Gümüş, yaptığı yazılı açıklamada 2017 yılının dünyada oluşan konjonktürel ortam, bölgede yaşanan siyasi krizler ve insani dramlar açısından zor bir yıl olarak kayıtlara geçtiğini belirtti. Türkiye’ye direk etki eden bölgesel sorunlar ve döviz kurlarındaki ani yükselişin ekonomiyi ciddi anlamda etkilediğini ifade eden Gümüş, “Hükümetin yaşanan gelişmelere müdahale etmek amacıyla savunma sanayi ve otomotiv sektöründe yerel katma değerli üretim yapısına ağırlık vererek birbiri ardına açıklanan reform ve teşvik paketleri ile küresel ekonomik yavaşlamaya karşı 2023 hedeflerine ulaşma konusunda önemli adımları hayata geçirdi” dedi.
2017 yılında ülkelerin küresel ekonomik darboğaza girmiş olmasına rağmen, Türkiye ekonomisinin son çeyrekte beklentilerin üzerinde yüzde 11.1 oranında büyüdüğünü ifade eden Gümüş, açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Yakalanan bu büyüme trendinin ardından iş dünyasının yüzde 5,0 olan 2018, 2019 yılları büyüme beklentisi yüzde 5,5 olarak revize edildi. İş dünyasının bu beklentisinde en büyük etken, baz etkisinin yanında KGF destekleri, rekor imalat sanayi ciroları, 3. çeyrek dış ticaret rakamları ve 1 buçuk milyona yaklaşan istihdamdaki artış verileri oldu. Bu veriler ışığında 2017 yılı genel büyüme beklentilerinin de yüzde 6-7 olarak gerçekleşeceği öngörülmektedir. KOBİ’lerin ticari hayatta karşılaştığı problemlerin belki de en büyüğü uygun maliyetli finansa erişimde yaşanan zorluklardır. Bu noktada finans ve yatırım açısından baktığımızda; faizlerin 2017’de de yüksek seviyelerde seyrettiği görülmektedir. Bu konuda iş dünyası olarak bizler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın faizlerin istenen seviyelere gerilemediğini belirten açıklamalarına büyük önem veriyoruz. Yatırımların ve üretimin artması ayrıca fiyatların da istikrarlı hale gelebilmesi için faizlerin düşmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Türkiye son yıllarda küresel ekonomik daralmaya rağmen değişim ve dönüşüm süreci içerisine girmiş olsa da 2023 hedefleri için firmalarımızın henüz bu değişime ayak uyduramadıklarını görmekteyiz. 2017 yılında yeni pazarlar, Endüstri 4.0, E-ihracat terimleri sürekli gündemdeydi. 2018 yılında ise özellikle KOBİ’lerimizin bu gündemleri iş hayatına adapte etmek zorunda oldukları ortaya çıkmaktadır. Dünyada önü alınamayan bir şekilde tüketim artarken bu ihtiyacı karşılamak amacıyla üretimin de sürekli arttığını gözlemlemekteyiz. Bu durum, küresel sistemdeki rekabet şartları için kendi iç dinamiklerimizin de hazır olması gerektiğini gözler önüne sermektedir. Daralan dış ticaret, dolardaki dalgalanmalar; yeni ve yüksek katma değerli üretimi olmayan ülkeleri ekonomik dar boğaza sokmaktadır. Küresel sistemdeki bu rekabet şartları da, yükte hafif pahada ağır üretimin ne kadar önemli olduğunu bizlere göstermektedir. Bu şekilde yenilikçiliğe dönük ekonomi politikaları olmadan uluslararası rekabette avantaj sağlamamız mümkün görünmemektedir. Firmalarımızın; üretim ve ticaret altyapı olanaklarını teknolojik olarak yeniden dizayn etmeleri gerekmektedir. Bilgi ve üretim öyle hızlı gelişmektedir ki günün bilgisini üreten değil geleceğin bilgisini bu günden tasarlayanlar kazanacaktır.”