Malatya ve Elazığ, aralarında 100 kilometre mesafe olan iki ilimizdir. Bu mesafe aslında İstanbul’da uzak iki semt arasındaki mesafeye eş değer bir uzaklıktır. Başka bir deyişle Malatya ile Elazığ bir ilin uzak iki semti gibi düşünülebilir. Ancak resmiyete bakıldığında Malatya ve Elazığ iki ayrı ilimiz olarak kabul edilmektedir. Resmiyette böyle görünse de bu iki şehrimizi, bazı durumlarda bir ilin iki semti gibi düşünerek hareket etmek her iki ile bazı faydalar getirebilir.
İşte size bu konuda iki örnek sunmak istiyorum:
Önceki hafta bir iş münasebetiyle Ankara’ya yaptığım seyahat sonrası Türkiye’nin en büyük havayolu şirketlerinden birinin uçağı ile Malatya’ya dönüş yoluna çıktım. Uçak havalanıp yolculuk başladıktan yirmi dakika sonra kaptan tarafından bir anons yapıldı. Kaptan, Malatya Havaalanının kar nedeniyle inişe uygun olmadığını, tekrar Ankara’ya dönüleceğini söyledi. Yolcular arasında memnuniyetsiz sesler yükselse de karar verilmişti ve sorgusuz sualsiz Ankara’ya dönmek zorunda kaldık. Uçağa binen birçok yolcu için zaman önemliydi çünkü çoğu; çalışan, bir sonraki gün işlerine yetişmek zorunda olan insanlardı. Havayolu şirketi, yolcuları otellere yerleştirerek bu gecikmeyi kısmen de olsa telafi etmeye çalıştı, onlarca yolcu için hesapta olmayan binlerce lira masraf yaptı ancak yapılan bu masraflar, bir gün sonra bulunmaları gereken yerde bulunamayan insanları, memnun etmeye yetmedi.
Olayın çözümü çok zor değildi aslında. Havayolu şirketi, uçağı Ankara döndürmek yerine hava şartlarının uygun olduğu Elazığ’a yönlendirmiş olsaydı ve buradan da bir saat on beş dakika süren karayolu yolculuğu ile Malatya’ya taşısaydı ne yaptığı binlerce liralık masrafı yapmak zorunda kalırdı ne de insanların zamanlarını ziyan edip memnuniyetsiz ifadeleri ile karşı karşıya kalmazdı.
Diğer bir örneği de Malatya’da görev yaptığım eğitim hastanesi üzerinden vermek istiyorum. Bundan birkaç yıl öncesine kadar çalıştığım hastanede romatoloji ve immünoloji (bağışıklık bilimi) uzmanı bulunmuyordu. Oysa bize çok yakın mesafede bulunan Elazığ Eğitim Hastanesinde bu bölümlerde çalışan en az beş uzman bulunmaktaydı. Orada çalışan doktorlardan birinin ya da ikisinin Malatya Eğitim Hastanesine görevlendirilmesi, sorunu ortadan kaldırabilecekken bu yapılmıyor hastalar bulundukları yerden Elazığ’a gitmek durumunda kalıyorlardı. Öte yandan bir eğitim hastanesinde uzman eksikliği yaşanması öğrencilerin ve asistanların eğitimlerinin aksamasına da neden oluyordu. Bu kadar büyük bir mesuliyetin bedelini hangi idareci ödeyebilir bilinmez.
Verdiğim bu iki örnek benim Malatya tarafından baktığımda gördüğüm iki küçük örnek. Duruma bir de Elazığ tarafından bakılırsa benzer örneklerin orada da olacağından eminim. Bu görüşle olaya yaklaşılırsa zihinlerimizde geniş ufukların açılacağı kanaatindeyim. Her iki ilin insanına fayda ilkesi ile olaya yaklaşılırsa yıllardır süregelen Malatya-Elazığ arasındaki yerel milliyetçilik çekişmesinin de yıkılacağı düşüncesindeyim.
Aslında Fırat Kalkınma Ajansı’nın kurulmasında da benzer mantık yatıyor. Malatya, Elazığ, Bingöl ve Tunceli illerinin birlikte değerlendirilmesi ve bu illerin birbirlerine yakın mesafelerde olmalarının karşılıklı yarara dönüştürülmesi düşüncesiyle ortaya çıkan bir yapılanma.
Türkiye’de Malatya-Elazığ örneğinde olduğu gibi birbirine yakın çok sayıda il bulunmakta. Resmiyette bu illeri ayrı ayrı iller olarak düşünebileceğimiz gibi zaman zaman bazı sorunları çözme noktasında yakın mesafeli illeri bir ilin iki semti gibi düşünüp problemleri sonuca ulaştırmalıyız. İşte o zaman ülkenin olanakları da daha akılcı şekilde kullanılabilir.