Üç Aylara Girerken

Üç Aylara Girerken

Değerli okurlarım,

Şu günlerde gerçekten çok şeylerin havalarda uçuştuğu ve bir kısa zaman sonra çabuk unutulacağı ancak geleceğimizle alakalı durumların oylamanın yapılacağı süreçte maddenin yanında mana dünyamız da çok ayrı bir yeri olan halkımızca değer ve itibarıyla alakalı olarak Üç Aylar diye tabir olunan feyizli aylara yaklaşmanın heyacanına kapıldım. Siz değerli okurlarımı bu heyacan atmosferine katmak azmindeyim. İnşallah Rabbimiz beni muvaffak kılar

Değerli Okuyucularım,

Rabbimiz kısmetü inayeti nasibi müesser ederse 2 Haziran 2011 Perşembeyi Cumaya bağlayan gece REGAİB KANDİLİ

- 3 Haziran 2011 ÜÇ AYLAR’ın başlangıcıdır.
-28 Haziran 2011 MİRAC KANDİLİ
-15 TEMMUZ 2011 BERAT KANDİLİ
-1 AĞUSTOS 2011 RAMAZAN BAŞLANGICI
-26 AĞUSTOS 2011 KADİR GECESİ
-30-31-AĞUSTOS-01 EYLÜL 2011 RAMAZAN BAYRAMI

Rabbimiz Yukarıya çıkarmış olduğumuz feyizli geceleri günleri ve ayları en sonunda bayramı bayram yapmayı Rabbimiz biz Ümmeti Muhammede nasibi müeyyesser eyleye!

"Her hasenenin sevabı başka vakitte on ise, Receb-i Şerifte yüzden geçer, Şâban-ı Muazzamda üç yüzden ziyade ve Ramazan-ı Mübarekte bine çıkar ve Cuma gecelerinde binlere ve Leyle-i Kadirde otuz bine çıkar. Bu pekçok uhrevî faydaları kazandıran ticaret-i uhreviyenin bir kudsî pazarı ve ehl-i hakikat ve ibadet için mümtaz bir meşheri ve üç ayda seksen sene bir ömrü ehl-i imana temin eden şuhûr-u selâsenizi (üç aylarınızı) tebrik ediyoruz."

Dinî anlatımda "Şühûr-ü selâse", yani üç aylar olarak bilinen bu mevsimin girmesiyle birlikte Müslüman ruhları bambaşka bir hava kaplar. Çünkü bu aylar İlâhî rahmetin coştuğu aylardır. Diğer vakitlerde iyilik ve ibadetlere on sevap veriliyorsa, Receb, Şaban ve Ramazan aylarında gittikçe yükselen bir oranda kat kat fazla sevap verilir.

Meselâ, başka zamanlarda okunan her bir Kur'ân harfi için on sevap yazılmaktadır. Receb ayında bu sevap yüz olarak yazılır, Şaban'da üç yüzü aşar, Ramazan'da bine çıkar. Cuma gecelerinde binleri bulur. Kadir Gecesinde de otuz bine ulaştığını düşünürsek, üç aylardaki mübarek vakitlerin âhiret ticareti bakımından ne kadar kıymetli bir fırsat olduğunu anlayabiliriz.

Bu bakımdan üç aylar “pek çok uhrevî faydaları kazandıran ticaret-i uhreviyenin (âhiret ticaretinin) bir kudsî pazarı ve ehl-i hakikat ve ibadet için mümtaz bir meşheri (sergisi)” olarak vasıflandırılmıştır. Bilindiği gibi, pazarlar ve fuarlar mühim ticaret yerleri arasında yer alırlar. Haftanın belli bir gününde belli bir yerde kurulan pazarda, insanlar her türlü ihtiyaçlarını karşılarlar. O gün sabahtan akşama kadar pazarın ucuzluğundan istifade etmek mümkündür. Ama o gün pazara gidemeyen bir insan, aynı şartlar altında alışveriş yapabilmek için bir hafta beklemek zorundadır. Çünkü pazar bir günlüktür.

Aynı şekilde, üç aylar da yılda bir defa kurulan ve ahiret ticaretinin yapıldığı pazarlardır. İstifade etmesini bilenler, bu pazardan büyük kazançlar sağlarlar. Ahirete yönelik amellerini diğer vakitlere oranla arttırırlar. Daha fazla Kur'ân okurlar, ilme daha fazla yönelirler, uykularından kısarak ilim ve tefekküre, ibadet ve İslâmî hizmetlere daha fazla vakit ayırırlar. Hayırlı işlerde birbirleriyle yarış içine girerler. Böylece, “bu çok sevaplı ibadet ayları”ndan tam bir istifade ile çıkarlar. Bir mânâda, bu mübarek vakitlerde yapılan manevî hizmetler, insanın ebedî hayatı için yapılmış en kârlı “yatırım” olur.

Buna karşılık, üç ayların fazilet ve kıymetinden haberdar olmayıp da değerlendiremeyenler, herkesin istifadesine açık tutulan çok kârlı bir ticaret imkânından mahrum kalmışlar demektir. Bu kimseler, aynı imkânı tekrar ele geçirebilmek için bir yıl daha beklemek zorunda kalacaklardır.

İşte üç ayların ve bu aylardaki mübarek gecelerin büyük bir coşkunlukla ihya edilmesi bu bakımdan da önem kazanıyor. Çünkü bunlar şeâirdendir, İslâmın sembolü ve alâmetlerindedir.

Bu açıdan şeâirin duyurulmasında hem İslâmın izzet ve şerefinin gösterilmesi, hem de İslâmın mânâsından uzak yaşayan insanlara örnek olunması gibi büyük hikmetler vardır.

Namazlarda, bilhassa Cumalarda ve Kandil gecelerinde camilerin mü'minlerle dolup taşması, radyo ve televizyonda Kur'ân ve mevlidlerin okunması, camilerin mahyalarla (iki minare arasının ışıklı güzel yazılarla) süslenmesi, hattâ kandil simitlerinin dağıtılması, bu İslâm sembolünü ilân eden huzur verici hadiselerdir.

Böylece bütün mü'minler âhiret kazancına yöneliyor. Herkes Allah'ın rızası yolunda sonsuz bir yarışa giriyor. Ve oluşan manevî hava, bütün bir topluma huzur veriyor. Bu huzur havasından herkes derecesine göre istifade ediyor. Yapılan ibadetler, okunan Kur'ânlar, Arş'a yükselen ihlâslı dualar, bitip tükenmek bilmeyen bir şevkle devam ettirilen İslâmî hizmetler, İlâhî rahmetin celbine vesile oluyor. Ayrıca sırf Allah rızası için ve ihlâsla yapılan bu hizmetler, günahların, sefahetlerin ve zulümlerin kirlettiği manevî havamızı temizliyor.

Şu halde, her yıl bizlere ikram edilen bu bulunmaz fırsattan istifade etmeliyiz. Bunun için, mü'min kardeşlerimizle daha sık bir araya gelip sohbetlerde bulunabiliriz. Aramızda Kur'ân'ı paylaşıp imkân nisbetinde günlük ve haftalık hatimler yapmaya başlayabiliriz. Makbul dua ve zikirleri daha çok okuyabiliriz. İslâmî eserlere daha fazla vakit ayırabiliriz. İslâmın hakikatlerini yayma ve anlatma hususunda daha fazla gayret gösterebiliriz. Bu yolda göstereceğimiz en küçük bir gayret, en azından bire yüz netice verecektir.Bu arada, üç ayların ve kandil gecelerinin evlerimizde ve aile fertleri arasında ayrı bir mânâ içinde yaşanması gerektiğini de unutmamalıyız. Çocuklarımız o manevî havayı soluya soluya büyümelidirler. Bunun için, mübarek gecelerde onları hediyelerle sevindirip, camilere alıştırmakta büyük faydalar vardır.

Ayrıca, sabaha karşı seher vakitlerinde uyanık bulunmaya çalışarak İslâm âlemi için ve mü'min kardeşlerimiz için dualar etmenin fazilet ve kıymeti sonsuzdur. O feyizli vakitte yapılan duaların kabul ihtimali çok kuvvetlidir.

Bu bakımdan gerek kendimizin, gerekse diğer mü'minlerin dünya ve âhiret imtihanlarında başarılı çıkmaları için Cenab-ı Hakka niyazda bulunmak ve Ondan yardım istemek suretiyle, hem sıkıntı ve musibetlere karşı sarsılmaz bir dayanak noktası bulmuş, hem de tükenmez bir teselli kaynağına kavuşmuş oluruz.Zaman su gibi akıp gidiyor. Allah'ın her birimiz için takdir buyurduğu ömür hazinesi her gün bir bir azalıyor. Yolun sonuna ne kadar yakın olduğumuz belli değil; kaç yıl, kaç ay, kaç hafta, kaç gün, saat, dakika, saniye... Hesap Günü için azık hazırlama fırsatı, her geçen gün elimizden hızla kaçıp gidiyor.

“Keşke şu hayatım için önceden bir şeyler yapıp göndermiş olsaydım.”(Fecr 89/24) diye pişmanlık duyacak insanlar arasında olmamak için, henüz vakit varken, Ahiret azığı hazırlamanın tam zamanıdır.

Şu kısacık ömrümüzü neler uğruna tükettiğimizin, zamanımızı nasıl hoyratça harcadığımızın, imkan ve enerjimizi neler için seferber ettiğimizin, gündemimizi kimlerin ve nelerin işgal etmesine izin verdiğimizin hesabının tek tek görüleceği bir Gün mutlaka gelecek. O yakîn olarak iman ettiğimiz “Din Günü” (Fatiha 1/4), o “Hesap Günü” (Mümin 40/27), o “Toplanma Günü” (Teğabün 64/9), o “Kar-Zarar Günü” (Teğabün 64/9), o “Bağrışıp-Çağrışma Günü” (Mümin 40/32), o “Pişmanlık Günü” (Meryem 19/39) kesin gelecek!

“Sonra o gün (dünyada size verilmiş olan) her nimetten sorguya çekileceksiniz!” (Tekasür 102/8)

Kendisinden hesaba çekileceğimiz nimetlerin başında da zaman nimeti gelir kuşkusuz. Şu kadrü kıymetini bilemediğimiz, nasıl geçtiğini fark edemediğimiz, tükettiğimiz, ‘öldürdüğümüz' zaman...

İşte pervasızca harcadığımız vakitlerin değerini bizlere hatırlatan mübarek bir mevsim geldi:
Üç Aylar: Recep, Şaban ve içinde “bin aydan hayırlı olan Kadir Gecesi”nin bulunduğu Ramazan ayı!

3 Haziran 2011'de Recep ayı başlıyor. 2 Haziran'ı 3 Haziran'a bağlayan gece ise Regaib Kandili.

1) Recep: Haram/Hürmetli Ay

Hz. Peygamber (s.), diğer aylardan daha çok Recep ayına, Recep'ten daha çok Şaban ayına, ondan daha çok da Ramazan ayına önem verir, daha bir özen gösterir, ibadet ve ahiret havasına girerdi.

"Allah'ım, Recep ve Şaban ayını bize mübarek kıl ve bizi Ramazan ayına eriştir"[i] diye dua ederdi.

Receb ayı, hürmet edilmesi gereken dört kıymetli aydan biridir: “Allah'ın, gökleri ve yeri yarattığı günden beri, ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü, haram (hürmetli) olan aylardır.” (Tevbe 9/36)

Kur'an'ın hürmete layık buyurduğu “Haram aylar” ise; Receb, Zilkade, Zilhicce ve Muharrem'dir. Haram ayların diğer üçü peş peşe gelirken, Receb ayı tek başına hürmetli ay olarak kalır.

Receb ayında oruç tutmanın, dua, tevbe ve istiğfarı çoğaltmanın, hayır-hasenatta bulunmanın faziletine dair hadis kitaplarında çeşitli rivayetler yer alır.

Reğaib Gecesi

Receb ayının ilk cuma gecesine Reğaib gecesi denir. 2 Haziran 2011 Perşembe gününü 3 Haziran 2011 Cuma gününe bağlayan gece Regaib Kandilidir. Elbette her Cuma gecesi kıymetlidir, ancak iki kıymetli gece bir araya gelince, daha bir kıymet kazanır. Reğaib; ihsanlar, ikramlar demektir. Allahü Teala bu gecede, müminlere, rağîbetler (ihsanlar, ikramlar) yapar. Dolayısıyla bu geceye özel bir hürmet gösterip, bu ihsanlardan yararlanmak gerekir. Reğaib gecesini ibadetle, dua ve niyazla, nafile namazla, Kur'an-ı Kerim tilaveti ve tefekkürü ile, tevbe ve istiğfar ile geçirmek tavsiye edilmiştir.

Mîrac Gecesi

Risaletin 11. yılı Recep ayının 27. gecesi, II. Akabe görüşmesinden sonra, (Hicret'ten 17 ay önce) Peygamberimizin (s.) İsra ve Mîrac mûcizesi gerçekleşmiştir. İsra, gece yolculuğu/yürüyüşü; Mîrac ise, yükseğe çıkmak demektir. İsra mucizesi İsra 17/1. ve Necm 53/1-18. ayetlerle sabittir:

“Kulunu bir gece Mescid-i Haram'dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa'ya bir kısım ayetlerimizi gösterelim diye götüren o Allah'ın şanı yücedir. Şüphesiz O, işitendir, görendir.”(İsra 17/1)

Mirac (yükselme) olayı Kur'an'da anılmaz ama çok sayıdaki hadiste ayrıntılı biçimde anlatılır: Rasûlüllah (s.) bir gece Kabe'nin ‘Hatîm' denilen kısmında iken Kudüs'teki Mescid-i Aksa'ya Burak üzerinde getirilip burada namaz kıldı, oradan Refref ile semaya yükseltilip Âdem, Yahya, İsa, Yûsuf, İdrîs, Harûn, Mûsa, İbrahim peygamberlerle görüştü, sonra da Sidretü'l-Münteha'ya ulaştı. Buradan ötesi sözle anlatılması mümkün olmayan bir alemdi. Yanında bulunan Cebrail (a.s) da buradan öteye geçemedi; "benim için burası sınırdır, parmak ucu kadar daha ilerlersem, yanarım..." dedi. Mîrac'da Cenab-ı Hakk, kulu ve rasûlü Muhammed'e (s.) nice alemler gösterdi. Kuluna vahyedeceğini vasıtasız vahyetti. Beş vakit namaz da işte burada emredildi. Bir çok hadise göre bu yolculuk sırasında ona (s.) cennet ve cehennem de gösterildi. Daha sonra Hz. Peygamber (s.) Mescid-i Haram'a geldi.[ii]

Beş vakit namazla özdeşleşen bu geceyi; huşû dolu namazlarla geçirmek ve namazı bir ömür boyu ikame etme yani dosdoğru kılma konusunda bir vesile olarak değerlendirmek ve “Namaz müminin mîracıdır”[iii]hadis-i nebevisi uyarınca her namazı bir “mîrac” yani Rab Teala ile sohbet kılmak gerekir.

2) Şaban: Rasûlüllah'ın Ay'ı


Hz. Peygamber (s.), bu ayda oruç, namaz ve infaka özel bir önem vermiş ve şöyle buyurmuştur:

"Recep ayı Allah'ın ayı, Şaban benim ayım, Ramazan da ümmetimin ayıdır."[iv]

Bu hadis-i şerif hakkında yapılan yorumlardan biri şöyledir: Receb ayında yüce Rabbimizin güzel isim ve sıfatlarını öğrenip düşünerek Tevhid'in hakikatini kavramak, Şaban ayında Allah Rasûlü'nü (s.) sîreti ve sünneti ile birlikte tanıyarak ona bol bol salat u selam etmek, Ramazan ayında ise Kur'an-ı Kerim'i daha çok okuyup tefekkür ederek, anlayarak yaşamak işaret buyrulmuştur.

Peygamberimizin (s.), özellikle bu ayda oruç ibadetini artırırdı. Hz. Aişe (r.anha) annemiz der ki:

"Şaban ayındaki kadar çok oruçlu olduğu bir ay görmedim."[v]

Berat Gecesi

Şaban'ın 15. gecesidir.“Berat” kelimesinin aslı Arapça "beraet" olup borçtan, suçtan, cezadan, hastalıktan kurtulmak, iyileşmek, uzaklaşmak, temizlenmek anlamlarına gelir. Dinî anlamıyla beraet, günahlardan, kötülüklerden arınmak, temize çıkmak, ilahî af ve rahmete nail olmak, erişmektir. Tevbe (Berae)/1.ayette geçtiği üzere ‘Şirke/müşriklere ültimatom, son ihtar, kesin uyarı' anlamına da gelir.

Bazı müfessirler, "Apaçık kitaba yemin olsun ki, biz Kur'an'ı mübarek bir gecede indirdik." (Duhan 44/2-5) ayetindeki "mübarek gece"nin Berat, çoğu müfessir ise Kadir Gecesi olduğu görüşündedir. İlk müfessirlerden İkrime ve bir grup alim, Kur'an Levh-i Mahfuz'dan topluca dünya semasına bu gece indirildi; Kadir Gecesi de Cebrail vasıtasıyla Peygamberimize parça parça indirilmeye başladı, der.[vi]

Peygamberimiz (s.): “Şaban ayının yarısı gelince; gecesini namazla, gündüzünü oruçla geçirin.”[vii]buyurarak, hem Şaban ayında hem de Berat gecesinde yapılması gereken ibadetleri işaret etmiştir.

Ayrıca şöyle buyurmuştur: "Yüce Allah, Şaban'ın on beşinci gecesinde, Kelb kabilesinin koyunlarının tüyleri sayısından daha çok insanı cehennemden kurtarır. Ancak, kendisine şirk koşanların, Müslümanlara karşı kin ve düşmanlık besleyenlerin, akrabalarıyla bağını koparanların, kibirlilerin, ana-babasına isyankar olanların ve içki içmeye devam edenlerin yüzüne bakmaz."[viii]

"Kim Şaban'ın 15.gecesini ibadetle ihya ederse, kalplerin öldüğü günde o kişinin kalbi ölmez."[ix]

Elbette, bir geceyi ibadetle geçirip sonra eski hayata geri dönmenin hiçbir anlamı yoktur. Ancak bu gece tevbe, istiğfar ve af dilemek için bulunmaz bir fırsattır: Bu geceler ve günler her türlü günah, hata ve isyandan vazgeçip yepyeni bir başlangıç yapmak isteyenler için bir dönüm noktası olabilir.

Bu yüzden Rasûlüllah (s.) bu kutlu zamanlarda şu duaları tavsiye buyurur:

"Allahım, sen çok affedicisin, affetmeyi seversin; beni de affet."[x]

Özetle Berat gecesi; her tür şirkten, haramdan, günahtan kurtuluş için bulunmaz bir fırsattır.

Ramazan'a Doğru…

Kutlu Peygamberimiz (s.) bir Şaban ayının son gününde ashabına şöyle hitap eder: “Ey insanlar! Yüce ve mübarek bir ayın gölgesi üzerinize bastı. Onda bir gece vardır ki bin aydan daha hayırlıdır.”

Ertesi gün başlayacak mübarek Ramazan'ı müjdeleyen Peygamberimiz (s.), bin aya yani uzunca bir insan ömründen (yaklaşık 83 yıl) hayırlı Kadir Gecesine dikkat çeker; hangi gecesi olduğu kesin belirtilmeyip her gecesi Kadir olması muhtemel bu ay'ın her gün ve gecesini Allah'ın razı olacağı amellerle geçirmeyi hatırlatır. Hadisin devamında; “O ayda bir hayır işleyen kimse diğer aylarda bir farz işlemiş gibi olur. O ayda bir farz işleyen ise diğer aylarda yetmiş farz işleyen gibidir.”[xi]buyurur.

Evet, bir farza yetmiş farz, hatta daha fazlası! Ve “bir gece”ye “bin ay”dan daha hayırlısı!

3) Ramazan Ayı: “Kur'an Ay'ı”

Ramazan ayının fazileti elbette Allah için tutulan oruçtan gelir. Peygamberimiz (s.) şöyle buyurur:

"Ramazan geldiğinde Cennet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar da bağlanır."[xii]

Ancak bu ayı asıl mübarek kılan ise, onda (Kadir Gecesinde) Kur'an'ın nazil olmaya başlamasıdır.

"Ramazan ayı ki o ayda Kur'an insanlara yol gösterici, doğru yola iletici, eğri ile doğruyu birbirinden ayırt edici olarak indirildi." (Bakara 2/185)

Ramazan ayına “Kur'an Ayı” denmesinin sebebi de, Kur'an'ın bu ayda inmiş olmasıdır.

Ve Kadir Gecesi…

“Biz onu (Kur'an'ı) kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen nereden bileceksin? Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır. Melekler ve Ruh (Cebrail) o gecede Rablerinin izniyle her türlü iş için iner. O gece, tanyerinin ağarmasına kadar bir esenliktir.”(Kadir suresi)

Şehid Seyyid Kutup, bu surede sözü edilen gecenin Duhan suresinde anılan gece olduğunu belirtir:

"Biz onu mübarek bir gecede indirdik..."(Duhan 44/3)

Devamla: "Kadir" sözcüğü planlama ve idare etme anlamına gelebilir. Değer ve makam anlamına da olabilir. Her iki anlam da kainat çapındaki bu büyük olayla, Kur'an, vahiy ve peygamberlik olayı ile uyuşur. Şu varlık aleminde olan olayların arasında bundan daha büyüğü ve daha önemlisi yoktur. Keza kulların hayatlarında yüce Allah'ın planlamasını ve iradesini bundan daha iyi gösteren bir başka olay daha yoktur. Bu gece bin aydan daha hayırlıdır. Kur'an'da bu gibi yerlerde geçen sayı, olayın değerini sayılarla sınırlama amacı taşımaz. Bu sadece çokluğu ifade etmek içindir. Bu gece insanların hayatında binlerce aydan daha hayırlıdır. Nice binlerce ay ve sene geçip gitmiştir de, insanların hayatlarında bu mübarek ve mutlu gecenin yaptığı etkinin ve sağladığı değişimlerin bir nebzesini bile bırakamamıştır.[xiii]

Son Söz: Müslüman “Vaktin Çocuğu”dur…

Seyyid Kutub'un da dikkat çektiği gibi, Kadir gecesinde seküler zihinleri allak-bullak eden, maddi değer ölçülerini altüst eden bir nispetle karşı karşıyayız. Allah'ın lûtf u keremi ile “bir”in “bin”e hatta “bin”lere, “milyon”lara katlandığına inanan bir kıymet bilinci, bir zaman idraki, bir değer ölçüsü...

Ancak, Müslüman zihinlerin giderek sekülerleştiği, bu bağlamda Müslüman'ın zaman algısının da hızla aşındığı bir dünyada yaşıyoruz. Ahmet Haşim'in “Müslüman Saati”nde öz(et)lediği vakti/saati Müslümanca yaşama duyarlığını da çoktan yitirdik… Oysa Müslüman “ibnü'l-vakt”yani “vaktin çocuğu”dur. İslam Dini, başta namaz olmak üzere “vakitli” (Nisa 4/103) ibadetler nizamı ile insan hayatının her anını anlamlı ve değerli kılmıştır. Namaz beş vakittir, oruç Ramazan ayında, hacc ‘bilinen aylarda'dır, kurban gününde kesilir... Hasılı Müslümanın her vakti programlanmıştır; hayatı ibadettir.

Hasan Basri der ki: “Dünya hayatı üç gündür: dün, yarın ve bugün. Dün elinden içindekilerle birlikte geçti. Yarın ise, belki de erişemezsin. Sen, elindeki sermayen olan bugünü iyi değerlendirmeye bak.”[xiv]

Bugün “Üç Aylar”!.. Yani Recep, Şaban ve Ramazan!..


MEHMET EMİN YAĞMUR
İLAHİYATÇI-İKTİSATÇI
ORDUZU KİREÇOCAĞI CAMİ İMAM-HATİBİ




[i]Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/259.
[ii] Mevdudî, Tefhimu'l-Kur'an, 3/69-70.
[iii] M.H.Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, Yûnus/10. ayetin tefsiri.
[iv]Aclûnî, Keşfu'l-Hafa, 1/423.
[v] Zebidî, Tecrid-i Sarih Tercemesi, 6/295.
[vi] Elmalılı M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, 4294.
[vii] İbn Mace, İkametü's-salat191.
[viii]Tirmizî, Savm 39.
[ix] İbn Mace, 1782.
[x]Tirmizî, Daavat 84.
[xi] Terğîb, 2/94-95.
[xii]Müslim, Sıyam 1.
[xiii] Seyyid Kutub, Fî Zılali'l-Kur'an, Kadir suresi tefsiri.
[xiv] A.g.e.,, s.262-263.

MEHMET EMİN YAĞMUR
İLAHİYATÇI-İKTİSATÇI
ORDUZU KİREÇOCAĞI CAMİ İMAM-HATİBİ















Yazar Yazıları Haberleri