O’nu Bulmayan Hiçbir Şeyi Bulamaz, Bulsa Da Başına Bela Olur

Dünyaya geldiğimiz ilk andan itibaren, kendimizi tüm ihtiyaçlarımıza yönelik kusursuz nimetlerin içinde buluyoruz. Örneğin; % 90'ı su olan, sindirimi kolay, her çocuğun gelişimi için en zengin gıda içeriğine sahip, en hijyenik, en uygun ısıda besin olan anne sütü…
 
 
Rezzak olan Allah her canlının ihtiyacını biliyor ve insanların faydasına olmak üzere nimetlerini bahşediyor. Nimetleri adalet, hikmet ve rahmet içinde taksim edip herkese nasibini veren Allah, kulları için çok önemli detaylar yaratıyor.
 
 
Ancak insanın hayatı boyunca sahip olacağı en önemli ve değerli nimet, Rabbi ile kuracağı samimi ve kesintisiz bir bağlantıdır. İnsanı gerçek samimiyete ve kurtuluşa yöneltecek olan bu nimeti kazanabilmek için, birtakım ahlâk özelliklere sahip olmak gerekir. Bütün güzel ahlâk özelliklerini kazanabilmek için ise içten bir niyet, dua ve samimi bir çaba yeterlidir.


Dünya, Allah’ın kullarını sınamak ve imanlarını olgunlaştırmak amacıyla hazırladığı kusursuz bir imtihan mekânıdır.  Rabbimiz, insanları bu mekânda çeşitli olaylarla her an imtihan eder. Allah’ın, Kendisini hatırlatmak için yarattığı olayları, Allah'ın dışındaki varlıklara mal etmesi ve onlardan yardım beklemesi kişiyi büyük kayba uğratır. Çünkü tüm varlıkları Rabbimiz yaratmıştır ve hepsi O’nun kontrolündedir.
 
 
Her şeyi Allah verir ve tüm insanlar O’nun emrindedir. İnsan, Allah’a en yakın olduğunda, zahiren kötü olayları daha rahat atlatır. Allah'tan başka her şey ve herkes aciz ve muhtaçtır. Bu varlıkların kendilerine ait bağımsız bir güçleri yoktur, kendilerine bile yardıma güç yetiremezler. İnsan ne kadar aciz olursa, imtihanı o kadar mükemmel olur, Allah’a daha fazla yaklaştırır. Mümin bilir ki Allah'tan başka güvenilecek, yardım beklenecek bir varlık yoktur. Bu yüzden samimi müminler, yalnızca Allah'tan yardım umar ve O'na güvenirler. Allah'ın yarattıklarını Allah'tan bağımsız bir güç sahibi olarak düşünmezler. Çünkü Kuran’da Rabbimiz tüm insanlara, “şahdamarından daha yakın olduğunu” (Kaf Suresi, 16), “gizlinin gizlisini de bildiğini” (Taha Suresi, 7) haber vermektedir. İnanan insanın, içinde gizlediği sırlarını dahi bilen Yaratıcısına sığınması,  samimi bağlılığın bir göstergesidir.
 
 
İnsan güçsüzün yanında olmak istemez, hep güçlüyle olmak ister. Şeytan güçsüzdür; güçlü olan Allah’tır ve  “…Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım…” (Bakara Suresi, 186) ayetiyle bildirdiği üzere kullarına çok yakındır. Ancak insanların büyük çoğunluğu hem kendilerinden uzak hem de güçsüz olan şeytanın yolunu tercih eder. Hem de bu apaçık düşmanın kendilerini ‘nurdan karanlıklara’ çıkaracağını da bildikleri halde…
 
 
İnsan, Allah’ın yolunu seçtiği ve O’na yakın olduğu zaman, Rabbimizin güzel isimleri üzerinde tecelli eder. “Ben şunu yaparsam Allah’ın hoşuna gider, beni sever “ diye düşünerek yaptığı davranışlar, salih amel olur; insanı olgunlaştırır; Rabbine yakınlaştırır.
 
 
Kimi insanlar kendilerine can verenin, gözetip kollayanın, sayısız nimet sunan varlığın Allah olduğunu bildikleri halde bu gerçeği göz ardı eder ve Rabbimizden uzak yaşarlar. Oysa dünya hayatında hiçbir şey, Allah’ın rahmetini ve hoşnutluğunu kazanmaktan, O’na yakın olmaktan daha önemli değildir.


“Cenab-ı Hakkı bulan neyi kaybeder? Ve O’nu kaybeden neyi kazanır? Yani; O’nu bulan her şeyi bulur, O’nu bulmayan hiçbir şeyi bulamaz, bulsa da başına bela olur.” (Bediüzzaman)


 
https://twitter.com/Fuat_Turker

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi