Masumiyetin adı çocuk,
Yüzlerindeki berraklıktan,
Gözlerindeki ışıktan
kırpıp kırpıp maske yapıyorum kendime…
Çirkinlere batmamak için çabalayan bedenlerimize,
Bir tutam şefkat, bir tutam sevgi ve sadakat sürebilsin diye…
GAZ LAMBASI
Çocukken elektrikler kesilirdi sıkça. Ve biz gaz lambası eşliğinde duvarda gölge oyunları oynardık. Benzettiğimiz hayvanların kulaklarını kanatlarını oynattıkça mutluluğun en koyusunu yaşardık.
Onu söndürmek bile bile yarıştı. Uyumadan evvel lambanın sırça dünyasına üflemekle bizim dünyamıza üflemek aynı şeydi. Sevinç neşe üflenirdi. İçe akan cümleler...
Dudak kıvrımımızda kalan tebessümün karanlıktan haberi yoktu. Biz duvarda oluşan kartalın kanadında çoktan gitmiştik uyku âlemine...
Yokluğun bilinmediği bir zaman diliminde ne çok zengin varmış işte. Gaz lambası olan /duvarları olan/ evinde çocuk cıvıltısı aynı odadan yükselen...
Ayaklarımızı ısıtan tuğla taşından yüreğimize inşa edilen evlerin görkemi villaları kıskandırırdı...
Ah çocukluk...
Ah çocuklar! Elime sarıp çocukluğumu yeniden açma şansım olsaydı upuzun uzatırdım işte önünüze. Uzansa idik o kış gecelerine beraber, mutluluğu kol kola diz dize yakalarken patik ören ninemizi heyecanla bekleyişimizi şahit kılabilseydim size...
Ama bulursanız bir gaz lambası üfleyin sırça fanustan... Belki kurtulur hayalleriniz sıkıştırılmış bir avuç oyun parkından
...
Nilüfer Zontul AKTAŞ