Leyla Keleş

Leyla Keleş

Yavuz Sultan Selim Han

Leyla Keleş (Malatya Gerçek Haber)

  

At sırtında geçen bir ömür...
 
Adı anıldığında dahi içim ürperir.
 

 

Hayatı, tahta çıkışı, sekiz yılda iki buçuk katına çıkardığı Osmanlı toprakları, Hicazı fethi, bu fetih ile halifeliğin Osmanlı'ya geçişini sağlamış olması, Sina çölünü yaya olarak geçişi, Anadolu'daki şii ayaklanmalarına karşı duruşu, süse, makama ve şöhrete prim vermeyişi, en çok da şiirleri...
 

 

Onunla ilgili bütün bu saydıklarımı hiç okumamış olsam ve onun hakkında bir tek; bir cariye ile yaşadığı"derdi olan neylesin?" hikayesini biliyor olsam dahi ona aşık olurdum. Ancak ona dair bildiklerim, benim ona olan aşkımı yıllar içinde perçinledikçe perçinledi.
 

 

Aslında ona olan zaafımın lise yıllarında bir arkadaşımın ona olan muhabbetinden başladığını itiraf etmeliyim. Yavuz Sultan Selim Han'dan etkilenmemek, onun hayatını okuyup ona hayran olmamak mümkün mü bilemiyorum. Onu sevmeyenleri onu tanımamakla suçlamayı sevginin doğası gereği normal buluyorum. Çünkü yıllarca Yavuz Sultan Selim Han için masum halkı özellikle de alevileri katletti gibi ucuz iddiaları bizlere tarih diye okuttular. Oysa Yavuz Sultan Selim Han'ın mücadelesi, İran şiilerine ve şiilere ayak uyduran isyancılara karşıdır. Şimdi, bu devirde oturdukları yerden ona çamur atanlar bilmezler ki o, ilme verdiği kıymetten hocasının atının nallarından kaftanına sıçrayan çamurları şeref sayıp kabri üzerine örtülmesini vasiyet edecek kadar ince düşünen bir padişahtır. Çamur atanlar hiç bilmezler ki "Güneş balçıkla sıvanmaz"...
 

 

İran şeriatını İslam zannedip biz müslümanları cehaletle, geri kalmışlıkla suçlayanlar ve "Atatürk olmasaydı..." gibi cümlelerle bizim tarihimizdeki başarıları yüzyıla hapsetmeye çalışanlar bilsin ki eğer Yavuz Sultan Selin Han olmasaydı şuan İran'a dönmüştük ve şiiliği din diye yaşıyorduk.Gerçi dikkatli bakıldığında aslında İran zihniyetine sahip olan bu güruhun asıl problemi hakikatledir; İslam'ladır. Bozulmuş, yozlaşmış ve özünü kaybetmiş bir din olgusunu zaten özümsemiş olanlar Yavuz'u katiyen sevmezler, sevemezler, çünkü o ne yaptıysa İslam'a hizmet etmek için yapmıştır ve Allah da ona, cuma hutbesinde imamın deyimiyle " Hakim ül Haremeyn" kendisinin imamı düzelttiği ifade ile "Hadim ül Haremeyn" makamını nasip etmiştir. O, imanı ile Sina çölünü aşmış, zaferleri ile İslam'a hizmet etmiş ve şanı ile "şahım" diyenleri muma çevirmiş bir dehadır.
 

 

Hem Allah aşkına şu sanata malik bir şairin durup dururken insan katledeceğine yüreğiniz inanıyor mu?
“Sanma şâhım / herkesi sen / sadıkâne / yâr olur
Herkesi sen / dost mu sandın / belki ol / ağyâr olur
Sadıkâne / belki ol / cihanda / serdâr olur
Yâr olur / ağyâr olur / serdâr olur / dîdâr olur”
 

 

Benim yüreğim inanmıyor ve biliyorum ki Selimînin divanında daha nice ince düşüncenin sanat sanat kıvrıldığı bir zerafet, bir naiflik ve insaniyet mevcut. Şahlara inat ben daima, Sultanlara murad diliyorum. Rabbim ahiretini cennet eylesin. Bu dünyada nasip ettiği gibi cennetinde de ona taht nasip etsin. Bu aşığına da onun meclisinde onunla sohbet edip ona komşu olacak baht nasip etsin.
 

 

Ve ben onun için her daim diyorum ki ;
YAVUZ'u anlamak için SELİMÎ 'yi okuyun o zaman zaten
gönlünüzün SULTAN'ı olur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Leyla Keleş Arşivi

Namaz

22 Temmuz 2021 Perşembe 12:29