Prof. Dr. Cengiz YAKINCI

Prof. Dr. Cengiz YAKINCI

Anne sütünde cinsiyet ayrımcılığı

Bugün eczacılık fakültesi dördüncü sınıf öğrencisinin yazılı sınavda “başarılı emzirmenin temel kuralları nedir?” sorusuna verdiği cevap şöyle idi:
Kız çocuklarının bir buçuk yaşına, erkek çocukların iki yaşına kadar emzirilmesi gerekir”. Elbette bu cevap karşısında irkildim. Nereden çıktı bu cevap diye düşünürken biraz araştırınca halk arasında böyle bir yanlış inancın olduğunu fark ettim. Toplum kültüründe bunun gerekçesi; "Erkekleri çok emzirilmeli ki aslan gibi olsun, kızları da az emzirilmeli ki nefsi kurusun" düşüncesinin yaygın olması imiş.
       Halk arasında anne sütünün verilmesiyle ilgili başka bir yanlış inanış daha var. O da şu: “Bebek doğduktan sonra anne sütünün üç ezan geçtikten sonra verilmeye başlanması”. Bu inanışın altında yatan toplumsal gerekçeyi bilmiyorum. Ama doğduktan sonra ilk yarım saat içinde emzirilmeyen yeni doğmuş bebeklerin bu yanlış inanıştan zarar göreceğini biliyorum. Anne sütü çok değerlidir ve yararları sayılamayacak kadar çoktur. Bebeğin bu değerli üründen bir an önce, doğar doğmaz yararlanması gerekir.
Eğer bebekler doğar doğmaz ilk yarım saat içinde ve sonrasında 2–3 saat arayla beslenmezlerse kan şekerleri düşer. Kan şekerinin düşmesi beyinde etkiler meydana getirir. Bu ilerde körlüğe bile neden olabilecek bir durumdur.
Anne sütünün gelmediği bazı nadir durumlarda yeni doğmuş bebeğin üç saatten fazla aç kalması kan şekeri düşüklüğüne neden olabilir. Böyle durumlarda annelerin mama vermesi gerekir.
Kısaca şunu söyleyebiliriz: Emzirmedeki yanlış inanışlar bebeklere zarar vermektedir. Bebeklere ilk 6 ay sadece anne sütü verilmeli ve Dünya Sağlık Örgütünün de önerdiği şekilde çocukların erkek kız diye ayırt edilmeden iki yıl emzirilmesi gerekir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Cengiz YAKINCI Arşivi