Evet, bu yıl Üç aylara 30 Nisan 2014 Çarşamba günü, Üç Aylara girmiş oluyoruz. Haliyle, Üç Ayların ilk ayı Recep ve onun ilk Cuma gecesi yani 1 Mayıs 2014 Perşembeyi, Cumaya bağlayan gece Regaib Kandili, Rabbimiz ülkemize, İslam âlemine ve bilhassa şehrimize hayru bereket getire! işçilerimizin haklarına saygı adına işçi bayramının da bugüne rast gelmesiyle hakların aranmasının yolunun kavga gürültü olmadan hakların güzel lisanu hallerle dile getirilmesini asla şiddet yanlısı olup ta, kimse bu güzide vatan evlatlarının huzurunu bozmasın…..
Büyükler güzel demiş "Mümin vaktin çocuğu'dur." “günün çocuğu" değil. Gündelik yaşayanlar, hayatı kendi bütünlüğü içinde göremezler. Gündelik yaşayanlar zamanın esiri hatta oyuncağı olurlar. Gündelik yaşayanların akılları dağılıyor. Düşünceleri dağılıyor. Duyguları dağılıyor. En beteri hayatları dağılıyor. En sonunda da bütünlüklerini kaybediyorlar, kendilerini kaybediyorlar. Vurgunuda işte tam bu noktada yiyorlar. Çünkü insan kendini kaybedince, insanı da, eşyayı da, hayatı da kendi bütünlüğü içinde kaybedip göremiyor, okuyamıyor, algılayamıyor, anlayamıyor.
Ne zaman ki, müslümanlar gündelik düşünüp yaşamaya başladılar, sera ile süreyya arasında ki farkı fark etmemeye başladılar. "Vaktin çocuğu" olacakken, "günün çocuğu" oluverdiler. Bunun cezasını ise koca bir ömrü bir gün kadar bereketsiz yaşayarak ödüyorlar. Yani tepkileri, sevgileri, aşkları, nefretleri, ilgileri, dikkatleri, rikkatleri, iradeleri, sevinçleri ve hüzünleri anlık veya günlük oluverdi. Yani sürgünde geçen koca bir ömür.. Kur’an, bu tiplerin ahiretinden bir pencere açarak şu diyalogu nakleder:
- Dünyada ne kadar kalmıştınız?
- Bir saat yada bir saate yakın?
İşte bereketsizlik dediğim şey de bu. Bir ömür yaşayacaksınız, ama bir gün kadar bereketsiz geçecek.
Peki, bunun tersi de mümkün mü?
Elbette, bir günü-geceyi bir ömür kadar bereketli yapmak mümkündür. İşte Üç Aylar ve Ramazan? Bize bir geceyi bir ömür kadar bereketli yapmanın formülünü sunan ilahi bir imkândır. Üç Aylar bize dağılmışımızı toplamak için gelir. Üç Aylar bize parçamızı bütünlemek için gelir. Üç Aylar bize unuttuklarımızı hatırlatmak için gelir. Üç Aylar bize kaybettiklerimizi buldurmak için gelir. En çok kaybettiğimiz de kendi benliğimizdir. Sahi, kendini kaybeden neyi kazanır ki?
Üç Aylar oruç ayıdır. Biz oruç tuttuğumuzu sanırız. Bu bir yere kadar doğrudur. Zira orucu gerçekten tutanları oruçta tutar. Dik tutar, diri tutar. İşte tam da bu nokta da oruç tutmak kendini tutmaktır.
İşte bu yüzden müslümanların Üç Ayların çağrısına koşması, gurbete değil sılaya koşmasıdır. Baba ocağına, ana kucağına kavuşmasıdır. Bunun için bu aylarda marifet kapısı tevbe tokmağıyla vurulmalıdır. O kapıdan giren, özüyle karşılaşacaktır. Marifet kapısından giren, Kadir Gecesinde şuura erer. O artık dostunu, düşmanını tanımıştır. Ancak o zaman bayram yapabilir. Çünkü bayramı yapmayı hak etmek, günahla aynılaşmama, günahı kendinden bir parça görmeme, günahkârla günahı ayrıştırma ameliyesidir.
İşte o zaman mümin teslimiyetini fiilen ifade edebilir. Bayram budur. Çünkü marifet kapısına varma yolculuğu tamamlanmış, sözleşme yapılmış, iş büyük imzaya kalmıştır. "Ramazan Bayramı", o imzanın adıdır. Kâinata mensup olma ifadesi, kozmik koroya katılıp, atomdan evrene, zerreden küreye bütün bir varlığın ilahisine katılmadır. Üç Ayların "Yuvaya, sılaya" çağrısı sürüyor
Gelin bu ayda ve Regaib Kandilimizde yapacaklarımızı sıralayarak yazımızı sonlandıralım.
1. Kur’ân–ı Kerim okunmalı; okuyanlar dinlenmeli; uygun mekânlarda Kur’ân ziyafetleri verilmeli; Kelamullah’a olan sevgi, saygı ve bağlılık duyguları yenilenmeli, kuvvetlendirilmeli.
2.Peygamber Efendimiz (sas)’e salât ü selâmlar getirilmeli; O’nun şefaatini ümit edip, ümmetinden olma şuuru tazelenmeli.
3. Kaza, nafile namazlar kılınmalı; varsa o geceye ait nakledilen namazlar, onlar da ayrıca kılınabilir; kandil gecesi, özü itibariyle ibadet ve ibadette ihsan şuuruyla ihya edilmeli.
4.Tefekkürde bulunulmalı; “Ben kimim, nereden geldim, nereye gidiyorum, Allah’ın benden istekleri nelerdir” gibi konular başta olmak üzere hayatî meselelerde derin düşüncelere girmeli.
5. Geçmişin muhasebe ve murakabesi yapılmalı ve şimdinin ve geleceğin plân ve programı çizilmeli.
6. Günahlara samimi olarak tevbe ve istiğfar edilmeli; idrak edilen geceyi son fırsat bilerek nedamet ve inabede bulunulmalı.
7. Bol bol zikir, evrad ü ezkarda bulunulmalı.
8. Mü’minlerle helalleşilmeli; onlarla irtibatımız cihetinden rızaları alınmalı.
9. Küs ve dargın olanlar barıştırılmalı; gönüller alınmalı; kederli yüzler güldürülmeli.
10. Kişi kendine ve diğer Mü’min kardeşlerine hattâ isim zikrederek dualar etmeli.
11. Üzerimizde hakları olanlar aranıp sorulmalı; vefa ve kadirşinaslık ahlâkı yerine getirilmeli.
12. Yoksul, kimsesiz, öksüz, yetim, hasta, sakat, yaşlı olanlar ziyaret edilip, sevgi, şefkat, hürmet, hediye ve sadakalarla mutlu edilmeli.
13. O gece ile ilgili âyetler, hadîsler ve bunların yorumları ilgili kitaplardan ferden veya cemaaten okunmalı.
14. Dini toplantılar, paneller ve sohbetler düzenlenmeli; va’z ü nasihat dinlenmeli;
15. Kandil gecesinin akşam, yatsı ve sabah namazları cemaatle ve camilerde kılınmalı.
16. Sahabe, ulema ve evliya türbeleri ziyaret edilmeli; hoşnutlukları alınmalı ve manevî iklimlerinde vesilelikleriyle Hakk’a niyazda bulunulmalı.
17. Vefat etmiş yakınlarımızın, dostlarımızın ve büyüklerimizin kabirleri ziyaret edilmeli; iman kardeşliğine ait sadakati yerine getirilmeli.
18. Hayattaki manevî büyüklerimizin, anne ve babamızın, dostlarımızın ve diğer yakınlarımızın kandilleri bizzat giderek veya telefon, faks yahut e–mail çekerek tebrik edilmeli; duaları istenmeli.
19. Bu kandil gecelerinin gündüzlerinde mümkün olduğunca oruç tutulmalı.
Mehmet Emin YAĞMUR