Hikmetli bir söz duyarsak, nükteli veya hicveden, ‘Arif olun’ derdi dedem. Birçok farkındalık oluşmuştur bu sayede hayatımızda.
Arif olmayı hatırlattı ilimize gelen değerli yazar Fahri Tuna da. Çalışkan naif bir ruha sahip o. Kendini huysuz bir adam gibi tarifi mütevazılığından. Ceketini yanlış ilikleyen yaşlı biri olarak gösterir de kendini, bahsetmez sık sık düzenlediği onlarca şiir ve öykü akşamlarından. Düzenlerken/düzeltirken nice şeyi, ‘ceketini varsın yanlış iliklesin’ dedim onlarca yazar şair düşünür. Düşünürken, ülkesini dert edinirken neslini, unutuversin kendini n’olurdu ki. Bu aşkın heyecanın dalgasında saçların düzeninin bozulması gibiydi. Kuruturdu elbet esecek ılık rüzgârlar, nice fırtınalara kurbandı oysa nice ilikli ceketliler!
Balkanları avucunun içi gibi bilişi oraları hissettirdi bize; Silistre’de Kur’an öğrettiği için defalarca tutuklanan ve Bulgar polisin ’Allah yok de, kurtul teyze’ sözünü duyduk ondan. Ve Remziye Teyze’nin manidar cevabıyla özümüzde öz kaynadı: ‘Ben yok desem de var yavrum’ cevabında gittik o illere. Tarihe şahit olduk. Asil yüreklere şahit olduk. Nice insanla köprü kurduğunu, medeniyetimizin ruhunu içimizi titreterek anlatıyordu.
İnsan insan /köy köy yüreğini, yürekleri nasıl genişlettiğini anlarsınız konuşurken dinlerken. Statüsünü bir kenara bırakarak ulaşmış nicesine. İnsan olma erdemini şükür vefa fedakârlık ile süsleyen örnek bir ağabey o.
Fahri Tuna bir portre yazarı. Yüzdeki her çizgide yaşanmışlıkları yazar da okuruz ince ince/ incitmeden inci sözler deminde. ‘Yaşa’yan Portreler’ kitabı örnek bu konu da. Yaşarken yandığına inandığı nice güzel insanla hemhal eyledi bizi. Necip Tosun’dan Cahit Koytak’a, Nurullah Genç’ten, Şakir Kurtulmuş’a… nice öz yürek. Arif olmayı hatırlattı dedim ya.
İlimizde onun bilgi ve tecrübesi ile buluşacak gençlerle beni de buluşturdu bir anda. Şaşkınlık duyduğum vakitte ise ‘şehirler bilmezler sahip olduklarını’ diyordu.
Gerek öğrencilerle buluşurken, gerek istişare ederken anladım ki heyecanın yaşı yok. Dert edindiğimiz hususta rabbimiz yeteneklerle destekliyordu. Biz gülen gözlerdeki ışıltıyı gördük. Biz onların bize nasıl yüreklerini açabildiklerine şahit olduk. Biz gördük ki gençlerin, çocukların bizimle olmaya çok ihtiyacı var.
Ve Fahri Tuna gibi emekli olsa da yüreği genç olanlara ihtiyacımız var. Biz Arif olduk. Çoğaltmalı…
Arif olmayı hatırlattı ilimize gelen değerli yazar Fahri Tuna da. Çalışkan naif bir ruha sahip o. Kendini huysuz bir adam gibi tarifi mütevazılığından. Ceketini yanlış ilikleyen yaşlı biri olarak gösterir de kendini, bahsetmez sık sık düzenlediği onlarca şiir ve öykü akşamlarından. Düzenlerken/düzeltirken nice şeyi, ‘ceketini varsın yanlış iliklesin’ dedim onlarca yazar şair düşünür. Düşünürken, ülkesini dert edinirken neslini, unutuversin kendini n’olurdu ki. Bu aşkın heyecanın dalgasında saçların düzeninin bozulması gibiydi. Kuruturdu elbet esecek ılık rüzgârlar, nice fırtınalara kurbandı oysa nice ilikli ceketliler!
Balkanları avucunun içi gibi bilişi oraları hissettirdi bize; Silistre’de Kur’an öğrettiği için defalarca tutuklanan ve Bulgar polisin ’Allah yok de, kurtul teyze’ sözünü duyduk ondan. Ve Remziye Teyze’nin manidar cevabıyla özümüzde öz kaynadı: ‘Ben yok desem de var yavrum’ cevabında gittik o illere. Tarihe şahit olduk. Asil yüreklere şahit olduk. Nice insanla köprü kurduğunu, medeniyetimizin ruhunu içimizi titreterek anlatıyordu.
İnsan insan /köy köy yüreğini, yürekleri nasıl genişlettiğini anlarsınız konuşurken dinlerken. Statüsünü bir kenara bırakarak ulaşmış nicesine. İnsan olma erdemini şükür vefa fedakârlık ile süsleyen örnek bir ağabey o.
Fahri Tuna bir portre yazarı. Yüzdeki her çizgide yaşanmışlıkları yazar da okuruz ince ince/ incitmeden inci sözler deminde. ‘Yaşa’yan Portreler’ kitabı örnek bu konu da. Yaşarken yandığına inandığı nice güzel insanla hemhal eyledi bizi. Necip Tosun’dan Cahit Koytak’a, Nurullah Genç’ten, Şakir Kurtulmuş’a… nice öz yürek. Arif olmayı hatırlattı dedim ya.
İlimizde onun bilgi ve tecrübesi ile buluşacak gençlerle beni de buluşturdu bir anda. Şaşkınlık duyduğum vakitte ise ‘şehirler bilmezler sahip olduklarını’ diyordu.
Gerek öğrencilerle buluşurken, gerek istişare ederken anladım ki heyecanın yaşı yok. Dert edindiğimiz hususta rabbimiz yeteneklerle destekliyordu. Biz gülen gözlerdeki ışıltıyı gördük. Biz onların bize nasıl yüreklerini açabildiklerine şahit olduk. Biz gördük ki gençlerin, çocukların bizimle olmaya çok ihtiyacı var.
Ve Fahri Tuna gibi emekli olsa da yüreği genç olanlara ihtiyacımız var. Biz Arif olduk. Çoğaltmalı…