Mehmet Emin YAĞMUR

Mehmet Emin YAĞMUR

Eğitim Ve Öğretime Başlarken

Uzun sayılacak bir yaz tatilinin ardından öğrenciler ve öğretmenler yeni eğitim ve öğretim yılına başlıyorlar. Rabbimiz hayırlı ve uğurlu eylesin. Yeni ders yılımız milletimizin geleceğini aydınlık etme adına atılan ve atılması gerekenlerin hayırlara vesile kılmasını kâinatın ve mevcudatın sahibi olan Yüce Mevla’mızdan niyazlar ederiz.

Yeni ders yılında ebeveyn olarak eğitimden beklentilerimiz nelerdir. Nasıl bir eğitim ve öğretim bizi ve çocuklarımızı ıslah eder. Yazımızı bu konularda şekillendirmeye gayret göstereceğiz.
 
Kesintisiz eğitim yasasıyla orta kısmı kapatılan, katsayı zulmüyle de üniversiteye girmeleri büyük ölçüde engellenen İmam Hatip Liselilerin, 4+4+4 düzenlemesiyle yeniden açılmış olması, Kur’an-ı Kerim, Siyer-i Nebi ve Temel İslami Derslerinin tercihli olmasını yeterli görmesek de onlarla ilgili olarak da anne ve babaların mutlaka yavrularımızın bu dersleri almaları yönünde özel gayret göstermeleri gerekmektedir. Zira ortam, durum ve zaman bu meseleye çok ilgi ve alaka göstermemizi zaruri kılmaktadır. Fırsatları ve imkânları çok iyi değerlendirmeliyiz.

Eğitim, insan üzerinde bir tasarruftur. İslam dışında her sistem, bu tasarrufu kendi çıkar ve menfaatini korumak için kullanır. Esasta bir eğitim görüşü olmayan Hıristiyan ve Yahudilik de bu konuda farklı ideolojilerin kıskacındadırlar. Bu ideolojiler, topluma kendi rengini vermek için gerekirse zor kullanarak eğitim ve öğretimi kendine göre tasarlarlar.

Ülkemizde bunun en belirgin örneği cilalı taş devri, yontma taş devri, ilk insan hayvandı, ilkeldi, (Hâlbuki ilk insan bir peygamberdi ve bizlerde elbette ki peygamber çocukları olduğumuzu asla unutmamalıyız.) gibi tezler vardı. Hatta bunu sürdürme çabasında olanlar var. Geçmişte olduğu gibi gelecekte de olacak ama bir avuç diye tabiri ifa olacaklara meydan verilmemeli ve geleceğimizi teşkil eden yavrularımıza sahip çıkmalıyız.

Asla yavrularımızın bir meslek sahip olmaları yönündeki gayretlerimiz elbette olacak ama asıl önemli olan evlatlarımızın imanlı, ibadetli ve ahlaklı birer meslek erbapları olmaları yönünde ki gayretlerimiz elbette ki, çok daha önemli olacaktır. Bu yüzden okulları, öğretmenleri, başta olmak üzere gözlem altında tutma adına yavrularımıza neler ve nelerin öğretildiği hususlarına dikkat etmeliyiz.

Ali top oyna
, haydi Suna ip atla, Ali ata bak, Ayşe sunu sever, Ali sevmez. Ömer mısır yedi vs. Ya da Cin Âliymiş efendim, Cimcime imiş gibi inancımıza, örfümüze ve tarihimize yabancı, çocukların fıtratına ters, anlamsız, lüzumsuz, itici ve bıktırıcı fişlerdir. Bu asılsız ve faydasız tezler ve fişler üzerinden din ve dindarlar uzun yıllar mağdur edilmiştir.

İslam'da ise eğitimin hareket noktası dindir. "İnsanı yaratan Allah'tır", insanı neyin nasıl motive ettiğini en iyi bilen de onu yaratan olduğuna göre En Büyük Mürebbi de odur. Yüce Allah şöyle buyurur: "Andolsun Biz insanı yarattık ve nefsinin ona ne vermek istediğini de biliriz, biz ona şah damarından daha yakınız." (Kaf,16)

Eğitim ve öğretim tek taraflı olmamalıdır. Beşeri eğitim sistemleri, insan tabiatını ihmal ediyor. Müspet ilimlerin ilkelerini öğretirken, dinin esaslarından da uzaklaştırıyorlar. İnsanı ilimle ve bilimle buluştururken iman, ibadet ve ahlaktan da koparıyorlar. Kaldı ki, ahlakı yıkan zina, içki, kumar ve uyuşturucu bağımlısı bir gençlikle Müspet ilimleri de elde edemezsiniz.

Allah aşkına soruyorum, Okula gönderdiğimiz yavrularımızın; Niçin çoğunluğu sigara içenlerden oluyor? Niçin acayip giyinişli ve acayip davranışlı oluyorlar? Niçin sınıfında ki arkadaşıyla başta kızlar olma üzere bana niye yan baktın, benim takımım vs gibi meselelerden kavgalar, bıçaklamalar hatta cinayetler niçin işlenir?

Ülkemizde hatta dünyanın birçok yerinde yaşanan kargaşa, terör,  zulüm gibi olumsuzlukların altında yatan ana sebeplerden birisi de dinin eğitim sistemlerinden kaldırılmış olmasıdır. Kısmen bunun sağlanmaya çalışılması bir kısım medyanın okullarda zikir sesi yükselecek manşetiyle kendince bunu küçümseme ve jurnalleme yoluna gitmesi bizimde bu konuda duyarlılığımızı arttırmalıdır.

İslam dinine göre her insan, İslam fıtratı ve tabiatı ile doğar. Sonra Ana-baba, çevre, toplum, eğitim ve öğretim kurumları çocuğa hangi duygu ve düşünceleri aşılarsa çocuk onunla büyür, gelişir ve yetişir. Bu sebeple ana-babalık mesuliyetli bir meslek o zaman bunun hakkını verme adına çocuklarımızı eğitiminde birinci derece sorumlu bizler olduğumuzu asla unutmamalıyız. “Saldım çayıra, Mevla’m kayıra”  mantığı hem İslami ve hem de ilmi değildir. O halde çocuklarımızın eğitimine el atma vakti gelmiş ve geçmektedir.

Çocuk, eğitim ve öğretim alanına boş bir kap gibi girer. Günler ve yıllar sonra bu kaptan; öğretim yuvalarında ahlakını şekillendirmek, düşünce metodunu ve hayat yolunu çizmek üzere öğrendiği davranışlar ve uygulamalarla çıkar. İşte çocuklarımızı iyi eğitim verdiremesek okutur doktor, hâkim, mühendis yaparız ama bizi anlamayan, bizimle paylaşmayan, bizi sevmeyen, hep bizi suçlayan, bizden utanan, robot davranışsal sergileyen bir evlatla karşılaştığımızda eyvah ben nerede yanlış yaptım demeye başlayınca iş işten geçmiş olacağını şimdiden hatırlatma adına çocuklarımıza sahip çıkalım.
 
Hz. Peygamber şöyle buyurur: Her çocuk fıtrat üzerine doğar. Sonra anne ve babası Yahudileştirir veya Hıristiyanlaştırır veya Mecusileştirir.” Bir başka rivayette: “Doğan hiçbir çocuk yoktur ki, konuşmaya başlayıncaya kadar şu din üzere olmasın.” (Buhârî, Müslim, Muvatta, Tirmizî ve Ebu Dâvud)

Çocuklarımızın hem dünyevi, hem de uhrevi istikballerini düşünüyorsak ebeveyn olarak eğitim kurumlarını mercek altına almalıyız. Benim çocuğuma ne öğretiyorlar? Din ve tarih şuuru verilemeyen, kendi manevi değerlerine yabancı, başka milletlerin yaşayış biçimlerine de sevdalı olan bir eğitim sisteminden vatanına ve milletine faydalı münevverler değil, karanlık insanların yetişeceği herkesin malumudur.

Artık Maneviyatı gericilik, gericiliği de çağdaşlık görme hastalığından kurtulmamız gerekmektedir. Müslüman’ın aile yuvası, iman, ilim amel ve ahlak üzerine kurulmalıdır. Yüce Allah şöyle buyurur: “De ki: Gerçekten hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendilerini, hem de ailelerini ziyana sokanlardır. Bilesiniz ki, bu apaçık hüsrandır.” (Zümer,15)

De ki: Size, (yaptıkları) işler bakımından en çok ziyana uğrayanları bildirelim mi? (Bunlar;) iyi işler yaptıklarını sandıkları halde, dünya hayatında çabaları boşa giden kimselerdir.” (Kehf, 103-104)
 
Mehmet Emin YAĞMUR
Orduzu Kireç Ocağı Camii İmam-Hatibi
İlahiyatçı-İktisatçı
05369696634

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Emin YAĞMUR Arşivi