Ebu Musa anlatıyor: Peygamberimiz buyurdu ki: “Işittiği şeyin verdiği eziyete Aziz ve Celil olan Allah’tan daha sabırlı kimse yoktur. Çünkü O’na şirk koşulur, çocuğu var denilir, ama O yine de onlara afiyet ve rızık vermeye devam eder.” (Müslim, Sıfatu’l Münafıkín/49, Hadis no: 2804, 4/2160. Buharí, Edeb/71, 8/31, Tevhid/3, 9/141.)
“İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece ‘iman ettik’ demeleriyle bırakılıverecekleri-ni mi sandılar? Andolsun ki Biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmişizdir. Elbette Allah, doğruları ortaya çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır.”(29/Ankebût, 2-3)
Sabır, selâmet ve saâdet evinin anahtarı ve her musîbetin ilâcıdır. (Hz. Ali)
Sabır, tökezlemeyen bir binektir.(Hz. Ali)
Mevlâ görelim neyler; Neylerse güzel eyler. (Erzurumlu İbrahim Hakkkı)
Lutfun da hoş, kahrın da hoş.(Y. Emre)
Sabır saâdeti ebedî kalır, Sabır kimde ise o nasib alır.
Ne sarp iş olsa sabr ânı bitürür. Kamu yerden saâdetler yetürür.(Y. Emre)
Meşhûr-ı mesel idi bu ammâ; Sabr ile koruk olurdı helva.
Sabrı iç, seni öldürürse şehîd eder, yaşatırsa aziz (izzetli/onurlu) yaşatır.
Sabır ve zaman, ânî öfke ve şiddetin yapabileceğinden çok daha fazla iş başarır.
Mantık, talihsizliklere dayanabilir, cesaret onlarla çarpışır, sabır ile inanç ise onları yener
Büyük başarıların sahipleri, küçük işleri titizlikle yapabilme sabrını gösteren kişilerdir.
İnsanlarla yaşamak için biricik yol sabırdır.
Ya sabır, sabredecek veya sapır sapır dökülüp savrulacağız.
Acele şeytandandır; teennî ve sabır Rahman'dandır.
Sabır, biraz da zaman; Güçten, öfkeden daha yaman.
Sabır bir zırh, öfke düşmanların en azılısı.
Sabrı olmayanlar ne kadar fakirdirler.
Sabır, her bahçede yetişmeyen bir çiçektir.
Sabır, ruhun yüceliğini ortaya çıkarır.
Sabır, belâ karşısında güzel edeple durmaktır.
Sabır, şikâyeti bırakmaktır.
Sabır acıdır, meyvesi tatlıdır.
Sabır cennetin anahtarıdır.
Sabır, erdemin cesaretidir.
Sabır, umut etmek sanatıdır.
Sabır ile bitmez iş olmaz.
Sabır, maksadın en kestirme yoludur
Sabır meserretin (sevincin), acele nedâmetin anahtarıdır.
Sabırlı kulunu Allah sever.
Sabır ile koruk helva; dut yaprağı atlas u dibâ olur.
Sabreden derviş, muradına ermiş.
Sabrın sonu selâmettir.
"Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır. Bize cesaret ver ki tutunalım. Kâfir kavme karşı bize yardım et!" (2/Bakara, 250)
4. Sabrın Kur'an Bağlamında Kullanımı
Sabır, Kur’an-i Kerimde çoğunlukla bazı kavramlarla veya meziyetlerle birlikte zikredilmektedir. Bunlarla sabır arasındaki ilişkinin mahiyeti araştırıldığında, söz konusu kavramların sabrın anlamını tamamladıkları ve onun doğru anlaşılmasına katkıda bulundukları görülür.
Bunlardan birisi takva kavramıdır. Altı ayette sabır ve takva kelimeleri birlikte zikredilir.
Bu ayetlerden bazıları mealen şöyledir. “Siz sabır gösterir ve Allah’tan sakınırsanız (tettekû), ve eğer onlar şu anda üzerinize gelseler, Rabbiniz savaş egitimi görmüş beş bin melekle sizi takviye eder.” “Ey iman edenler, sabredin, sebat gösterin, (sınırlarda) nöbet tutun ve Allah’tan sakının ki başarıya eresiniz.” Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayi: 12 Yıl: 2002 (263-285 s.)273
Takvâ “günaha sevk eden şeylerden nefsi korumak, Allah’a itaat yoluyla onun cezalandırmasından kaçınmak,” anlamına gelmektedir.
Sabır, takvâ ilişkisinde öne çıkan husus, bu iki meziyeti kendisinde toplayan kişilerin “muhsin”ler diye adlandırılmasıdır.
“Şüphesiz, kim sakınır ve sabrederse Allah muhsinlerin mükâfatını zayi etmez.” Takvâ bütün hayırları kapsayan bir isim, sabır ise her türlü iyi özelliğin (birr’in) içerisinde bulunan bir manadır. Kur'an'da bu iki özelliği kendisinde toplayan kişiler “muhsin”lerden sayılmaktadır.
Sabırla birlikte zikredilen bir diğer kavram da şükürdür.
Sabır ve şükrün birlikte kullanılışlarına dikkat edildiği zaman, bunların birbiriyle iç içe olan, tek bir meziyet seklinde takdim edildiği görülür. Çünkü insan her halükarda ya bir nimet ya da sıkıntı içerisinde bulunur. Eğer nimet içerisinde ise hem şükür, hem de sabır gerekir. Şükür o nimete sahip olması ve elindeki o nimetin sabit kalmasının ve artmasının bir gereğidir. Sabır ise o nimeti elde ederken yerine getirilmesi gereken zahiri sebeplere sabredip, onun şartlarına katlanmanın bir gereğidir. Nimetin elde edilebilmesi açısından bakıldığında burada kişinin sabra olan ihtiyacı, bela anında sabra olan ihtiyacından daha fazladır. “Ayrıca bu iki huyun iman huylarından olması dolayısıyla burada “sabbar şekûr” ifadelerinin “mü’min” demekten kinaye olduğu söylenmiştir.”
Kur’an’da vurgulanan bu sabır şükür birlikteliğinden, bir davranışın tam anlamıyla sabır olarak nitelendirilebilmesi için içerisinde şükrün de bulunması gerektiği anlaşılmaktadır.
Kur’an’da sabırla birlikte zikredilen kavramlardan birisi de tevekküldür.
Sabrın tevekkül ile iliskisi, süphesiz anlaminin onunlatamamlanan bir yönü olmasi dolayisiyladir. Tevekkülün, sabri su yönüyletamamladigi söylenebilir: “Insan gerçeklestirmek istedigi bir is için gereken sartlari yerine getirmeden; sabir sebat göstermeden, sadece tevekkül ederse, sonuçta büyük bir üzüntü ve pişmanlık duyar, kendisini kınar.”
Şayet gerekenşartları yerine getirdikten; sabr-u sebat gösterdikten sonra sadece osebeplere dayanir da, içinden Allah’a tevekkülü unutursa, emeginin bir sekilde bosa gidip basarisizliga ugramasi durumunda ise daha büyük bir hayal kirikligina ugrar ve ümitsizlikten ne yapacagini bilemez hale gelir.
Başta Allah’a değil de şartlara (sebeplere) tevekkül edip O’nu unuttugu için, sabir ve sebati hatirina getiremez. Bu nedenle Allah (cc.) sabır ile tevekkülü birçok yerde birlikte zikretmiştir. Durum böyle olunca Kur’an’da bu iki kavramin neden birlikte zikredildiği daha iyi anlaşılır. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayi: 12 Yil: 2002 (263-285 s.)
Kur'an- i Kerim’in muhtelif yerlerinde sabir kelimesi “salât” (namaz) ile birlikte zikredilmistir.
Bu ayetlerin bir kisminda sabir ve namazlaAllah’tan yardım talebinde bulunulması tavsiye edilir: “Ey iman edenler, sabir ve namaz ile Allah’tan yardım isteyin. Çünkü Allah muhakkak sabredenlerle beraberdir.”
Kur'an- i Kerim’de birçok yerde zikredilen sabır ile namaz arasindaki iliskinin mahiyetine gelince, aslinda bu iliski, genel anlamda sabir ile ibadet arasindaki iliskidir.
Namaz ise ibadetler arasında çok önemli bir yere sahip oldugundan ayetlerde çogunlukla “sabir ve namazla Allah’tan yardım isteyin” seklinde ifade edilmistir.
Fatiha suresindeki “Ancak sana ibadet eder ve ancak senden yardım isteriz” mealindeki ayet, ibadet ile yardım isteme arasındaki ilişkiyi genel bir tarzda dile getirmiştir.
Diğer ayetlerdeki “sabir ve namazla Allah’tan yardım isteme” emri, Fatiha suresindeki söz konusu mücmel ayetin tefsiri mahiyetindedir diyebiliriz.
Söz konusu ayetlerde sabrın namazdan önce zikredilmesi ise, namazın ancak sabırla tamamlanan bir ibadet olması gerçeğine işaret etmektedir.65
Kur'an bağlamında sabırla ilgili bir diğer ifade de sabr- ı cemîl’dir.
Bu meziyet Kur'an'da peygamber lisanıyla övülerek zikredilen üstün bir sabır çeşididir. Hz. Yakup (a.s.), başına gelen musibete karşılık, artık bana düsen güzel bir sabırdır. Sizin anlattıklarınıza göre yardımına sığınılacak ancak Allah’tir” demesiyle bu çeşit sabra misal gösterilmiştir.
Sabr-i cemil, şikâyetsiz sabır demektir. Buradaki şikâyetten maksat insanlara yapılan şikâyettir. Allah’a yapılan şikâyet ve yalvarmanın sabr- i cemile aykırı olmadığı söylenmiştir.
Şayet sıkıntıların Allah’a şikâyeti sabr-ı cemile aykırı olsaydı Hz. Yakup (a.s.), “ben gam ve kederimi ancak Allah’a şikâyet ediyorum” sözünü söylemezdi denmistir.
Yine Kur'an'da, insanlarin efendileri olan peygamberlerin benzer durumlarda Allah'a yöneldiklerine dair misaller mevcuttur. “Bu sözlü sikayet ve dualarından dolayı Allah onları övmektedir.”
Bu örneklerden anlaşıldığına göre insanin durumunu Allah’a arz etmesi ona yalvarması sabr-i cemile muhalif değildir.
Allah’ın her şeyibilmesine ve belaları gönderenin de kendisi olmasına rağmen Allah’ayapılan şikâyetin anlamı kulun, O’nun karsısında, aczini itiraf etmesidemektir.
“Rabbinin makaminda durmaktan korkanlar için iki cennet vardir” (Rahman, 55/46.)
“Gemilerin denizde Allah’in lütfuyla yürüdügünü görmez misin? Allah bununla size varliginin delillerini gösterir. Muhakkak bunda çok sabreden, çok sükreden herkes içinibretler vardir.”
Peygamberlerle kâfirler arasındaki bir diyalogda “...bize verdiginiz eziyetlere elbette sabredecegiz. Tevekkül edenler yalnizca Allah’a tevekkül etsinler.” (İbrahim, 14/12)
Mehmet Emin YAĞMUR
Turgut Özal Anadolu Lisesi
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni
Tuşba/VAN