Leyla Keleş

Leyla Keleş

Ayasofya Camii

Leyla Keleş (Malatya Gerçek Haber)

  

Davası olan her mü'min gibi Ayasofya'yı dert edinmeyi ben, ilk kez Zafer Dergisi'nden öğrenmiştim. Çocuktum, aklımın ermediği zamanlardı ancak içimde bir yangın gibi büyüyen bu sevdanın kıvılcımını adını hatırlayamadığım bir yazarın satırlarında keşfetmiştim. 

 

O zamandan beridir Ayasofya, kanayan yaramdır, müze olduğundan beri yaramızdır. Bizi İslam'dan koparmaya çalışanların, camiyi müzeye dönüştürürken içindeki levhaları çıkaramayışı, özümüzden İslamı sökemeyişlerinin vücut bulması gibidir. "Laiklik" diye diye aslında dinsizliği yaymak isteyenlerin kahroluşudur . 

 

Ve Ayasofya, tıpkı İstanbul gibi, İslamındır, müslümanındır. Ayasofya, kelime-i şehadet getirmiş nazlı bir gelin gibi Fatih'in helalidir; o yeniden gayrimüslime yar edilemeyecek bir namustur. (Teşbihte hata olmaz kaidesince, edebiyat için edebi incittiysem affola)

 

Ayasofya, Fatih'in emaneti, vasiyeti ve gözbebeğidir. Ayasofya, davamızın ruhudur, batının içimizdeki yalakalarına çiğnettiği namusumuzdur. Ayasofya, ezansızlığı ve namazsızlığı ile başörtüsüz okumak zorunda kalan bir genç kız gibi çaresizdir. Ayasofya, canice namahremin gözlerinin önüne itilmiştir. Ayasofya, yıllardır müjdesini bekleyen bir mazlumdur.


İnanıyorum ki bir gün, AYASOFYA CAMİİNDE bir ikindi serinliğinde huşu ile namaz kılacağım. Bu  hayali, ahir ömrümde de olsa yaşamak için dua ediyorum, dua edeceğim. Başörtüsü için ettiğim dua gibi "Allah, o günü göstermeden almasın canımı" diye diye o günü bekleyeceğim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Leyla Keleş Arşivi

Namaz

22 Temmuz 2021 Perşembe 12:29