Türkiye her alanda değişiyor. Son elli yıllardaki sosyal ve siyasal çalkantılı hayatına bir göz attığımızda inanılmaz derecede ileriye doğru mesafe aldığımızı görürüz.
Kentleşme alanında Köylerimizin, kasaba kasabalarımızın şehir, şehirlerimizin büyükşehir yolunda hızlı değişimini yaşıyoruz. Sosyal, kültürel ve ekonomi alanında ilerledikçe trendimiz yükseliyor.
Bu ülke 10 yıl öncesini bile hatırlamakta zorlanacak, büyüme ve değişim içinde. 40 yıl öncesi ise zihinlerde neredeyse bir kâbus gibi.
Özellikle sağlık alanında devrim niteliğinde değişimler gerçekleştirilmiştir.
Orta yaştaki insanlar kendi hayatlarındaki kırk yılı incelediklerinde bu değişimi açık bir şekilde fark ederler. Bin dokuz yüz ellilerden bu yana geçirdiğimiz toplumsal değişimi düşünürsek şimdiki Türkiye’nin değerini daha iyi anlarız.
Türkiye’nin temel dinamiği demokrasidir. Siz bakmayın tartışmalı ve kavgalı bir toplum halinde yaşadığımıza, aslında yılların biriktirdiği ve bizim üzerini örttüğümüz toplumsal problemleri hallediyoruz.
Din, laiklik, etnik ayrılıklar, sosyal dayanışma gibi büyük toplumsal sorunları tartıştıkça, ileriye doğru mesafe alıyoruz.
İçinde bulunduğumuz Ortadoğu coğrafyasına baktığımızda, demokrasi yolunda ne derece ileride olduğumuzu görüyoruz.
Cumhuriyeti kurduktan sonra düşe kalka da olsa, çok partili hayata geçiş, demokrasiye geçiş çok zor olmuş, başbakanlar asılmış çok canlar yanmış ama demokrasi yolunda mesafe almışız.
Günümüzdeki Mısır’ın Suriye’nin; Libya’nın ve diğer Orta Asya ülkelerinin geçirdiği değişimi biz elli yıl önce geçirmişiz.
Demokratik hayatın oluşması öyle bir kaç senede olabilecek değişimler değildir. Cefalı ve sancılı geçen yıllar sonunda belli bir düzeye ulaşıla bilinir.
Türkiye’mizin bütün eksikliklerine rağmen, demokrasi alanında aldığımız mesafe küçümsenemez.
Serbest tartışma özgürlüğü genişledikçe ve dokunulmaz saydığımız tabu olarak gördüğümüz sembolleri tartıştıkça daha çok ilerlediğimizi anlayacağız.
Gün geçtikçe insanlar ve partiler darbelerden medet ummaz hale geliyor.
Demokrasinin kesintiye uğramasının çok kötü bir durum olacağını fark ediyorlar. Demek oluyor ki, bazı hakikatler ancak yaşandıktan sonra anlaşılıyor.
Toplumsal ilerlemenin ve demokrasi de yeni bir hamle yapmanın önündeki en büyük engel yeni bir sivil anayasa yapmaktır. Bu iş sanıldığı kadar kolay bir iş değildir.
Sivil ve toplumsal mutabakata dayanan bir anayasa yapmak hızlı değişimin ivmesi ve demokrasinin anahtarı olacaktır.
Türkiye’nin dünyadaki değeri ve önemi artıyor.
Özellikle ekonomi ve dış politika performansı konusunda ve hemen her alanda geçmişte aşağılanan bu ülke, bu gün artık küresel yapının merkezinde rol alarak ulusal ve uluslararası alanda ölçek büyütmeye yelken açıyor.
Kentleşme alanında Köylerimizin, kasaba kasabalarımızın şehir, şehirlerimizin büyükşehir yolunda hızlı değişimini yaşıyoruz. Sosyal, kültürel ve ekonomi alanında ilerledikçe trendimiz yükseliyor.
Bu ülke 10 yıl öncesini bile hatırlamakta zorlanacak, büyüme ve değişim içinde. 40 yıl öncesi ise zihinlerde neredeyse bir kâbus gibi.
Özellikle sağlık alanında devrim niteliğinde değişimler gerçekleştirilmiştir.
Orta yaştaki insanlar kendi hayatlarındaki kırk yılı incelediklerinde bu değişimi açık bir şekilde fark ederler. Bin dokuz yüz ellilerden bu yana geçirdiğimiz toplumsal değişimi düşünürsek şimdiki Türkiye’nin değerini daha iyi anlarız.
Türkiye’nin temel dinamiği demokrasidir. Siz bakmayın tartışmalı ve kavgalı bir toplum halinde yaşadığımıza, aslında yılların biriktirdiği ve bizim üzerini örttüğümüz toplumsal problemleri hallediyoruz.
Din, laiklik, etnik ayrılıklar, sosyal dayanışma gibi büyük toplumsal sorunları tartıştıkça, ileriye doğru mesafe alıyoruz.
İçinde bulunduğumuz Ortadoğu coğrafyasına baktığımızda, demokrasi yolunda ne derece ileride olduğumuzu görüyoruz.
Cumhuriyeti kurduktan sonra düşe kalka da olsa, çok partili hayata geçiş, demokrasiye geçiş çok zor olmuş, başbakanlar asılmış çok canlar yanmış ama demokrasi yolunda mesafe almışız.
Günümüzdeki Mısır’ın Suriye’nin; Libya’nın ve diğer Orta Asya ülkelerinin geçirdiği değişimi biz elli yıl önce geçirmişiz.
Demokratik hayatın oluşması öyle bir kaç senede olabilecek değişimler değildir. Cefalı ve sancılı geçen yıllar sonunda belli bir düzeye ulaşıla bilinir.
Türkiye’mizin bütün eksikliklerine rağmen, demokrasi alanında aldığımız mesafe küçümsenemez.
Serbest tartışma özgürlüğü genişledikçe ve dokunulmaz saydığımız tabu olarak gördüğümüz sembolleri tartıştıkça daha çok ilerlediğimizi anlayacağız.
Gün geçtikçe insanlar ve partiler darbelerden medet ummaz hale geliyor.
Demokrasinin kesintiye uğramasının çok kötü bir durum olacağını fark ediyorlar. Demek oluyor ki, bazı hakikatler ancak yaşandıktan sonra anlaşılıyor.
Toplumsal ilerlemenin ve demokrasi de yeni bir hamle yapmanın önündeki en büyük engel yeni bir sivil anayasa yapmaktır. Bu iş sanıldığı kadar kolay bir iş değildir.
Sivil ve toplumsal mutabakata dayanan bir anayasa yapmak hızlı değişimin ivmesi ve demokrasinin anahtarı olacaktır.
Türkiye’nin dünyadaki değeri ve önemi artıyor.
Özellikle ekonomi ve dış politika performansı konusunda ve hemen her alanda geçmişte aşağılanan bu ülke, bu gün artık küresel yapının merkezinde rol alarak ulusal ve uluslararası alanda ölçek büyütmeye yelken açıyor.