Haber ajansı muhabiri bir arkadaşla konuşuyorum. “Ben, Ankara’da merkezde çalışırken hazırladığım hemen hemen her haberim yayına giriyordu. Şimdi merkez dışında çalışıyorum. Yine ben haberimi hazırlıyorum fakat haberimin yayınlanmasında sıkıntı yaşıyorum.”
Merkez dışı üniversitelerde çalışan bir profesör arkadaşla konuşuyorum. “Ben yıllardır merkez dışı üniversitelerde öğretim üyeliği yapıyorum. Merkezi üniversitelerde kadro ilanı yapılıyor. Bilimsel yayınlarım ilan için müracaat eden diğer öğretim üyelerinden iki üç kat fazla olmasına rağmen bir türlü başarıp merkezdeki üniversiteye giremiyorum”
Merkezi bu kadar cazip kılan nedir? Merkezlerin bu gücü nereden geliyor?
Bu sorulara birçok yanıt verilebilir. Burada bu soruları ve yanıtları analiz etmekten çok, bir gerçeği ortaya koymamız gereklidir. O gerçekte: “merkezde çalışmak önemlidir” gerçeği.
Bu durumda doğal olarak herkes merkezde yaşamak isteyecektir. Çünkü sadece merkezde yaşıyor olmak bile bir güç olmanız için önemlidir. Diğer bir deyişle merkezde olmak hayat yarışında bir adım önde başlamak demektir.
Nasıl bir çözüm üretebiliriz?
İki çözüm aklıma geliyor.
Birincisi, merkezi gücün, ülkedeki belli sayıdaki merkezlerdeki güçlere paylaştırmak olabilir. Bu durumda ülkedeki etkili merkez sayısı artacaktır.
İkinci çözüm ise merkezde çalışan insanlarımızın ön yargılarının kırılmasıdır. Haber merkezindeki çalışan üst yönetici, Hakkari’de çalışan muhabirin haberinin Ankara’da çalışan muhabiri kadar değerli olduğunu bilmelidir veya Malatya’da çalışan bir profesör önceden tespit edilen kriterleri sağladığı takdirde İstanbul’daki bir üniversiteye rahatlıkla geçebilmelidir.
Diğer bir deyişle insanlarımıza yaşadığı yere göre değil ürettiği ürüne göre değer vermek gerekir.
Merkezin gücüne karşı bunlar benim çözümlerim, bilmem sizlerin çözümleri nedir?