Hasan YAĞMUR (Malatya Gerçek Haber)
Avrupalı devletler 1648 yılında Westphalia Antlaşmasıyla en kanlı savaşları sona erdirdiler.Bu barış antlaşması, uluslar arası alanda devletlerin egemenliğini ve eşitliğini sarsılamaz vazgeçilmez bir temel haline getirmiştir.Bu antlaşmadan sonraki süreçlerde çok uluslu imparatorluklar birer birer çökmüş ve çok sayıda ulus-devlet ortaya çıkmıştır.Özellikle 1789’daki Fransız ihtilali ile birlikte yeni bir sistem oluşmuş egemenlik, eşitlik ilkesi etrafında yeniden oluşan bu sistemde ana temayı milletlerin güvenlik sorunları oluşturmuş ve egemen devletler arasında çeşitli örgütler kurulmuştur.
Tüm bu güvenlik arayışlarına rağmen gelişen süreçte Birinci Dünya Savaşı’nın ortaya çıkışı engellenememiştir. Dünya üzerindeki güç sahibi egemen devletlerin rekabeti, güç peşinde koşma stratejisi ile meydana gelen gerginlikler Avrupa’yı 1914 yılında amansız bir savaşa sürüklemiş, milyonlarca insanın öldüğü, milyonlarcasının evsiz, barksız kaldığı birinci dünya savaşı yaşanmıştır.
Birinci dünya savaşından sonra ortaya çıkan ve 1939’dan 1945’e kadar süren İkinci dünya savaşı sonrasında savaşın galibi olan devletler İki dünya savaşının ardından yaşanan insan hakları ihlalleriyle büyük insan kayıpları olduğu ve savaşlarda kaybedenin yalnızca insanlık (Hıristiyan ve Yahudiler) olduğu kanaatine vardılar, güya dünya barışını ve güvenliğini korumak ve uluslar arasında toplumsal kültürel işbirliği oluşturmak anlayışıyla 51 üye devlet ile 1945 yılında Birleşmiş Milletler Örgütünü kurdular.
Bu devletler daha sonra gerçek bir demokrasinin temellerini oluşturduğunu varsaydıkları Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi(AHİS) ni 1950’de imzalayıp, bireyin özgürlüğüne, siyasi özgürlüğe ve hukukun üstünlüğüne bağlılıklarını belirttiler.İlerleyen süreçte bu oluşumlar uygulamalarıyla kendi aralarında birlik ve beraberliği kalıcı bir hale getirirken, Müslümanlar arasında fitne,fesat ve zulüm meydana getirdiler.
Uzak değil daha yakın bir gelecekte AB ve ABD tarafından temcit pilavı gibi sürekli gündemimize getirilen Yeni Dünya Düzeni diye bir kavramı hatırlar mısınız? Bugünlerde bu terim neden bu kadar sık kullanılmıyor.Hıristiyan ve Yahudi milletlerin fantezisi olarak gelişen bu kavram Müslüman memleketlerde fitne ateşini körükleyip, bu milletleri birbirine düşürüp zamanı gelince de ele geçirmek üzere kurgulanmış ve bu beldelerde şantiye çalışmalarına başlamışlardı.
Türkiye’de de daha önce görev yapan kukla yönetimler şahsi gelecekleri için batıdan gelecek emirleri hazır ol pozisyonunda karşılıyorlardı. Memleketimizde sayısız vatan evladının öldüğü sağ, sol olayları, yakılmaya çalışılan alevi- Sünni ateşi, Türk- Kürt çatışmalarının bedelleri ağır oldu.AK Parti iktidarıyla birlikte Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tüm bu senaryoları bozdu.Batılılar bu durum karşısında şaşkına dönüp, Türkiye’yi zehrini sakladıkları tatlı bir dille uyarmaya çalıştılar sökmedi,halen tehdit şantaj ve oyunlarla hizaya getirmeye çalışıyorlar.Kendi içlerinde itiraf ettikleri ve kabullenmekte zorlandıkları Türkiye’nin Ak Parti iktidarıyla artık Osmanlı ruhunu yakalamasıydı.
Yaşadığımız gezi olayları,17 ve 25 Aralık senaryoları Türkiye’yi hizaya getirme çabalarından başka bir şey değildi.Bu oyunlarda ters döndü, basiretli milletimiz oyuna gelmedi ve onların heveslerini kursaklarında bıraktı.Zulüm sadece Türkiye ile sınırlı değildi. Mısır’da yaşanan binlerce insanın şehit olduğu darbe, kan gölüne çevrilen, çoğunluğunu kadın ve çocukların oluşturduğu 300 bine yakın insanın can verdiği, 600 bin çocuğun yetim kaldığı, milyonlarcasının can korkusundan muhacir olduğu Suriye…
Dönemin ABD başkanı George W. Buch’un Tanrı'nın kendisine Saddam'ı devirerek Irak'ı baskıdan kurtaracağına yönelik ilham verdiğini söyleyerek, Irak'ı Özgürleştirme Operasyonu ile işgal edip yakıp yıktığı, binlerce insanı öldürdüğü, binlercesini evsiz barksız bıraktığı defolup gittiği halde yaktığı fitne ateşinin bir türlü sönmediği Irak…
İngilizlerin işgal edip sömürgesi altında aldığı, sonrasında 1948 yılında Yahudi devletini kurdurtarak binlerce kişiyi, çoğunlukla da kadın ve çocukları öldürttüğü Filistin…
Batılılar İslam coğrafyasındaki petrolleri ve diğer ekonomik getirileri olan kaynakları hortumlamak ve bu beldeleri iyice karıştırmak için şimdilerde İŞİD kartını sahneye koydular.Zulmün bir başka yüzünü batının kurdurttuğu terör örgütü El Kaidenin bir uzantısı olan İŞİD ile görüyoruz.Bu örgüt alevi- Sünni fitne ateşinin hiç sönmemesi ve Müslümanları kendi içlerinde yok edip, kırdırtmak için tasarlanmış ağa babaları batıda, içerisinde ajanların cirit attığı bir zulüm örgütüdür.Bu örgüt eliyle zulüm gören yine mazlum Müslümanlar olacaktır.
Yüce Allah;“Onlar müminleri bırakıp kâfirleri dost edinirler. Onların tarafında bir şeref ve kudret mi arıyorlar?Bilsinler ki şeref ve kudret tamamen Allah’a aittir.”(Nisâ: 139) Batının sürekli olarak uyguladığı çifte Standardlar ve İslam beldelerine verdiği zararlar, Müslümanların el ele vererek güçlenmeleri birlik ve beraberlik içerisinde olmaları gerektiğini bir kere daha göstermiştir.