynimizden mideye tokluk hissinin gitmesi yaklaşık 20 dakika sürer. Hızlı yediğimizde 20 dakika içerisinde gereğinden fazla yemek yiyerek ölçüyü kaçırmış olacağız. Bunu engellemek için yemeklerimizi sakin bir şekilde, lokmalarımızı en az 15 kere çiğneyerek yemeye çalışmalıyız. Böylece daha az tüketmiş olup yemeklerden sonraki üzerimize ağırlık çökmesinin önüne geçmiş olacağız. Vitamin ve mineraller açısından zengin besinlerle beslenmeli, tabletler yerine doğal yollardan eksiğimizi kapatmaya çalışmalıyız. Taze meyve ve sebze tüketimi oldukça önemli. Bütün besinleri mevsiminde tüketmek en doğrusudur. Besinlerden maksimum yarar sağlayabilmek için özellikle sebze ve meyveleri mevsiminde tüketmeliyiz. Aşırı çay, kahve, alkol sigara tüketiminden kaçınmalıyız. Vücudumuz bir süre sonra bunlara bağımlı hale geleceğinden, tüketmediğimiz zamanlarda halsizlik, huzursuzluk gibi belirtiler görülecektir. O nedenle tükettiğimiz kafeinli içeceklerin miktarına dikkat etmeliyiz. Su içmeyi ihmal etmemeliyiz. Su sayesinde bedenimiz toksinlerden arınacak, bütün organlarımız görevini tam olarak yerine getirecek ve metabolizmamız canlanacaktır. Günde en az 8 bardak ( ort: 1.5-2 lt ) su tüketmeyi alışkanlık haline getirmekte yarar var. Kişiye ve ihtiyaca göre bu miktar daha fazla olabilir.
Tuzu ve yağı kısıtlı miktarda kullanmalıyız. Egzersiz yapmayı yaşam tarzı haline getirmeliyiz. Günlük en az 30 dakika kadar hareketli olmaya çalışmalıyız. Örneğin günlük yarım saat orta tempoda yürüyüş ile başlayabiliriz. Uyku düzenimize dikkat etmeli, uykusuzluğun yorgunluğun en önemli sebeplerinden biri olduğunu unutmamalıyız. Ancak fazla uyumak da bizi dinlendirmeyecektir. O nedenle her gün 7-8 saatlik uyku düzenimiz daha enerjik olmamızı sağlayacaktır. Karamsar duygulardan uzaklaşmalı, hayata daha optimist yaklaşmalıyız. Kısacası, beslenmemize dikkat etmeli, daha aktif, daha pozitif olmalı, düzenli uyumalıyız” diye konuştu.