Nilüfer Zontul Aktaş

Nilüfer Zontul Aktaş

Bırakın Filizler Fidana Dönsün

 DEĞERLİ GERÇEK HABER OKUYUCULARI;

Bundan sonra ben de yazılarımla aranızda olacağım.Kıymetli okul arkadaşım Hasan Yağmur’a yazı yazma azmime olduğu destekten dolayı teşekkür ediyorum..Bazen eğitim bazen aile ve sosyal yaşam bazen de gelişen olaylarla ilgili yazılar yazmaya gayret edeceğim..Umarım gönülden kaleme akanlar hayırlara vesile olur...

BIRAKIN FİLİZLER FİDANA DÖNSÜN

Kendimi uçsuz bucaksız çiçek bahçesinde görüyorum her sabah. Laleler, papatyalar, güller, sümbüller, zambaklar içinde.

Kimi öğrencim lale, kimi papatya, kimi gül, kimisi de sümbül kokusunda. Kuş cennetinde hissediyorum bazen kendimi. Kimi güvercin, kimi bülbül, kimi serçe…

Cıvıl cıvıl ötüşüyorlar etrafımda. “Gaak gaak” dese de bazıları renk katıyor ortama.

Her öğrencide farklı bir sevgi, yetenek, ışık görüyorum. Birbirinden farklı onlarca nefes. Her birindeki ayrı potansiyel, farklı yetenek, ayrı kişilik sınıfımı güzelleştiriyor. Fakire yardımı, özürlüyü kollamayı, çalışkandan örnek almayı, resmi-müziği iyi olandan sanat ruhunu, sportmenden sporu sevmeyi öğreniyor geleceği imar edecek nesil…

Bunları neden anlatma gereği duydum bu yazımda???

Her başarı sadece matematik ya da fen ile midir? Diğer alanda iyi olanlar matematiği yapamıyorlarsa tembel damgası yemek zorunda mıdırlar? Bu konu benim için bir elzem oldu özellikle sene başında.

Yakınımda içi kan ağlayan, üzülen, yıpranan öğrenciler gördüm. Ve onlarla yıpranan aileler…

Seviye sınıfı oluşturmaya bir eğitimci olarak karşı çıkmışımdır hep. İyi öğrencilerin bir sınıfta, zayıf öğrencilerin bir sınıfta eğitim görmeleri adalete ne kadar uygundur? Sayısal dersleri çok iyi olan öğrencilerin velileri de bu duruma karşı çıkmalıdır bence...Güzel şiir okuyan sanat ruhlu bir arkadaşıyla aynı sınıfı paylaşması onun gönül dünyasına neler katacaktır...

Hadi iyileri hazırladın robot misali. Dersi kötü olanları kim motive edecek, kim örnek olacak onlara? Çalışmayı önemsemeyen çocuklar bir arada ise, hedefi yoksa gürültüden patırtıdan başka onlara ne kazandırabilirsiniz? En iyi örneklik; yaşamamızla örnek olmaktır. En etkili nasihatte budur.
Her sınıfta iyiler de, ortalar da, zayıflar da bulunmalıdır ki her birinin faklı ışığı birbirine karışsın, güzel bir mozaik oluşsun.

Tek tip insan toplulukları bir arada mutlu olamazlar.

Kiminin matematiği, kiminin şiir okuma gücü, kiminin sanat anlayışı, kiminin ise şaka yapma potansiyeli tamamlar bu mozaiği.

Hele bir de asansör sistemi ile korkutmak... Bu daha da vahim..Gerçi bu daha çok dershanelerde uygulanan bir yöntem ...

Çocuk, üniversite sınavına hazırlanmak yerine, sevdiği sınıfından düşecek mi, düşmeyecek mi korkusunda. Korkunç bir stres! Kaygı!

Dershanelerde _belki_ dediğimiz bu durumun, okullarda uygulanması çocuklarda nasıl bir ruh hali oluşturur, nasıl bir motivasyon kazandırır düşünmek lazım. Şimdi bu sınıftasın, düşük puan aldın hadi öbür ay diğer sınıfa. Sürekli farklı bir ortam.

Tabi bu durum ilk 10’a giren öğrencileri etkilemiyor. Onları motive adına geriye kalan onlarca öğrenciyi bu adaletsiz yarış içinde bir aşağı bir yukarı stresiyle sınava hazırlamak, eğitimde bir araç olarak nasıl kabul edilebilir, anlamak mümkün değil.

Çocuklar, gençler! Bizim geleceğimiz! Yanlış yaptığımız baskılar! Yanlış izler! Onların frekansını anlamadan yapılan yanlış eğitimler!

Bunların vebalini vicdanında yük hissetmeyecek eğitimcileri de anlamak mümkün değil. “Ben şunun yüzünden okumaktan nefret ettim, ben bunun yüzünden şu dersi sevmedim, onun yüzünden okulu bıraktım.” Ne büyük bir vebal, ne büyük bir kul hakkı diye düşünüyorum.

Değerli eğitimciler, her öğrencinin frekansına uygun, onun kavrayacağı bir eğitim metodu mutlaka vardır. En başta da sevgimizi onlara hissettirmek bir zorunluluktur. Hepsinin ayrı ayrı hassas noktalarıyla beceri ve yeteneklerine göre yetiştirmek gerekir onları. Korkutarak yaptığımız her çalışmanın sonu hüsrandır.

Hasta bir insan ilacı şifa olsun diye kullanır. İlacın yan etkileri faydasından çoksa kullanılmaması tavsiye edilir. Kullandığımız eğitim modellerinin de çocuğa zarardan çok fayda sağlaması gerekir. Biz onları hayata hazırlarken vicdanlarımız rahat olmalıdır. Gururla anabilmelidir çocuk bizi. “Ayşe öğretmen sayesinde ben matematiği sevdim, Mehmet öğretmen sayesinde adamlığı öğrendim” desin. Bir gün gelip bize dua etsin, rahmet okusun. Beddualara, ahlara gark olmamak için öğretmen gibi öğretmen olmak gerekir.

Benim uçsuz bucaksız bir çiçek tarlam var. İçinde rengarenk çiçeklerim, çeşit çeşit cıvıl cıvıl kuşlarım var. Tek renk, tek koku değil, her çeşit.
Ben ve çiçeklerim, kuşlarım o mekanda çok mutluyuz. Güllerimi lalelere, laleleri sümbüllere değişmem. Hepsinden bana akan farklı bir enerji var, benden de onlara akan…

Başarıyı yakalama adına, on tane öğrencinin reklâmını yapma adına, geriye kalan öğrencileri harcamayalım. Onların gönül dünyalarını karartmayalım, motivasyonlarını kırmayalım.

Rengi, sesi, zekâsı, aile yapısı, maddi durumu, kapasitesi ne olursa olsun bunların hepsi bizim çocuklarımız. Biri için diğerlerini feda etmeden, en güzel eğitim modelleriyle onları eğitip, hayata hazırlamak eğitimciler üzerine düşen bir borçtur. Farklı renkleri, sesleri, desenleri akıllıca dans ettirmesini bilir iyi bir eğitimci.

Umarız yeni kullanacağımız(4+4) eğitim modeli öğrencilerimizin hayata hazırlamamızda, onlara ufuklar açar. Eğitimde fırsat eşitliği sağlayabilecek bir yöntem olur.

Unutmayalım ki gelecek, iyi nesillerle imar olur. Bunda da en büyük etkenlerden birisi eğitimdir

& Sağlıcakla&…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Nilüfer Zontul Aktaş Arşivi