Tasavvurumuzu daha da genişleterek farklı bir şekilde kültürel, politik, sosyal ve ekonomik problemleri çözmede Kur’an kendi metodunu izler; kanunları ve prensipleri sosyologlardan, hukukçulardan ve hâkimlerden farklı bir şekilde ele alır. Ahlâk, bu konuda yazılan bütün eserlerden farklı bir yolla öğretilir.
Kur’an’ı okuyan bir okuyucu şaşkındır ama önemli olan yıllarca kitap yazan ve yazar ünvanı olan nice yazarlar da şaşkındır… İşte bu nedenle yabancı bir okuyucu, kendi kitap anlayışına hiç uymayan bu tip şeylerle karşılaştığında şaşkına döner. Kur’an’ın, ayetleri arasında hiç ilgi ve bağlantı veya konularında süreklilik bulunmayan bir kitap olduğunu, anlaşılmaz bir şekilde çeşitli konuları ele aldığını veya kelimenin kabul edilen anlamıyla bir kitap olmadığı halde, kitap şeklinde düzenlendiğini düşünmeye başlayabilir.
Bunun bir sonucu olarak, O’nun düşmanları Kur’an’a çok garip iddialarla karşı çıkmakta, Kur’an’ın çağdaş izleyicileri ise bu şüphe ve karşı iddiaları çürütmek için garip yöntemler kullanmaktadırlar. Ya kaçış psikolojisine düşmekte, ya da zihinlerini yatıştırmak için garip yorumlara yeltenmektedirler.
Bu yüzden olacak ki Kur’an’ı bir defa okuyan bir daha okuma ihtiyacı hissediyor oluyor. Bazen de görünürde aralarında ilişki olmayan ayetleri açıklayabilmek için sunî anlam bağları kurmakta ve son kaçış olarak Kur’an’ın hiçbir düzen ve anlam sırası olmaksızın çok çeşitli konulara değindiği tezini kabul etmektedirler. Sonuç olarak, ayetler kendi yerlerinden alınmakta ve anlamda karışıklık ortaya çıkmaktadır.
İşte Kur’an’ın mucizliğini görmek isteyenlerin araştırması gelen bir husus da bu olsa gerek… Okunduğunda dünya beşerlerinin ulaşamayacağı bir durumu fark eder… Çünkü yazılan kitap beşerin anlayacağı, yaşayacağı bir ölçüde yazılmış olmakla beraber herkesin anlamasına kolaylık sunma adına yazılmış bir kitap….
Tüm bunlar, okuyucu, Kur’an’ı eşsiz bir kitap olarak kabul etmediğinde ortaya çıkar. Diğer kitapların aksine Kur’an başlangıçta, ele aldığı konuları ve ulaşmak istediği amaçları liste halinde sunmaz.
Açıklama, üslûp ve usulû genelde okunan kitaplara benzemez ve herhangi bir kitap düzenini takip etmez. Bunun da ötesinde, Kur’an, kelimenin genelde anlaşılan anlamıyla bir “din” kitabı değildir. Bu nedenle, okuyucu sıradan bir kitap beklentisiyle Kur’an’a yöneldiğinde, O’nun olayları sunuş üslûbu karşısında şaşkınlığa düşmektedir.
Kur’an’ın birçok yerinde arka-plan tasvir edilmez ve pasajın özel nüzul sebebi olan durum ve olaylara değinmez. Bunların bir sonucu olarak, sıradan okuyucu orada veya burada birkaç parça cevher keşfetse de, Kur’an’ın değerli hazinelerinden tam olarak yararlanamamaktadır. Bu kimseler sadece, Kur’an’ın eşsiz ve ayırıcı özelliklerini bilmedikleri için bu tür şüphelerin kurbanı olurlar.
Kur’an’ı bir bütün göre bilmelidir okuyucu… Kur’an’ın tüm sayfalarına yayılmış halde birbirine benzer konulardan oluştuğunu düşünürler ve bunu anlamada zorluk çekerler. Hatta anlamı çok açık olan ayetler bile, onlara anıldıkları çerçeve içinde anlamsız görünür.
Okuyucu, önceden, inceleyeceği kitabın yeryüzünde kendi türünde tek kitap olduğu; edebî üslûbunun tüm diğer kitaplardan farklılığı; O’nun, konusunda eşsizliği ve daha önceden kafasında var olan kitap kavramının, onun Kur’an’ı anlamasına yardımcı olamayacağı konusunda uyarılırsa, anlamasına birer engel teşkil eden bu tür zorluklardan kurtulabilir.