“Kim bana itaat ederse, muhakkak ki Allah'a itaat etmiştir. Kim de bana isyan ederse muhakkak ki Allah'a isyan etmiştir.” (Kütüb-i Sitte)
Müminlerin dostu olan ve onlara hayır yolları açan Rabbimiz, Kur'an'da Peygamberimiz (asm)'ın müminler için bir koruyucu ve yönetici olduğunu bildirir. Bu sebeple Müslümanlar her konuda Peygamberimiz (asm)'a danışır, onun fikrini ve rızasını alarak bir işe başlarlardı. Ayrıca aralarında anlaşmazlığa düştükleri konularda, Peygamberimiz (asm)'ın önerdiği çözüm veya yöntemleri uygularlardı. Bu, Allah'ın birçok hayrı ve hikmeti olan önemli bir emridir. Örneğin, Yüce Allah bir ayetinde, tüm haberlerin peygambere veya onun kendisine vekil kıldığı kişilere iletilmesini emreder.
“Kendilerine güven veya korku haberi geldiğinde, onu yaygınlaştırıverirler. Oysa bunu peygambere ve kendilerinden olan emir sahiplerine götürmüş olsalardı, onlardan 'sonuç-çıkarabilenler' onu bilirlerdi. Allah'ın üzerinizdeki fazlı ve rahmeti olmasaydı, azınız hariç herhalde şeytana uymuştunuz.” (Nisa Suresi, 83)
Allah’ın elçilerinin her emri Allah'ın koruması altındadır. Elçilerin her sözü, her kararı, müminlere ve tüm insanlara hayır ve güzellik getirir. İnanan insan, Allah'ın ve elçisinin emirlerini gönülden boyun eğerek uygular; onun sözlerine itaat ederken kalbinde en küçük bir sıkıntı da duymaz. Allah'ın ve elçisinin hükmettiği her şeyin en doğru ve en hayırlısı olduğunu bilir. Kimi zaman şeytan, elçinin söylediğinden daha farklı bir şey yapmasını fısıldasa da, mümin en hayırlı yolun elçinin gösterdiği yol olduğunun bilincinde olarak hareket eder. Bu davranış ise insanın samimi imanından kaynaklanır.
Peygamber(asm)’ın sünneti, Kur'an’dan ayrı değildir. Kur'an’ın Allah resûlü tarafından ortaya konmuş yorumudur; Kur’an’ın hayata geçirilmesidir. Sünneti önemli görmemek, Peygamber(asm)'ın dindeki yerini anlayamamaktır. O ticaretten sağlığa, günlük hayattan eğitime kadar her konuda ümmetini bilgilendirmiştir.
Kur'an’ı tüm hayatına uygulamış olan Peygamberimiz (asm)'ın sünneti konusunda, müminler için tevilde bulunma ve itaatsizliğe yer yoktur. Şöyle buyuruyor Rabbimiz;
"Allah ve Resulü, bir işe hükmettiği zaman, mümin bir kadın ve mümin bir erkek için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah’a ve Resulüne isyan ederse, artık gerçekten o, apaçık bir sapıklıkla sapmıştır." (Ahzab Suresi, 36)
Elçinin verdiği hükme kalpte tam bir teslimiyetin bulunmaması durumu ise, ayetlerde belirtildiğine göre o kişinin gerçekte iman etmemiş olduğunun bir delilidir. Bir insan, görünürde itaatli bir tavır gösterebilir, söylenenleri eksiksiz olarak yerine getirebilir. Ancak o kişi, kalbi tam anlamıyla tatmin bulmuş olarak itaat etmediği sürece gerçekten iman etmiş sayılmaz. Çünkü böyle bir davranış, o kişinin kalbinde Allah ve elçisi hakkında birtakım şüphe ve kuruntular taşıdığını gösterir. İçten bir itaate sahip olmaması, yalnızca fiziksel bir teslimiyet gösteriyor olması, kişinin yaptığı işlerin de boşa gitmesine sebep olabilir. Görünüşte itaat etmiştir ama ahirette bunlardan dolayı karşılık görmeyebilir. İtaat, görünür yani zahiri değil, ‘batıni’ olmalıdır. Bu yüzden mümin, kendi dünyevi çıkarlarına ters düşse bile, Allah'ın elçisinden gelen bir hükmü içten bir sevinç ile karşılamalı, teslimiyeti kalbinde hissetmelidir. Hak olan bir karar karşısında üzülüp sıkıntı duymak, imanla çelişen bir tavırdır ve isyan anlamındadır.
"Sen Büyük Bir Ahlâk Üzerindesin"
Peygamber(asm)'ın üstün ahlâkı ile yaptığı uygulamalar Kur'an'ın âdeta canlı yorumudur ve bize en güzel örnektir: "Ümmetimin fesad zamanında, unutulmuş sünnetlerimden birini ihya edene yüz şehid sevabı verilir." (İbn-i Mace) buyuruyor Resûlullah(asm).
Ve o zaman yaklaşmış görünüyor. O halde bu güzel karşılığa lâyık olabilmek için O'nun sünnetine sarılmak çok önemlidir. İslam alemindeki geri kalmışlığın önemli sebeplerinden biri Kur'an'dan ve Peygamberimiz (asm)'ın sünnetinden uzaklaşılmış olmasıdır. Halıkı bir, dini bir, Peygamberi bir olan Müslümanlar bu bilinci yaşamaya çalıştıklarında, sarp yokuşlar aşılacaktır.
Allah'ın, "şüphesiz sen pek büyük bir ahlak üzerindesin." (Kalem Suresi, 4) ifadesiyle övdüğü Peygamberimiz, "Ben ancak ahlâk faziletlerini tamamlamak için gönderildim." (Beyhaki) buyuruyor. Ki onun hayatı peygamberlikle şereflenmeden önce de güzel ahlâk örnekleri ile doludur.
Son dört yüzyıldır insanlık, O'nun sahip olduğu üstün ahlâk ilkelerini yakalama gayreti içindedir.
Hz. Aişe(ra), Resulullah (asm)'ın güzel ahlâkını, "Çirkin söz söylemezdi. Hayâ, terbiye ve nezakete aykırı bir davranışta bulunmazdı. Çarşı ve pazarda yüksek sesle konuşup gürültü çıkarmazdı. Kötülüğe kötülükle karşılık vermezdi. Affeder bağışlardı" (Ebu Davud) ifadesiyle övüyor. Ve O'nun hayatının, Kur'an ahlâkının hayata geçmiş hâli olduğunu şu sözleriyle tarif ediyor:
"Resûlullah'ın ahlâkı... Mü'minun suresini okuyabiliyor musun? Bu sureyi onuncu ayetine kadar oku! İşte Allah'ın Resulü'nün ahlâkı böyle idi" (Buhari)
Peygamberimiz(asm), Allah'a olan kuvvetli imanı ile görevini en güzel şekilde yerine getirmiş, insanları Allah'ın hayat veren yoluna, hidayete davet etmiş ve çağrıya icabet eden samimi insanların yolunda rehber olmuştur.
Samimi müminlerin yapmaları gereken, Peygamberimiz (asm)'ın kendilerini hayat verecek bir yola çağırdığının bilincinde, onun yoluna uymaları ve sünnetini kendilerine rehber almalarıdır. Ancak Kur'an'a katıksızca iman edildiği ve Peygamber(asm)'ın sünnetleri kararlılıkla uygulandığı takdirde Kur'an ahlâkı tüm dünyaya hâkim olabilir.
Tüm insanlara güzel ahlâkı ile örnek olan ve onları güzel ahlâka davet eden Peygamberimiz(asm)'ın izinden giden samimi müminlere, Allah yardım edecek, yollarını açarak onlara başarı verecektir.
Allah’ın resûlü, tüm insanlığı kendisine hayat verecek şeylere çağırır. Ancak yalnızca icabet ve itaat edenler rahmete kavuşturulurlar. Ayetlerle haber verildiği gibi;
“Ey iman edenler, size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah'a ve Resûlü'ne icabet edin. Ve bilin ki muhakkak Allah, kişi ile kalbi arasına girer ve siz gerçekten O'na götürülüp toplanacaksınız.” (Enfal Suresi, 24)
“Dosdoğru namazı kılın, zekatı verin ve elçiye itaat edin. Umulur ki, rahmete kavuşturulmuş olursunuz.” (Nur Suresi, 56)
Işığıyla yolumuzu aydınlatan Rahmet Peygamberi (asm)'ın, namaza başlamadan önce ettiği duası, duamız olsun:
"Allah'ım bana güzel ahlâk ihsan eyle, zira senden başka kimse güzel ahlâk ihsan edemez. Allah'ım beni kötü huylardan koru ve uzaklaştır." (Müslim)
Fuat Türker