Kuran-ı Kerimde peygamberlerin sabrını dile getiren pek çok ayet-i kerime vardır. Rasulullahın hayatı ise baştan sona en güzel sabır örnekleri ile doludur.
Bu sebeple her müslümana düşen görev, kurtuluşun sabırda olduğunu düşünerek, Allahtan sabır dilemek ve sabırlı olmaktır.
Sabır Kur’an’da 104 yerde zikredilir.
"Sabır ve namazla (Allah'tan yardım dileyin."(2/Bakara, 45)
"Ey iman edenler, sabır ve namazla (Allah'tan) yardım dileyin. Allah sabredenlerle beraberdir."2/Bakara, 153) Bu âyetlerle Allah sabrı emretmektedir.
"Ey iman edenler, sabredin, direnin, savaşa hazırlıklı olun, uyanık bulunun."(3/Âl-i İmran, 200)
"Sabredenleri, doğru olanları, huzurunda gönülden boyun büküp divan duranları, Allah için mallarını harcayanları ve seherlerde istiğfar edenleri (Allah görmektedir)." (3/Âl-i İmran, 117) Bu âyetler ve benzerleriyle sabredenleri Allah övmektedir.
"Allah sabredenlerle beraberdir."(2/Bakara, 153, 259; 8/Enfâl, 46, 66) ve benzeri âyetlerle Allah sabredenleri sevdiğini, onlarla beraber olduğunu bildirmektedir.
"Allah sabredenleri sever."(3/Âl-i İmran, 146)
"Sabrederseniz, bu, sabredenler için daha hayırlıdır."(16/Nahl, 126)
"Sabretmeniz ise sizin için daha iyidir."(4/Nisâ, 25) âyetleri ve benzerleri sabrın, hayırlı sonuçlar vereceğini açıklar.
"Sen de azim sahibi elçilerin sabrettikleri gibi sabret., o (nankör)ler için acele etme..."(46/Ahkaf, 35)
"Fakat kim sabreder, affederse şüphesiz bu, çok önemli işlerdendir." (42/Şûrâ, 43) âyetleri sabrın, büyük irâde sahibi peygamberlerin yaptığı büyük bir iş olduğunu açıklamaktadır.
"Biz, sabredenlerin karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle vereceğiz."(16/Nahl, 96)
"Sabredenlere, mükâfatları hesapsız/sınırsız ödenecektir."(39/Zümer, 10) gibi âyetler sabredenlerin, en güzel biçimde ödüllendirileceklerini müjdelemektedir.
"Sabredenleri müjdele!"(2/Bakara, 155) âyeti, başına gelen olaylara sabredenleri müjdelemesini Peygamber'e emretmektedir.
"Evet, sabreder, takvâ sahibi olur/korunursanız, onlar hemen şu anda üzerinize gelseler, Rabbiniz size nişanlı beş bin melekle yardım eder."(3/Âl-i İmran, 125) âyeti, sabredenlere zafer garantisi vermektedir.
"Melekler de her kapıdan yanlarına girerler: 'Sabretmenize karşılık selâm size!' (derler)"(13/Ra'd, 24) âyeti sabredenlerin, âhirette de büyük derecelere nâil olacaklarını duyurmaktadır.
"İyilikle kötülük bir değildir. Sen (kötülüğü) en güzel bir şekilde önle. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olur. Buna (bu güzel davranışa) ancak sabredenler kavuşturulur; buna ancak (hayırdan) büyük nasibi olan kimse kavuşturulur." (41/Fussılet, 34-35).
Bu âyet ise kötülüklere tahammül edip dayanmanın, o kötülüğü iyilikle uzaklaştırmanın sabır anlamına geldiğini ve sabrın Allah tarafından büyük bir bağış, hayırdan büyük nasip olduğunu gösteriyor.
"...Onlar sabredenler ve Rablerine tevekkül edenlerdir." (16/Nahl, 42)
Bu âyet, mü'minlerin tanımını yaparken, sabrı temel özellikler içinde sayar. Allah'ın rızâsını ve cennetini kazanabilmek için gösterilecek en önemli vasıflardan biri sabırdır.
Sabır, inkârcılara karşı kazanılacak olan zaferin de anahtarıdır. Sabredildiğinde Allah mü'minlerin gücünü arttırır, yeterince sabredilmezse, mü'minlerin gücü azalır (8/Enfâl, 46; 66).
İmanın bir göstergesi olan sâlih ameller ancak sabırla işlenir. Burada hem amelin kendisinde olan güçlük, hem de nefsin o ameli işlemekteki isteksizliği aşılır. (11/Hûd, 11; 13/ Ra’d, 22). Allah yolunda cihad etmek ancak sabırla olur. Allah’ın dinine yardım için çalışanlar çok büyük güçlük, zorluk, eziyet ve yoksunluklarla karşılaşabilirler. Bütün bunlara Allah rızasını kazanmak için sabredilmesi gerekir. (41/Fussilet, 33; 16/Nahl, 110; 2/Bakara, 177, 249; 3/Âl-i İmran, 142 v.d.)
Allah’ın gönderdiği bütün peygamberler tebliğ görevlerini yaparken sabrettiler, zorluklara karşı dayandılar, işkence ve eziyetlerden yılmadılar, kınayanların kınamasından korkmadılar. Büyük bir sabır ve gayretle peygamberliklerini sürdürdüler. Kur’an, onlara verilen sabırdan ve onların benzersiz sabırlarından örnekler gösteriyor (46/Ahkaf, 35; 6/En’am, 34; 21/Enbiyâ, 85).
Allah (c.c.), bütün peygamberlere tavsiye ettiği gibi Hz. Muhammed’e (s.a.s.) de sabrı tavsiye etmiştir. Tebliğde sabır, tebliğcinin işini kolaylaştırır. Tebliğci acele etmez; sabır ve sebat gösterir. Eziyetlere ve kendisine yapılan hakaretlere aldırmaz. Kendisine yapılan kötülüklere iyilikle karşılık verir, hep sabırla hareket eder (10/Yûnus, 109; 20/Tâhâ, 130; 40/Ğâfir, 77; 72/ Müzzemmil, 10-11).
Allah yolunda çalışan mü’minler bu uğurda sabırlı olurlar ve sabrın şartlarını yerine getirirlerse; Allah (c.c.) onları destekleyecektir (3/Âl-i İmran, 125, 186; 7/A’râf, 137; 16/Nahl, 96). Allah mü’minler arasından sabredenler belli olsun diye onları sabır ile imtihan eder. Onları biraz açlık, biraz korku, biraz da mallar, ürünler ve canlardan eksiltme ile dener (2/Bakara, 155). Allah özellikle cihad konusunda sabredenlerin ortaya çıkmasını, kimin samimi, kimin de yan çizen olduğunu bilmek (açığa çıkarmak) istiyor. “Yoksa siz, Allah, içinizden cihad edenleri ortaya çıkarmadan ve sabredenleri belirtip ayırdetmeden cennete gireceğinizi mi zannettiniz?” (3/Âl-i İmran, 142)
Bütün bir hayatı Allah rızası doğrultusunda geçirme gayretinde olan mü’minler, birbirlerine de sabrı, hakkı ve merhameti tavsiye ederler (90/Beled, 17; 103/Asr, 3). Mü’minler, ahlâkî davranışlarında da sabırlı olmak zorundadırlar.
Çünkü Kur’an, sabrederek suç bağışlamayı (42/Şûrâ, 43), mü’minlerin kendi aralarında çekişmeyip, birbirlerine karşı sabırlı olmasını tavsiye ediyor (8/Enfâl, 46). Peygamberler ve mü’minler Allah’tan sabır dilerler. Çünkü sabrın ne büyük bir nimet ve başarı yolu olduğunu bilirler (2/Bakara, 250; 7/A’râf, 126).
İbadetlerinde, karşılaştıkları sınavlarda, darlık ve felâketlerde, çalışmanın zorluklarında, cihad yolundaki güçlüklerde, Allah yolunda katlanılan sıkıntılarda, nefse hâkim olmanın zorluklarında kim sabreder, işin gereğini yaparsa; şüphesiz ki Allah her zaman sabredenlerle beraberdir (2/Bakara, 153, 249; 8/Enfâl/46, 66).
Allah sabredenlerin ortaya çıkması için insanları belâlarla, korkudan, açlıktan yana ve mallardan, canlardan ve ürünlerden yana eksiltme ile imtihan eder (2/Bakara, 155, 173, 250; 16/Nahl, 110; 20/Tâhâ, 130; 3/Âl-i İmran, 142). Büyük azim gerektiren bu sabırdan sonra Allah sabredenler üzerinde nimetini tamamlar, düşmanlarından intikamını alır, mü’minlerin elleriyle daha önce kendilerine işkence edenleri kahreder (7/A’râf, 137; 32/Secde, 24). Sabredenlere kâfirlerin hiçbir hilesi dokunmaz (3/Âl-i İmran, 120).
Kur’an, sabredip sâlih amel işlemekten, cihad edip sabretmekten, sabredip takvâ sahibi olmaktan söz eder (11/Hûd, 11; 16/Nahl, 110; 3/Âl-i İmran, 120, 125). Kur’an’da sabır ve şükür bazen yanyana anılır. Çünkü mü’minin hayatı sabır ile şükür arasında geçer. Kur’an, çok sabredenlere ‘Sabbâr’, çok şükredenlere de ‘şekûr’ demektedir (14/ İbrâhim, 5; 31/Lokman, 31; 34/Sebe’, 19; 42/Şûrâ, 33).
Hadis-i Şeriflerde Sabır ve Sabrın Fazileti
Sabrın fazileti ve faydaları hakkında çok sayıda hadis bulunmaktadır:
“…Kim sabretmek isterse, Allah ona sabır verir. Hiç kimseye sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir ihsanda bulunulmamıştır.” (Buharî, Rikak 20, 8/124; Müslim, Zekât 124, Hadis no: 1053, 2/729; S. Buhari, Tecrid-i Sarih Terc. c. 5, s. 258, hadis no: 730; Ebû Dâvud, İstiğfar 1, Hadis no: 1644, 2/121; Tirmizî, Birr 77, Hadis no: 2024, 4/373; Muvattâ, Sadaka 7; Nesâi, Zekât 85; Kütüb-i Sitte, 14/46)
“İşittiği şeyin verdiği eziyete Aziz ve Celil olan Allah’tan daha sabırlı kimse yoktur. Çünkü O’na şirk koşulur, çocuğu var denilir, ama O yine de onlara âfiyet ve rızık vermeye devam eder.”(Müslim, Sıfatu’l Münâfıkîn 49, Hadis no: 2804, 4/2160; Buharî, Edeb 71, 8/31, Tevhid 3, 9/141; S. Buhari, tecrid-i Sarih Terc. c. 12, s. 147)
"Mü'minin işi tuhaftır, her işi hayırdır. Bu, yalnız mü'mine vergidir/özgüdür. Sevindirici bir işle karşılaşsa şükreder, o iş kendisi hakkında hayırlı olur. Üzücü bir işle karşılaşsa sabreder, kendisi için hayırlı olur."(Müslim, Zühd 64; Dârimî, Rikak 61; Ahmed bin Hanbel, Müsned V/24)
"Hiç kimseye sabırdan daha hayırlı bir mükâfat verilmemiştir."(Müslim, Zekât 124; Buhârî, Rikak 20, Zekât 50; Ebû Dâvud, Zekât 28; Tirmizî, Birr 77)
"Sabrın kemâli, musîbetin birinci darbesi sırasında (tahammül edebilmek)dir." (S. Buhari, Tecrid-i Sarih Terc. c. 4, s. 369)
"Çok kuvvetli (pehlivan), insanları güreşte yenen kimse değildir; Asıl kuvvetli kahraman gazab zamanında (ve intikam hırsıyla kanı kaynadığı sırada) nefsine sahip (ve irâdesine hâkim) olandır."(S. Buhari, Tecrid-i Sarih Terc. c. 12, s. 148; K. Sitte, 9/538)
Kendisinden duâ etmesini isteyen sara hastası bir kadına Rasülullah: "Dilersen sabreder Cennete girersin; dilersen duâ edeyim, Allah seni bu dertten kurtarsın." dedi.
Kadın: "Ben bayılıp düştüğüm zaman açılıyorum, Allah'a duâ et, vücudum açılmasın" diye cevap verdi. Allah'ın elçisi, kadına duâ etti. (Ahmed bin Hanbel, Müsned, I/347)
“Cennet zorluklarla; Cehennem ise aşırı arzularla çevrilmiştir.”(Müslim, Cennet 1, Hadis no: 2822, 4/2174; Dârimî, Rikak 117, Hadis no: 2846, 2/245; Tirmizî, Cennet 21, Hadis no: 2559, 5/693; Ahmed b. Hanbel, 2/260, 333, 354, 380, 3/153, 254, 284)
"İnsanlara karışıp onların ezâlarına katlanan müslüman, onlara karışmayıp ezâlarına katlanmayandan daha hayırlıdır."(Tirmizî, Kıyamet 56, hadis no: 2509; İbn Mâce, Fiten 23, hadis no: 4032, K. Sitte, 9/556)
Habbâb İbnu'l-Eret (r.a.) anlatıyor:
"Rasulullah (s.a.s.) Kâbe'nin gölgesinde bir bürdeye yaslanmış otururken, gelip (müşriklerin yaptıklarından) şikâyette bulunduk: "Bize yardım etmiyor musun, bize duâ etmiyor musun?" dedik.
Şu cevabı verdi: "Sizden önce öyleleri vardı ki, kişi yakalanıyor, onun için hazırlanan çukura konuyor, sonra getirilen bir testere ile başının ortasından ikiye bölünüyordu.
Bazısı vardı, demir taraklarla taranıyor, vücudunda sadece et ve kemik kalıyordu. Bu yapılanlar onları dininden çeviremiyordu. Allah'a kasem olsun Allah bu dini tamamlayacaktır. Öyle ki, bir yolcu devesine bindimi San'a'dan kalkıp Hadramevt'e kadar gidecek, Allah'tan başka hiçbir şeyden korkmayacak, koyunu için de sadece kurttan korkacak. Ancak siz acele ediyorsunuz."(S. Buhârî, Menâkıbu'l-Ensâr 29, Menâkıb 25, İkrâh 1; Ebû Dâvud, Cihad 107, hadis no: 2649; Nesâî, Zînet 98, 8/204; K. Sitte, 9/548)
"Yüce Allah buyuruyor ki: 'Mü'min bir kulumu bir hastalığa müptelâ ettiğim zaman Bana hamd ederse anasından doğduğu günkü gibi günahlarından temiz olarak yatağından kalkar. Yüce Allah buyuruyor ki: 'Ben kulumu bağladım, sınadım (şimdi ey meleklerim:) sağlam iken ona yazdığınız sevaplar gibi hastalık zamanı için de aynı sevapları yazın." (Ahmed bin Hanbel, Müsned IV/123)
"İnsanların üzerine öyle bir zaman gelecek ki, o zamanda ancak öldürmekle ve zorla mülke erişilir, ancak gasb ve cimrilikle zengin olunur, ancak dinden çıkmak ve hevâya tâbi olmakla sevgi kazanılır; kim bu zamana ulaşır da zengin olmaya gücü yettiği halde buğz olunmaya sabreder, izzete gücü yettiği halde zayıf bırakılmaya sabrederse, Allah kendisine beni tasdik edip doğrulayan elli sıddîk sevabı verir."(nak. Ali Ünal, K. Temel Kavramlar, s. 444-445)
Devam Edecek ....
Devam Edecek ....