Mısır’da 3 Temmuz 2013’de darbe oldu. Mısır’daki darbeye karşı en net tutumu iktidarı ile muhalefeti ile Türkiye aldı. Aynı zamanda Türkiye’de darbelerin “yasal kılıfı” sayılan TSK’nın 35. Maddesi de değiştirildi. Böylece Türkiye’de demokrasi yolunda önemli bir adım atılmış oldu.
Ancak AB’nin darbe karşısındaki zayıf, pasif ve renksiz tutumu beni hayal kırıklığına uğrattı. Çünkü 30 yıl Mübarek’e tahammül eden Batı, Cumhurbaşkanı Mursi’ye ancak 2 yıl tahammül edebildi. Yazık. Örneğin Hollanda basını, Gezi Parkı eylemlerine ayırdığı sayfalarının dörte birine bile Mısır darbesine ayırmadı.
Oysa Cumhurbaşkanı Mursi’nin demokrasi zaferi, İslam coğrafyasında önemli gelişmelere ve değişmelere yol açabilecekti. Çünkü Müslüman Kardeşler (İhvan) Hareketi, her türlü şiddet ve terörden uzak İslam ile demokrasiyi birleştirmeye çalışıyordu. Tabii bu durum eğer demokratik bir zafere ulaşırsa Ortadoğu’nun zengin krallıklarını korkular almaya başlayacaktı. Çünkü o ülkelerin kralları için, demokrasi demek seçim yoluyla iktidarlarını kaybetmek demek olacaktır. Suudi Arabistan’ın da demokrasiye karşı darbeyi desteklemesi de bu yüzden olsa gerek.
Temennimiz Mısır’da muhafazakar halkın demokrasi, özgürlük ve hukukun üstünlüğüne sahip çıkarak yoluna devam etmesidir. Darbecilerin 8 Temmuz 2013 günü barışçıl eylem yapanlara otomatik silahlarla 53 kişiyi öldürmesine rağmen Mısır halkının barışçıl eylemlerini sürdürmesi takdire şayandır.
Arap Baharı’nın başlangıç ülkesi Tunus’tur. Tunuslu bilgin Gannuşi de aynı vurguyu yapıyor ve çağımızda Müslümanlar için siyasi model hilafet değil, demokrasidir, diyor.
Ulemadan Elmalılı Hamdi Efendi, daha 1912 tarihinde “Milli egemenlik,hilafetten üstündür,” diye belirtmişti. Böylece Türkiye Cumhuriyeti, tek parti ve darbeler döneminden de geçerek demokrasinin nimetleri yaşıyor ve bütün İslam alemine bir model sunuyor.
Demokrasi, yaşayarak, tecrübe ederek öğrenilecektir. Demokrasinin yaşaması ve yerleşmesi için mutlaka zengin bir ortasınıfın da olması gerekiyor. Bu da girişimcilikle, ticaretle olur. Ancak Mübarek döneminin Mısır’ında bir fırın açmak için bile devletten on yıl izin bekleniyordu. Çünkü Mübarek yanlısı olmayanlara işletme açma izni verilmiyordu. (Taraf, 8 Temmuz 2013). İşte bu bakımdan demokrasiyi kurmak ve yaşatmak için serbest piyasa ekonomisi teşvik edilip desteklenmelidir.
Batı, İslam ülkelerine İslamofobi penceresinden değil, demokrasi ve insan hakları penceresinden bakarak bir tavır geliştirmelidir diye düşünüyorum. 3 Temmuz 2013 akşamı Ülke TV’de bir Ortadoğu uzmanı şunları anlatmıştı. “Ortadoğu’da hükümetleri, başat ülkeler yıkar. Hele hele İsrail’in güvenliğini tehdit eden hükümeti hemen yıkarlar. Geleni halk belirler, gideni biz belirleriz, derler. Ortadoğu’da çok güçlü ve çok zayıf ülke istemezler. Çünkü zayıf ülkeler, radikallerin eline geçebilir. Güçlü ülkeler ise başat ülkelerin politikalarına engel olabilir.”
Demokrasi, hem Batı’ya hem Doğu’ya yani herkese lazımdır. Demokraside çifte standart olmaz. Seçimle gelen ancak seçimle gider. Seçim sandığı milli iradeyi belirleyip gösterir. Sandıktan çıkan sonuç herkesi bağlar, bağlamalıdır. Mısır deneyimi, zengin derslerle doludur denebilir. İslam ile demokrasi bağdştırılacaktır. Böylece İslam ülkeleri de modern ve demokrat dünyada hak ettikleri yerlerini alacaklardır.
Batı ülkeleri de darbeleri değil; demokrasiyi desteklemedir, diye düşünüyorum. En derin saygılarımla.
Bekir Cebeci
Hollanda Demokratlar Birliği Partisi Genel Başkanı
Türk Danışma ve Eğitim Vakfı Başkanı
Güney Hollanda eski Eyalet Milletvekili
Gümüşhane, 21 Temmuz 2013